"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşrutiyeti, marifet ve faziletle takviye etmeli

Risale-i Nur'dan
17 Temmuz 2018, Salı
Meşrutiyet hâkimiyet-i millettir.

Yani efkâr-ı ammenizin misal-i mücessemi olan mebusan hâkimdir; hükûmet, hadim ve hizmetkârdır. Öyle ise kendinizden teşekki ediniz; her kabahati hükûmet ve Türklere atmakla çok aldanırsınız.

Size bir misal söyleyeyim: Her tarafa şubeler salmış bir büyük çeşme başında bir tagayyürat olursa, her tarafa da sirayet eder. Fakat yüz pınarın ortasında büyük bir havuz olursa, o havuz pınarlara bakar ve onlara tâbidir. Faraza, o havuz tamamen tagayyür ederse veyahut Allah etmesin bozulursa da, çeşmelere tesir etmez–eğer pınar, pınar olursa.

İşte bakınız: İstibdadın hükmünce, İstanbul ve hükûmet bulâgbaşı idi; şikâyette hakkınız vardı. Şimdi ise hakikat itibarıyla bilkuvve, İstanbul göldür, hükûmet havuzdur, Türk zeynâbdır veya öyle olmak lâzımdır. Pınar bizlerdedir ve bizde olmak gerektir.

Ey Kürtler! Görüyorum ki bizde pınar yoktur. Onun için, uzaktan gelen, taaffün eden bir suyu içiyoruz. Eskisi gibi istibdadı görüyoruz. Öyle ise gayret ediniz, çalışınız; sebeb-i saadetimiz olan Meşrutiyeti takviye için fikr-i milliyeti haffar yapıp, marifet ve fazileti eline veriniz. Şu yerlerde de bir küngân atınız; tâ bir kemalât pınarı bizde de çıksın. Yoksa daima dilenci olacaksınız, ya susuzluktan öleceksiniz. Hem de dilencilik para etmez. İnsan dilenci olursa, nefsine olsun. Bence merhamet dilencileri ya haksız veya tembeldirler. Eğer siz insan olsanız, hükûmet ve İstanbul ve Türkler nasıl olsalar olsunlar, size fenalıkları dokunmaz, fakat iyilikleri gelir.

Sual: “Neden iyilik gelsin, fenalık gelmesin? İkisi arkadaştır.”

Cevap: Yahu, dedik: Şimdi hükûmet ve İstanbul çukurda bir havuzdur veya öyle olacaktır. Havuz ise aşağıdadır. Fenalık sakildir, yukarıya yuvarlanmaz –cehaletle cezbetmemek şartıyla. İyilik nurdur, yukarıya akseder.

ESDE, Münazarat, s. 170

LÛ­GAT­ÇE:

bilkuvve: daha fiiliyata geçmemiş, kabiliyet ve potansiyel hâlinde.

bulâgbaşı: kaynak, pınar.

efkâr-ı amme: halkın düşüncesi ve fikirleri, kamuoyu.

hadim: hizmet eden, hizmetkâr.

haffar: kazıcı.

hâkimiyet-i millet: milletin hâkimiyeti.

istibdat: kanuna ve nizama tâbi olmayan, keyfî, baskıcı yönetim; zulüm ve tahakküm.

küngân: su borusu.

marifet: bilgi, ilim; eğitim.

mebusan: milletvekilleri.

misal-i mücessem: cisimleşmiş örnek, numune.

sakil: ağır.

sebeb-i saadet: mutluluk sebebi.

sirayet: bulaşma, geçme; yayılma, dağılma.

taaffün: kokuşma, bozulma, çürüme.

tagayyürat: değişmeler, başkalaşmalar.

teşekki etmek: şikâyet etmek.

zeynâb: gölcük, havuz.

Okunma Sayısı: 11689
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı