"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşrûtiyetin mürşidi İslâmiyettir

Risale-i Nur'dan
13 Şubat 2017, Pazartesi
Üçüncü vehim: Bu cemiyetin, tefrikadan ve başkalarına tevlid-i ye’sden başka ne faydası var?

Elcevap: Bu, tefrik değil, tevhiddir. Ye’s değil, ümit verir. O hakikat-ı uzmâ ki, nısf-ı küre-i arzda meknuz-u uruk-u zeheb gibi bir köşesini keşif ile tecellî etmiş yeni bir şu’ledir. Bahr-i Umman bir testide sığışmadığı gibi, İttihad-ı Muhammedî de Volkan idarehanesinde veya İstanbul’da sıkışıp kalmayacaktır. Belki şimdiki kuvveden fiile çıkmış bir parça İttihad-ı Muhammedî, karu’l-âsâ gibi ikazdan ibarettir. Hem de o derece uzun ve müteselsil ve merâkiz-i İslâmiyeyi birbirine rabteden silsile-i nuraniyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut umum mü’minleri, İ’lâ-yı Kelimetullahın bu zamanda en büyük vasıtası olan maddeten ve mânen terakkiyata bir şevk ve âmir-i vicdânî ile sevk etmektir. Zira istibdat ve tahakkümden tahallus, hâhiş ve şevk-i vicdanî ile sevk olur. Halbuki binde bir tane münevverü’l-fikirdir; vicdanen mütehassis oluyor.

Hiss-i dîn ile olsa, ehass-ı havâs ve en âmi, hiss-i din ile mütesâviyen tarik-i terakkîde münevverü’l-fikir gibidirler. Hem de tenvir-i fikre sebep olan mârifet-i âmm veya medeniyet-i tâm bizde olmadığı için, nûru’n-nur olan dîn-i İslâmı menar etmeliyiz. Tâ âheng-i terakkî muhtel olmasın.

Dördüncü vehim: İçimizdeki gayr-i müslimler ürkecekler veya bahane tutacaklar.

Elcevap: Bahane tutmak çocukluktur ve hâinliktir. Ürkmek ise cehalet veya tecâhüldür. Zira gayr-i müslimler kurûn-u vustâda ve vahşi oldukları zamanlarda, ferman-ı “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara Sûresi, 2:256.) ile bu kadar edyan ve akvâm-ı muhtelife medeniyet-i İslâmiyede masum kaldıklarından, İslâmiyetin ulüvv-ü cenabı ve gayr-i müslim tevehhüm ettikleri mahzurun ademi, güneş gibi tezahür ediyor. Hem de gayr-i müslimlerin selâmeti vatanın saâdeti iledir. Ve meşrûtiyetin devamı, ruhu, nokta-i istinadı ve mürşidi, şeriat ve milliyetimiz olan İslâmiyet olduğundan gayr-i müslimler bu ittihaddan ürkmek değil, takdis ve ünsiyet etmek lâzımdır.

Beşinci vehim: Ecnebîlerin bundan tevahhuş etmek ihtimali var.

Elcevap: Bu ihtimale ihtimal verenler mütevahhiştir. Zira merkez-i taassuplarında İslâmiyetin ulviyetine dair konferanslarla (HAŞİYE) takdis etmeleri bu ihtimali reddeder. Hem de düşmanlarımız onlar değil; asıl bizi bu kadar düşürüp i’lâ-yı kelimetullaha mâni olan ve cehalet neticesi olan muhalefet-i şeriattır. Ve zaruret ve onun semeresi olan su-i ahlâk ve harekettir ve ihtilâf ve onun mahsulü olan ağraz ve nifaktır ki, ittihadımız bu üç insafsız düşmana hücumdur.

Amma ecnebîlerin vahşî oldukları kurun-u vustada, İslâmiyet vahşete karşı husûmet ve taassuba mecbur olduğu halde adalet ve itidalini muhafaza etmiş. Hiçbir vakit engizisyon gibi etmemiş. Ve zaman-ı medeniyette ecnebîler medenî ve kuvvetli olduklarından, zararlı olan husûmet ve taassup zâil olmuştur. Zira din nokta-i nazarından medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Ve İslâmiyeti, mahbup ve ulvî olduğunu, evâmirine imtisalen ef’al ve ahlâk ile göstermekledir. İcbar ve husûmet, vahşîlerin vahşetine karşıdır.

Haşiye: Bismarck ve Mister Carlyle gibilerin malûm beyanatlarına işaret eder.

Hutbe-i Şamiye, s. 100

Okunma Sayısı: 1729
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı