"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur tohumları, zemininizde çiçek açacak

Risale-i Nur'dan
11 Mayıs 2018, Cuma
Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun.

Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler Cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin (HAŞİYE-1) mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. Mezarımızdan “Henîen leküm” [Ne mutlu sizlere!] sadâsını işiteceksiniz. “Velev misafirin hayali üzerinden yapılan müşahede cinsinden de olsa.”

Şu zamanın memesinden bizimle süt emmeyen* ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ilerileşmiş olan bu çocuklar, varsınlar şu kitabın (HAŞİYE-2) hakaikını hayal tevehhüm etsinler. Zira ben biliyorum ki şu kitabın mesâili hakikat olarak sizde tahakkuk edecektir.

Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı salis-i aşrın (yani on üçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum, sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye dâvet ediyorum.

İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz. Tâ ki hakikat-i İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvücsâz edecek olan nesl-i cedid gelsin!..

HAŞİYE-1: Medresetüzzehra’nın Van’daki numunesi olan ve vefat eden Horhor Medresesi’nin mezar taşı hükmünde bulunan Van Kalesi demektir.

HÂŞİYE-2: İstikbalde telif edilecek Risale-i Nur Külliyatı’nı hiss-i kable’l-vuku ile haber veriyor.

* nüsha farkı: Emen

Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 193

LÛ­GAT­ÇE:

Cennet-âsâ: Cennet gibi.

mezar-ı müteharrik: Hareketli mezar; yürüyen ölü.

muasır: Çağdaş, aynı çağda yaşayanlar.

nazar-ı hafî-i gaybî: Görünmeyen âlemden gelen gizli bakış.

Sadakte: “Doğru dedin, tasdik ediyoruz” manasında bir kelime.

sâkitâne: Sessizce.

***

Medrese-i Yusufiye Mektupları

Gençliği iffet ve istikamette sarf etmek lâzım ve elzemdir

(Dünden devam)

Beşinci Mesele

Gençlik Rehberi’nde izah edildiği gibi gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fânî ve geçici gençliğini iffetle hayrata, istikamet dairesinde sarf etse, onunla ebedî bâkî bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar. Eğer sefahete sarf etse, nasıl ki bir dakika hiddet yüzünden bir katl milyonlar dakika hapis cezasını çektirir; öyle de gayr-i meşrû dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, ahiret mes’uliyetinden ve kabir azabından ve zevalinden gelen teessüflerden ve günahlardan ve dünyevî mücazatlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder.

Meselâ haram sevmekte bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi gibi çok arızalar ile o cüz’î lezzet zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve o gençliğin sû-i istimali ile gelen hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere ve kalp ve ruhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden neş’et eden sıkıntılarla meyhanelere, sefahethanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor! Elbette ekseriyetle, gençlerin gençliğinin sû-i istimalinden ve taşkınlıklarından ve gayr-i meşrû keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin.

Eğer istikamet dairesinde gitse gençlik gayet şirin ve güzel bir nimet-i İlâhiye ve tatlı ve kuvvetli bir vasıta-i hayrat olarak ahirette gayet parlak ve bâkî bir gençlik netice vereceğini, başta Kur’ân olarak çok kat’î âyâtıyla bütün semavî kitaplar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar.

Madem hakikat budur ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazen bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik nimetine bir şükür olarak o tatlı nimeti iffette, istikamette sarf etmek lâzım ve elzemdir.

Şuâlar, On Birinci Şuâ 

(Denizli Hapsinin Meyvesi), s. 228

LÛ­GAT­ÇE:

âyât: Âyetler.

cüz’î: Küçük, az miktarda.

elzem: Çok lâzım, gerekli.

firak: Ayrılık.

iffet: Ahlâk, nâmus, dürüstlük, temizlik.

katl: İnsan öldürme, cinayet.

mücazat: Ceza.

neş’et etmek: Meydana gelmek.

sefahet: Gayr-i meşrû zevk ve eğlenceler.

vasıta-i hayrat: Hayır, iyilik vasıtası.

zeval: Sona erme.

Okunma Sayısı: 3180
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı