"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur, bu vatanı tehlikelerden muhafazaya vesiledir

Risale-i Nur'dan
22 Ocak 2018, Pazartesi
Gayet Ehemmiyetli Bir Hâdise, Bir İstida Ve Bir Şekvâdır

Pakistan’da çıkan Essıddık namındaki mühim bir mecmua elimize geçti. Baktık ki, elli sahifelik o mecmuanın yarısına yakın kısmı Risale-i Nur’un bazı makaleleridir. Ve bilhassa başında Risale-i Nur’dan Yirmi İkinci Mektub’un Birinci Mebhasını gayet ehemmiyetle ve takdirle âlem-i İslâm’a, “İnneme’l-mü’minûne ihvetün” [Mü’minler kardeştirler. (Hucurat Suresi: 10.)] ayetine bir davetname hükmünde yazdığını gördük. Şimdi o Arabî mecmuanın tercüme ettiği risalenin aslı olan Türkçesini efkâr-ı âmmeye, hususan bu hükûmet-i İslâmiyenin reislerine ve mebuslarına bir sene evvel verildiği gibi, yine berây-ı malûmat takdim etmek için iki-üç sebep var:

Birincisi: Risale-i Nur’dan Sikke-i Tasdik-i Gaybî mecmuasında yazılan kat’î, yüzer işârâtın ve emârâtın delâletiyle ve çok hâdiselerin o delâleti tasdikiyle sabit olmuş ki:

Risale-i Nur, manevî tahribata ve anarşilik ve bolşevizm, tabiiyyun ve maddiyyunluğa ve şükùk ve şübehata ve küfr-ü mutlaka karşı bir sedd-i Kur’ânî hizmetini bihakkın ifa etmesiyle, bu vatanı bu tehlikeli dünya fırtınası içinde muhafazaya bir vesile olduğu ve bir sadaka-i makbule hükmüne geçip İkinci Harb-i Umumî’nin belâsına ve başka memleketlerde vuku bulan belâların bu memlekete girmesine mümanaatla manevî bir siper teşkil ettiği bedahetle aşikâr olmuştur. Bu müddeayı Risale-i Nur’a nazar eden en muannid feylesoflar da tasdik etmeye mecbur kalmışlardır. İşte o Risale-i Nur 500 bin talebesiyle ve 600 bin nüshasıyla herkesin kalbinde iman dersiyle bir yasakçı bırakıp asayişi temin etmekle, “Velâ teziru vâziratün vizra uhrâ” [En’am Sûresi: 164] yani “Birinin günahıyla başkası mesul olamaz” diye olan Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsini tatbike çalışmasıyla ve milyonlarla okuyanlar içinde hiçbirisi onu okumaktan zarar görmemesiyle, bu zamanda bir mu’cize-i Kur’âniye ve bu vatan ve millet için bir vesile-i def-i belâ olduğu ispat edildiği halde; ve yirmi beş seneden beri gizli, ifsatçı, anarşi hesabına çalışan komiteler desiseleriyle mahkemeleri aleyhine sevk edip çalıştıkları ve beş vilâyette beş büyük mahkeme Risale-i Nur’un eczalarını inceden inceye tetkik edip medar-ı mesuliyet bir tek nokta bulamayıp beraet verdikleri ve sonra da yirmi yerde yirmi adliye ayrıca alâkadar olup, mucib-i mesuliyet bir cihet olmadığından suç yok diye karar verdikleri ve Afyon Mahkemesi de iki defa iadesine karar verdiği halde, risalelerin iadesini ve tamam intişarını iktiza eden kanunî, hukukî esbab-ı mucibe mevcut iken, beş seneden beri gizli komitelerin aldatmaları ve desiseleriyle ve bahanelerle Afyon Mahkemesi’nde beş senedir o mübarek risalelerin sahiplerine teslimi tehir edilmektedir. Halbuki büyük emniyet dairelerince, zabıtaca sabit olduğu gibi, yüz binler Nur Talebelerinde ve yüz binler Nur nüshalarında hiçbir zarar, bir vukuat görülmemesi, kaydedilmemesi gösteriyor ki, Risale-i Nur asayişin temel taşına hizmet eden bir sadaka-i makbule hükmündedir. Maddî ve manevî tehlikelerden bu memleketi muhafazaya vesile olduğu tahakkuk eden bir hakikat-i Kur’âniyedir.

Emirdağ Lâhikası, Mektup No: 326, s. 507

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Zulüm içinde adalet-i İlâhînin tecellisi var

 

Sonra, bu sırada, bu soğukta, en ziyade istirahate ve üşümemeye ve dünyayı düşünmemeye muhtaç olduğum bir hengâmda, garazı ve kasdı ihsas eder bir tarzda, beni bu tahammülün fevkinde bu tehcir ve tecrid ve tevkif ve tazyike sevk edenlere, fevkalâde iğbirar ve kızmak geldi.

Bir inayet, imdada yetişti. 

Manen kalbe ihtar edildi ki: İnsanların sana ettikleri ayn-ı zulümlerinde, ayn-ı adalet olan kader-i İlâhînin büyük bir hissesi var.

Ve bu hapiste yiyecek rızkın var; o rızkın seni buraya çağırdı. Ona karşı rıza ve teslim ile mukabele lâzım.

Hikmet ve rahmet-i Rabbaniyenin dahi büyük bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve teselli vermek ve size sevap kazandırmaktır. Bu hisseye karşı, sabır içinde binler şükretmek lâzımdır.

Hem senin nefsinin, bilmediğin kusurlarıyla onda bir hissesi var. O hisseye karşı istiğfar ve tevbe ile, nefsine ‘Bu tokada müstahak oldun’ demelisin.

Hem gizli düşmanların, desiseleriyle bazı safdil ve vehham memurları iğfal ile o zulme sevk etmek cihetiyle, onların da bir hissesi var. Ona karşı Risale-i Nur’un o münafıklara vurduğu dehşetli manevî tokatlar, senin intikamını tamamen onlardan almış. O, onlara yeter.

En son hisse, bilfiil vasıta olan resmî memurlardır. Bu hisseye karşı, onların Nurlar’a tenkit niyetiyle bakmalarında, ister istemez, şüphesiz, iman cihetinde istifadelerinin hatırı için, “[O takva sahipleri ki,] öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir.” (Âl-i İmran Sûresi: 134.) düsturuyla onları affetmek bir ulüvvücenaplıktır.

Lem’alar, Yirmi Altıncı Lem’a, On Beşinci Rica, s. 392

Okunma Sayısı: 2151
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı