"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’la iştigal, sıkıntıyı hafifleştirir

Risale-i Nur'dan
29 Nisan 2017, Cumartesi
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Meyve Risalesi çok ehemmiyetli ve çok kıymetlidir. Ümit ederim, bir zaman büyük fütuhat yapacak. Sizler tam kıymetini anlamışsınız ki, bu dershaneyi derssiz bırakmadınız. 

Ben, kendi hesabıma derim: Bu kadar zahmet ve masrafımızın meyvesi yalnız bu risale ve Müdafaa Risalesi ve sizler ile beraber bir yerde bulunmak dahi olsa, o masraf o zahmeti hiçe indirir ve bu musîbetin on mislini de çeksem yine ucuz düşer.

Çok tecrübelerle ve bilhassa bu sıkı ve sıkıntılı hapiste kat’î kanaatim gelmiş ki, Risale-i Nur ile kıraaten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir. Meşgul olmadığım zaman o musîbet tezauf edip, lüzumsuz şeylerle beni müteessir eder. Bazı esbaba binaen, ben en ziyade Hüsrev’i ve Hafız Ali (rh), Tahirî’yi sıkıntıda tahmin ettiğim halde, en ziyade temkin ve teslim ve rahat-ı kalp, onlarda ve beraberlerinde bulunanlarda görüyordum. “Acaba neden?” derdim. Şimdi anladım ki, onlar hakikî vazifelerini yapıyorlar; malâyani şeylerle iştigal etmediklerinden ve kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarından ve enaniyetten gelen hodfüruşluk ve tenkit ve telâş etmediklerinden, temkinleriyle ve metanet ve itminan-ı kalpleriyle Risale-i Nur Şakirdlerinin yüzlerini ak ettiler, zındıkaya karşı Risale-i Nur’un manevî kuvvetini gösterdiler. Cenâb-ı Hak, onlardaki nihayet tevazu ve mahviyette tam izzet ve kahramanlık seciyesini umum kardeşlerimize teşmil ettirsin. Âmin.

Şuâlar, On Üçüncü Şuâ, mektup no: 40, s. 349

LÛ­GAT­ÇE:

enaniyet: Benlik, gurur, kibir.

esbab: Sebepler.

fütuhat: Fetihler.

hodfüruşluk: Kendini satmak, kendini beğendirmeye çalışmak.

iştigal: Meşgul olmak.

itminan-ı kalp: Kalbin tatmin edilmiş olması.

kıraaten: Okumak şeklinde.

kitabeten: Yazmak şeklinde.

malâyani: Manasız, faydasız, boş.

Meyve Risalesi: Bediüzzaman’ın Denizli hapsinde telif ettiği, “Denizli Hapsinin Bir Meyvesi” başlığını taşıyan, Şuâlar’dan On Birinci Şuâ.

temkin: İhtiyatlı ve tedbirli olma, ağırbaşlı ve düşünceli davranma.

tezauf: Katlanma, iki misli olma.

zındıka: Dinsizlik.

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Hakikî insaniyet saadeti imanla mümkün

(Dünden devam)

Hem her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir Cenneti dahi kendi hanesidir. Eğer iman-ı ahiret o hanenin saadetinde hükmetmezse, o aile efradı, her biri şefkat ve muhabbet ve alâkadarlığı derecesinde elîm endişeler ve azaplar çeker; o Cenneti Cehenneme döner. Veyahut muvakkat eğlenceler ve sefahetlerle aklını tenvim edip uyutur. Devekuşu gibi avcıyı görür, kaçamıyor, uçamıyor, başını kuma sokar; tâ görünmesin. Başını gaflete sokar, tâ ölüm ve zeval ve firak onu görmesin. Divanece muvakkat, iptal-i his nev’inden bir çare bulur. Çünkü meselâ, valide, ruhunu feda ettiği evlâdını daima tehlikelere maruz gördükçe titrer. Ve pederini ve kardeşini eksik olmayan belâlardan kurtaramayan evlâtlar, daim bir keder, bir korkaklık hisseder. Buna kıyasen, bu dağdağalı kararsız hayat-ı dünyeviyede o mes’ud zannedilen aile hayatı, çok cihetlerle saadetini kaybeder ve kısacık bir hayattaki münasebet ve karabet dahi hakikî sadâkati ve samimî ihlâsı ve garazsız bir hizmeti ve muhabbeti vermez. Ahlâk o nisbette küçülür, belki sukut eder. Eğer ahirete iman o haneye girse, birden ışıklandıracak, ortalarındaki münasebet ve şefkat ve karabet ve muhabbet kısacık bir zaman ölçüsüyle değil, belki dâr-ı ahirette, saadet-i ebediyede dahi o münasebetlerin devamı ölçüsüyle samimî hürmet eder, sever, şefkat eder, sadâkat eder, kusurlarına bakmaz gibi ahlâk yükseklenir. Hakikî insaniyet saadeti o hanede başlar inkişafa. Bu mana dahi hüccetlerle Risale-i Nur’da beyanına binaen kısa kesildi.

(Devamı var)

Şuâlar, On Birinci Şuâ (Denizli Hapsinin Bir Meyvesi), Sekizinci Mesele

LÛ­GAT­ÇE:

dağdağalı: Gürültülü, patırtılı, telâşlı.

efrad: Fertler.

firak: Ayrılık.

hüccet: Delil, belge.

iman-ı ahiret: Ahirete iman.

iptal-i his: Hissi iptal, duyguyu yok etme.

karabet: Yakınlık, akrabalık.

muvakkat: Geçici.

sefahet: Gayr-i meşrû eğlenceler.

sukut: Alçalma, düşme.

tenvim: Uyutma, hipnoz etme.

zeval: Son bulma, sona erme.  

Okunma Sayısı: 3730
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı