"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur, nurdur; nurdan zarar gelmez

Risale-i Nur'dan
15 Ekim 2017, Pazar
Üçüncü Madde: Risale-i Nur’un müsaade-i hükûmet alınmadan intişarı ve hissiyat-ı imaniyeyi kuvvetleştirmesiyle, ileride belki hükûmetin serbestâne prensiplerine sed çeker ve emniyet-i umumiyeyi ihlâl eder.

Elcevap: Risale-i Nur, nurdur; nurdan zarar gelmez. Siyaset topuzunu on üç seneden beri elinden atmıştır. Ve bu vatanın ve bu milletin hayatlarının temel taşları olan hakikat-i kudsiyeyi tesbit eder. Ve bu mübarek milletin yüzde doksan dokuzuna zararsız menfaati olduğuna, eczalarını okuyan bütün zatları işhâd edebilirim.

Haydi biri çıksın, desin: “Bunda bir zarar gördüm.”

Ve Sâniyen: Benim matbaam yok ve müteaddid kâtiplerim yok. Birisini zorla bulabilirim. Ve hüsn-ü hattım yok. Yarım ümmîyim, bir saatte ancak bir sahifeyi çok noksan yazımla yazabilirim. Merhum Asım Bey gibi bazı zatlar, benim için bir yadigâr olarak, güzel yazılarıyla yardım ettiler. Benim çok hazin gurbetimdeki hatıratımı yazdılar. Sonra, o envar-ı imaniyeyi derdine tam derman bulan bir kısım zatlar, onları okumak istediler ve okudular; hayat-ı ebediyelerine tam bir tiryak olduğunu hakka’l-yakîn gördüler, kendilerine istinsah ettiler. Elinize geçen ve nazar-ı teftişinizde bulunan Fihriste Risalesi gösteriyor ki, Risale-i Nur’un her bir cüz’ü, bir âyet-i Kur’âniyenin hakikatini tefsir eder. Ve hususan erkân-ı imaniyeye dair âyetleri öyle vuzuhla tefsir eder ki, Avrupa feylesoflarının bin seneden beri Kur’ân aleyhinde hazırladıkları hücum plânlarını ve esaslarını bozuyor. Şimdilik elinizde İhtiyar Risalesinin On Birinci Ricasında binler imanî ve tevhidî bürhanlardan bir tek bürhan var. Numune için ona bakınız, dikkat ediniz; dâvâm doğru mudur, yanlış mıdır, anlarsınız.

Hem, bu vatana ve bu millete ne kadar menfaatli olduğunu, numune için Risale-i Nur’un eczalarından olan İktisad Risalesi ve hastalara imandan gelen yirmi beş devalı risale ve ihtiyarlara imandan gelen on üç rica ve teselli risaleleri bu mübarek milletin yarısından ziyade bir yekûn teşkil eden fakirler, hastalar, ihtiyarlar taifelerine gayet kıymettar bir hazine-i servet ve tiryak ve ziyâ olduğunu insaf ile bakan herkes kabul eder kanaatindeyim.

B. S. N. Tarihçe-i Hayatı, Eskişehir Hayatı, s. 237

LÛ­GAT­ÇE:

envar-ı imaniye: İman nurları.

erkân-ı imaniye: İman esasları.

hakikat-i kudsiye: Kudsî hakikat; din, iman hakikati.

hakka’l-yakîn: Bizzat yaşayarak.

hüsn-ü hat: Güzel yazı.

intişar: Yayım, yayılma.

istinsah: Çoğaltma, kopya etme.

işhâd: Şahit gösterme.

tesbit: Sağlam şekilde yerleştirme.

ziyâ: Işık.

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Mahiyet-i Muhammediye (asm), âlem-i İslâm ağacının çekirdeği ve hayatı

(Dünden devam)

İkincisi: Âlem-i İslâm’ın şecere-i kübrasının menşei, çekirdeği, hayatı, medarı olan mahiyet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın, fevkalâde istidad ve cihazatıyla, âlem-i İslâmiyetin maneviyatını teşkil eden kudsî kelimâtı, tesbihatı, ibâdâtı, en evvel, bütün manalarıyla hissedip yapmaktan gelen terakkiyat-ı ruhiyesini düşün, habibiyet derecesine çıkan ubudiyet-i Muhammediyenin (asm) velâyeti sair velâyetlerden ne kadar yüksek olduğunu anla.

Bir zaman, bir tek tesbihin, bir tek namazda, Sahabelerin tarz-ı telâkkisine yakın bir surette bana inkişafı, bir ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü; Sahabelerin yüksek kıymetini onunla anladım. Demek, bidayet-i İslâmiyede kelimât-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nurun başka bir meziyeti var, tazeliği haysiyetiyle başka bir letafeti, bir taraveti, bir lezzeti var ki, gaflet perdesi altında mürur-u zamanla gizlenir, azalır, perdelenir. Zat-ı Muhammediye (asm) ise, onları menba-ı hakikîsinden (Zat-ı Akdes’ten) turfanda, taze olarak, fevkalâde istidadıyla almış, emmiş, massetmiş. Bu sırra binaen, o zat, bir tek tesbihten, başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir. İşte bu nokta-i nazardan, Zat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın, haddi ve nihayeti olmayan meratib-i kemalâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et.

Üçüncüsü: Bu kâinatın Hâlık’ı, bu kâinattaki bütün makàsıdının en ehemmiyetli medarı nev-i insan olduğundan ve bütün hitabat-ı Sübhaniyenin en anlayışlı bir muhatabı nev-i beşer olduğundan; o nev-i beşer içinde en meşhur, en namdar ve âsârıyla ve icraatıyla en mükemmel, en muhteşem ferd olan Zat-ı Muhammediyeyi (asm) o nevi namına, belki umum kâinat hesabına Kendine muhatap ittihaz eden Zat-ı Ferd-i Zülcelâl, elbette onu hadsiz kemalâtta hadsiz feyzine mazhar etmiştir.

İşte, bu üç nokta gibi çok noktalar var, kat’î bir surette ispat ederler ki, şahsiyet-i maneviye-i Muhammediye (asm), kâinatın manevî bir güneşi olduğu gibi; bu kâinat denilen Kur’ân-ı kebîrin âyet-i kübrası ve o Furkan-ı A’zam’ın ism-i a’zamı ve ism-i Ferd’in cilve-i a’zamının bir âyinesidir. Kâinatın umum zerratının, umum zamanlarındaki umum dakikalarının bütün âşirelerine darp edilip, hâsıl-ı darp adedince o Zat-ı Ahmediyeye salât ü selâm, nihayetsiz hazine-i rahmetinden inmesini, Zat-ı Ferd-i Ehad-i Samed’den niyaz ediyoruz.

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Dördüncü Nükte, s. 625

Okunma Sayısı: 1844
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı