(...) Risale-i Nur’un bir hülâsası olan Âyetü’l-Kübra ve Hizb-i Nuriye’nin bir hülâsatü’l-hülâsası hükmünde otuz üç Kelime-i Tevhid’in namaz tesbihatındaki eskiden beri okuduğum ve Risale-i Nur’un ekser hakikatleri namaz tesbihatında inkişaf etmesiyle hayalim fazla tevessü’ ederek, o otuz üç Kelime-i Tevhid, her birisini kâinatın bir tabaka-i mahlûkatının lisan-ı haliyle söylediği o kelimeyi ben o lisan ile söylüyorum gibi, o küllî lisan-ı hal, benim cüz’î lisan-ı kàlimin aynı olur. Ben kemâl-i zevkle okuyorum. Size de suretini gönderiyorum.
Benim şüphem kalmadı ki “Tefekkürü sâatin... (ilâ âhir)” sırrını taşıyan Hizb-i Nuriye’nin on beş dakika zarfında bu hülâsatü’l-hülâsası dahi aynı sırrı taşıyor. Arabî bilmeyenler Âyetü’l-Kübra’nın mertebelerini güzelce anlasalar, bu Arabî parça tam anlaşılır. Arabî bilmeyen, birkaç defa ikisine baksa tam anlayacak. Bunu ben yirmi dört saatte bir defa, ya sabah namazının tesbihatında veya başka vakitte en ziyade usandığım ve sıkıntı zamanında okuyorum. Bana ulvî bir inşirah verir, usancı izale eder. Âyetü’l-Kübra ve Hizb-i Nuriye’nin âhirinde yazılsa münasip olur.
Manidardır ki Âyetü’l-Kübra ve Risale-i Nur’un ekser hakikatleri Ramazan’da ve tesbihatında zuhuru gibi bu Hülâsatü’l-Hülâsa aynen Ramazan’da ve tesbihatta zuhur etti.
Emirdağ Lâhikası, Mektup no: 56, s. 124
***
Geçen üç sene evvel Ramazan’da telif edilen ve yine bu sene Ramazan’da serbest intişar eden “Âyetü’l-Kübra”nın bir hülâsası olan “Hizb-i Nuriye”yi okudum. Fakat bir saatten fazla çekerdi. Birden o hülâsanın da bir hülâsası, on veya on beş dakika aynı Ramazan’da tezahür etti. Onu okuduğum zaman, bütün Âyetü’l-Kübra’yı okuyorum gibi bir inkişâfât-ı imaniye ve “Tefekkürü sâatin...” [Bir saat tefekkür, bir senelik nafile ibadetten daha hayırlıdır. (Hadis-i Şerif meali)] sırrına mazhar iki veya üç sahifelik Arabiyyü’l-ibare okuyorum.
Vakit bulamıyorum, kendi kalemimle size yazayım. İnşaallah bir zaman size yazacağım. O parçayı benim gibi anlayanlar, kendisine mahsus nüshalarından ya Âyetü’l-Kübra’ya, ya Hizbü’n-Nuriye’nin âhirinde yazar, tesbihattan ve duâdan sonra otuz üç defa “Lâ ilâhe illallah” tesbihatımızın yerinde –yalnız sabah tesbihatında manasını düşünerek– onu okuyabilir.
Emirdağ Lâhikası, Mektup no: 52, s. 119
LÛGATÇE:
Hizb-i Nuriye: Âyetü’l-Kübra ile Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyenin özeti hükmünde, evrad makamında da okunabilen Arabî bir risale.
Hülâsatü’l-Hülâsa: Özetin özeti; Âyetü’l-Kübra ile Hizb-i Nuriye’deki hakikatlerin özeti mahiyetinde bir vird [“Büyük Cevşen”de yer almaktadır.]
inkişaf etmek: Açılmak, ortaya çıkmak.
inkişâfât-ı imaniye: İmanla ilgili açılımlar, imanî gelişmeler.
intişar etmek: Yayılmak.
lisan-ı kàl: Söz dili, konuşma.
tevessü’ etmek: Genişlemek.
tezahür etmek: Görünmek, ortaya çıkmak.
zuhur etmek: Ortaya çıkmak.