Evvelâ: Bütün ruh u canımla mübarek Ramazanınızı tebrik ederim. Ve o mübarek şehirde ettiğiniz duâların, Cenâb-ı Hak yanında makbul olmasını Erhamürrâhimîn’den niyaz ederim.
Saniyen: Bu seneki Ramazan-ı Şerif hem âlem-i İslâm için, hem Risale-i Nur şakirtleri için gayet ehemmiyetli, pek çok kıymetlidir.
Risale-i Nur şakirtlerinin iştirâk-i a’mâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, her birisinin kazandığı miktar, her bir kardeşlerine aynı miktar defter-i a’mâline geçmesi, o düsturun ve rahmet-i İlâhiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlâsla girenlerin kazançları pek azim ve küllîdir. Her biri, binler hisse alır. İnşaallah, emvâl-i dünyeviyenin iştirâki gibi inkısam ve tecezzî etmeden, her birisine, aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lamba, binler aynaların her birisine aynı lamba inkısam etmeden girmesi gibidir.
Demek, Risale-i Nur’un sadık şakirtlerinden birisi Leyle-i Kadr’in hakikatini ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirtler sahip ve hissedar olmak, vüs’at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvârız.
Kastamonu Lâhikası, mektup no: 56, s. 98
***
Cenâb-ı Erhamürrâhimîn bu Ramazan-ı Mübarekenin hürmetine, Rahmeten lil-Âlemîn olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ümmetine rahmetiyle imdat eylesin. Âmin. Âsâr-ı gadab-ı İlâhî olan âfât ve dalâletlerden muhafaza eylesin. Âmin. Ve Risale-i Nur şakirtlerini neşr-i envâr-ı Kur’âniyede muvaffak eylesin. Âmin.
Kastamonu Lâhikası, Mektup No: 103, s. 162
LÛGATÇE:
âfât: Afetler.
âsâr-ı gadab-ı İlahî: Allah’ın gazabının alâmetleri.
defter-i a’mâl: Amel defteri.
düstur-u esasiye: Temel düstur.
emvâl-i dünyeviye: Dünya malları.
inkısam: Bölünme.
iştirâk-i a’mâl-i uhreviye: Ahiret amellerinde ortaklık.
Leyle-i Kadr: Kadir Gecesi.
mukteza: Gerekçe.
neşr-i envâr-ı Kur’âniye: Kur’ân nurlarını yayma.
Rahmeten lil-Âlemîn: Âlemler için rahmet.
tecezzî: Parçalanma.
vüs’at-i rahmet-i İlâhiye: Allah’ın rahmetinin genişliği.
***
Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları
Bir vazife-i imaniye ile bu sıkıntılı imtihana girdik
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Kader-i İlâhî adaleti bizleri Denizli medrese-i Yusufiyesine sevk etmesinin bir hikmeti, her yerden ziyade, Risale-i Nur’a ve şakirdlerine, hem mahpusları, hem ahalisi, belki hem memurları ve adliyesi muhtaç olmalarıdır. Buna binaen, biz bir vazife-i imaniye ve uhreviye ile bu sıkıntılı imtihana girdik. Evet, yirmi otuzdan ancak bir ikisi ta’dil-i erkân ile namazını kılan mahpuslar içinde, birden Risale-i Nur Şakirdlerinden kırk ellisi umumen bilâistisna, mükemmel namazlarını kılmaları, lisan-ı hal ile ve fiil diliyle öyle bir ders ve irşaddır ki, bu sıkıntı ve zahmeti hiçe indirir, belki sevdirir. Ve şakirdler, ef’alleriyle bu dersi verdikleri gibi, kalplerindeki kuvvetli tahkikî imanlarıyla dahi buradaki ehl-i imanı ehl-i dalâletin evham ve şübehatından kurtarmalarına medar çelikten bir kal’a hükmüne geçeceğini rahmet ve inayet-i İlâhiyeden ümit ediyoruz.
Buradaki ehl-i dünyanın bizi konuşmaktan ve temastan menleri zarar vermiyor. Lisan-ı hâl, lisan-ı kàlden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor. Madem hapse girmek terbiye içindir; milleti seviyorlar ise, mahpusları Risale-i Nur şakirdleriyle görüştürsünler. Tâ bir ayda, belki bir günde, bir seneden ziyade terbiye alsınlar; hem millete ve vatana, hem kendi istikballerine ve ahiretine menfaatli birer insan olsunlar. Gençlik Rehberi bulunsa idi, çok faydası olurdu; inşaallah, bir zaman girer.
Said Nursî
Şuâlar, On Üçüncü Şuâ (Denizli Hapsi mektupları), mektup no: 19, s. 337
LÛGATÇE:
bilâistisna: İstisnasız.
ef’al: Fiiller.
evham: Vehimler, aslı olmayan düşünceler, zanlar.
lisan-ı hâl: Beden ve hal dili.
lisan-ı kàl: Söz dili, sözlü anlatım.
şübehat: Şüpheler.
ta’dil-i erkân: Hakkını vererek namaz kılmak, namazdaki hareketleri ve okunması gerekenleri olması gerektiği gibi yapmak.
vazife-i imaniye ve uhreviye: İman ve ahiret vazifesi.