"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahsî fikirler değil, Kur’ân’ın mu’cizeliğini ispat

Risale-i Nur'dan
22 Ekim 2016, Cumartesi
Hata-Savab Cetveli’nden:

74: “İslâm tarihinde hiçbir din âliminin Kur’ân-ı Kerîmi ve hadîsleri böyle şahsî fikirlere ve maksatlara âlet ettiği görülmemiş ve işitilmemiştir.”

Bunun, bu yanlışında beş vecihle hatâ var. Hem kitapları, ulemayı, tefsirleri görmediğine ve mânâ-yı sarîhî ile, mânâ-yı işârî ve mânâ-yı küllî ile hususî ferdlerin farkını anlamayan bir cehalettir. Necmeddin-i Kübrâ ile Muhyiddin-i Arabî gibi binler ulemaların, küllî hadiselerine, hattâ nefsin cüz’î ahvâline dair âyâtın mânâ-yı sarîhi değil, işârî mânâlarını beyan sadedinde çok yazıları var olduğu mâlûmdur. Hem âyâtın mânâ-yı işârî-i küllîsinde her asırda efradı bulunduğu gibi, bir ferdi bu zamanda ve bu asırda Risale-i Nur ve bazı şakirtleri de bulunduğuna eskiden beri ulema mâbeyninde makbul bir riyazî düsturu olan ebced ve cifir hesabıyla bir tevafuk göstermek, elbette hiçbir cihetle âyâtı şahsî fikirlere âlet ediyor denilmez. Ve böyle diyen büyük bir hatâ eder. Ve dekaik-i ilmiyeye ihanet eder. 

Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, s. 667

“YAŞ VE KURU NE VARSA, APAÇIK BİR KİTAPTA YAZILMIŞTIR”

“Yaş ve kuru ne varsa, apaçık bir kitapta (Kitab-ı Mübin) yazılmıştır.” (En’am Sûresi: 59.) (…)

Bir kavle göre, Kitâb-ı Mübin, Kur’ân’dan ibarettir. Yaş ve kuru herşey içinde bulunduğunu, şu âyet-i kerîme beyân ediyor. Öyle mi? Evet, herşey içinde bulunur. Fakat herkes herşeyi içinde göremez. Zîrâ muhtelif derecelerde bulunur. Bazen çekirdekleri, bazen nüveleri, bazen icmâlleri, bazen düsturları, bazen alâmetleri, ya sarahaten, ya işareten, ya remzen, ya ibhâmen, ya ihtar tarzında bulunurlar. 

Sözler, Yirminci Sözün İkinci Makamı, s. 398

KUR’ÂN, HER ASIRDA HER FERDE HİTAP EDER

..Evet, madem Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan her asırda her ferde hitap eder bir ilm-i muhit ve bir irade-i şâmileyle her şeye bakabilir. 

Ve madem ulema-i İslâmın ittifakıyla, âyetlerin mana-yı sarîhinden başka işarî ve remzî ve zımnî müteaddit tabakalarında manaları vardır. 

Ve madem “Yâ eyyühe’l-lezîne âmenû” gibi hitaplarda, her asır gibi, bu asırdaki ehl-i iman, Asr-ı Saadetteki mü’minler gibi dahildir. 

Ve madem İslâmiyet noktasında bu asır, gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir. Kur’ân ve Hadis, ihbar-ı gaybîyle, ehl-i imanı onun fitnesinden sakınmak için şiddetle haber vermiş. 

Ve madem hesab-ı cifrî ve ebcedî ve riyazî eskiden beri sağlam bir düsturdur ve kuvvetli bir emare olabilir. 

Ve madem Risale-i Nur ve tercümanı ve şakirtleri iman ve Kur’ân hizmetinde parlak ve tesirli vazifeleri gayet ehemmiyet kesb etmiştir. 

Ve madem bu büyük âyet, hesab-ı cifirle bu asra ve iki Harb-i Umumîye bakar; eski harbin patlamasına ve Risale-i Nur’un zuhuruna tevafuk ettiği gibi manen de gösterir.

Elbette mezkûr hakikatlere ve kuvvetli karinelere binaen, bilâtereddüt hükmederiz ki, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi ve tercümanı, bu âyet-i azîmenin mana-yı işârî tabakasının külliyetinde dahil ve medâr-ı nazar bir ferdidir ve bu âyet ona işaret eder ve mana-yı remziyle ondan da haber verir ve ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’câziyeyi gösterir denilebilir ve deriz. 

Kastamonu Lâhikası, 111. mektup, s. 263

Okunma Sayısı: 1804
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı