"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üç aylarda edilen duâlar makbuldür

Risale-i Nur'dan
22 Nisan 2015, Çarşamba
Şuhur-u selâsede, hususan leyâli-i meşhurede, hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde duâ etmek, kabule karîn olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyyen me’muldür.

Birinci Sualiniz: Mü’minin mü’mine en iyi duâsı nasıl olmalıdır?

Elcevap: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünkü bazı şerâit dahilinde duâ makbul olur. Şerâit-i kabulün içtimaı nispetinde makbuliyeti ziyadeleşir.

Ezcümle, duâ edileceği vakit, istiğfar ile mânevî temizlenmeli; sonra, makbul bir duâ olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü, iki makbul duânın ortasında bir duâ makbul olur.

  • Hem bizahri’l-gayb, yani gıyaben ona duâ etmek,
  • Hem hadiste ve Kur’ân’da gelen me’sur duâlarla dua etmek; meselâ “Allahümme innî es’elüke’l-afve ve’l-âfiyete lî velehû fi’d-dîni ve’d-dünyâ ve’l-âhireh. [Allahım, Senden kendim ve onun için dünyada ve âhirette af ve âfiyet istiyorum. (en-Nevevî, el-Ezkâr, 74; el-Hâkim, el-Müstedrek, 1:517.)]; “Rabbenâ âtina fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr.” [Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver. Ve bizi Cehennem ateşinin azâbından koru. (Bakara Sûresi, 2:201.)] gibi câmi duâlarla duâ etmek
  • Hem hulûs ve huşû ve huzur-u kalble duâ etmek,
  • Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,
  • Hem mevâki-i mübarekede, hususan mescidlerde,
  • Hem Cumada, hususan saat-i icabede,
  • Hem şuhur-u selâsede, hususan leyâli-i meşhurede,
  • Hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadir’de duâ etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyen me’muldür.
  • O makbul duânın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut duâ olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, duâ kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir.

Mektûbât, s. 270, yeni tanzim: s. 469

***

Üçüncü Nükte Duâ-yı kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir: Ya ayn-ı matlubu ile makbul olur; veyahut daha evlâsı verilir.

Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. “Duâsı kabul olunmadı” denilmez. “Daha evlâ bir sûrette kabul edildi” denilir. Hem bazen kendi dünyasının saadeti için duâ eder. Duası âhiret için kabul olunur. “Duâsı reddedildi” denilmez. Belki, “Daha enfâ bir surette kabul edildi” denilir, ve hâkezâ...

Madem Cenâb-ı Hak Hakîmdir. Biz O’ndan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muâmele eder. Hasta, tabibin hikmetini itham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. “Tabip beni dinlemedi” denilmez. Belki âh ü fizârını dinledi, işitti, cevap da verdi, maksudun iyisini yerine getirdi.

Mektûbât, s. 291, yeni tanzim: s. 507

Okunma Sayısı: 4325
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı