Asâ-yı Mûsa - page 67

Sekizinci Meselenin
Bir Hülâsası
Y
EDİNCİDE
haşri çok makamattan soracaktık; fakat,
Hâlık’ımızın isimleri ile verdiği cevap o derece kuvvetli
yakin ve kanaat verdi ki, daha başka sorgulara ihtiyaç
bırakmadığından, orada kısa kestik. Şimdi, bu Meselede,
ahiret imanının hem ahiretin saadetine, hem dünya
saadetine dair temin ettiği faydalar ve neticelerinden
yüzden biri hülâsa edilecek. saadet-i uhreviyeye ait kısmı,
kur’ân-ı Mu'cizülbeyan’ın izahatı daha hiçbir beyana
ihtiyaç bırakmamış, onu ona havale ederek ve saadet-i
dünyeviyeye ait kısmı izah cihetini risale-i nur’a bırakıp,
yalnız kısa bir hülâsa ile insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı
içtimaiyesine ait yüzer neticelerinden üç dört tanesini
beyan ederiz.
Birincisi:
İnsan, sair hayvanata muhalif olarak, ha-
nesiyle alâkadar olduğu misillü, dünya ile alâkadardır; ve
akaribiyle münasebettar olduğu gibi, nev-i beşer ile de
ciddî ve fıtrî münasebettardır; ve dünyada muvakkat
bekasını arzuladığı gibi, bir dâr-ı ebedîde bekasını aşk de-
recesinde arzuluyor; ve midesinin gıda ihtiyacını temin
etmeye çalıştığı gibi, dünya kadar geniş, belki ebede ka-
dar uzanan sofraları ve gıdaları, akıl ve kalp ve ruh ve
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 67 |
sekiZinCi mesele
özeti.
iman:
inanma, itikat.
izah:
açıkça ortaya koyma, bir ko-
nuyu ayrıntılarıyla, eksiksiz anlat-
ma.
izahat:
izahlar, açıklamalar.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan aciz bırakan Kur’an-ı Ke-
rim.
makamat:
makamlar.
mesele:
önemli konu.
misillü:
gibi, benzeri.
muhalif:
zıt, karşıt.
muvakkat:
geçici.
münasebettar:
ilgili, alâkalı, bir şe-
ye uygun ve yakın olan.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
saadet:
mutluluk.
saadet-i dünyeviye:
dünya ile il-
gili saadet, dünya hayatındaki
mutluluk, dünya saadeti.
saadet-i uhreviye:
ahiretle ilgili
saadet, ahiretteki mutluluk.
sair:
diğer, başka, öteki.
temin:
sağlama.
yakin:
kesin bilme, şüpheden sıy-
rılarak son derece doğru ve kuv-
vetli bilme
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
akarib:
akrabalar, yakınlar.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münase-
betli, bağlı.
arzu:
bir şeye karşı duyulan is-
tek, heves.
aşk:
şiddetli sevgi, sevda, gö-
nül verme.
beka:
bakîlik, ebedîlik, sonsuz-
luk.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
dâr-ı ebedî:
sonsuz diyar, so-
nu olmayan âlem, ahiret.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
faide:
fayda.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
tan olan.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden, yaratıcı;
Allah.
hane:
ev, mesken, dünya.
haşir:
kıyametten sonra bü-
tün insanların bir yere toplan-
maları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması.
havale:
bir şeyi başkasının üs-
tüne bırakma.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hayat-ı şahsiye:
şahsa ait ha-
yat, özel yaşama biçimi.
hayvanat:
hayvanlar.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası,
1...,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66 68,69,70,71,72,73,74,75,76,77,...570
Powered by FlippingBook