Lem'alar - page 1012

Bilhassa
Hücumat-ı Sitte
, içerisinde eski said’in
şiddetli lisanı karıştığı için, en has ve en sadık kar-
deşlerime mahsustur. Şimdilik hakkı dinlemek ve
kabul etmek istidadında olmayanlara gösterilmeme-
sini tavsiye ediyorum. Hem de,
İşarat-ı Seb’a, Hü-
cumat-ı Sitte
gibi şimdilik havassa mahsustur.
OnDördüncüLem’a. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
244
İki Makamdır.
BİrİNCİ maKam
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
244
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan sorul-
muş ki: “Arz ne üstünde duruyor?” resul-i ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
(1)
p
äƒo
?r
Gn
h p
Qr
ƒ s
ãdG n
¤n
Y
yani, “
Öküz ve balık üstünde
duruyor
.” Şu hâdise dair çok münakaşat vardır.
Coğrafyacılar, hâşâ, bu hadisi inkâr ediyorlar.
İşte, bu hadisin hakikî manasını, üç vecihle, bu ri-
salenin Birinci Makamı öyle bir tarzda beyan ediyor
ki, münkirlerin zerre miktar insafı varsa, coğrafyacı-
ların hakka karşı zerre miktar iz’anları bulunsa, bu
hadisi, bâhir bir mu’cize-i Ahmediye (
AsM
) sayacak-
lardır. Çünkü o üç cevap hem hakikî ve kat’î, hem
manidardırlar.
İKİNCİ maKam
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
254
(2)
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
ºr
°ùp
H
’in en mühim beş altı sır-
larını tefsir ediyor ve
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
ºr
°ùp
H
kur’ân’ın
f
iHriST
| 1012 | Lem’aLar
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun anla-
mında Hz. Peygamber Efendimize
rahmet ve esenlik duası olup, ona
özgüdür.
arz:
yer, dünya.
bâhir:
apaçık.
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
dair:
ait, ilgili, alâkalı.
ferman:
emir, buyruk.
fihriste:
bir şeyin içinde nelerin
bulunduğunu sırayla gösteren
liste.
hadis:
Peygamberimizin ait söz.
hak:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek.
has:
seçkin, ileri gelen.
hâşâ:
asla, kesinlikle hayır.
havas:
ileri gelenler, seçkinler, bilgi
ve yaşayışça üstün olanlar.
hulâsa:
öz, özet.
inkâr etmek:
reddetmek, kabul
etmemek.
insaf:
doğruları ve gerçekleri kabul
etme esasına dayanan ılımlı dav-
ranış.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
iz’an:
anlayış, akıl, zekâ.
kat’î:
kesin.
lem’a:
parıltı.
lisan:
dil.
mahsus:
özel.
mana:
anlam.
manidar:
manalı, anlamlı.
miftah:
anahtar.
mu’cize-i ahmediye:
Hz. Mu-
hammed’in (asm) mu’cizesi.
mühim:
önemli.
münakaşat:
münakaşalar, tar-
tışmalar.
münkir:
inkârcı, kabul etme-
yen.
resul-i ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (asm).
risale:
belirli bir konuda yazıl-
mış küçük kitap.
sadık:
dostluğu ve bağlılığı iç-
ten olan.
sır:
gizli hakikat; bir şeyin dik-
kat, tecrübe, yetenek ve sezgi
yardımıyla kavranabilen en
zor ve ince yönü.
tarz:
şekil, biçim, usul.
tefsir etmek:
açıklamak, yo-
rumlamak.
vecih:
yön.
zerre miktar:
çok çok az.
1.
Dünya öküz ve balık üzerindedir. (Hâkim, Müstedrek, 4:636; Münzirî, TergipveTerhip, 4:257;
Heysemî, Mecmaü'z-Zevaid, 8:131; İbni Hacer, Metalibü’l-Âliye, 3:391; İbnü'l-Cevzî, el-Munta-
zam, 1:172.
2.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1...,1002,1003,1004,1005,1006,1007,1008,1009,1010,1011 1013,1014,1015,1016,1017,1018,1019,1020,1021,1022,...1406
Powered by FlippingBook