Lem'alar - page 408

nev’inden, kuvve-i imaniye ve salâbet-i diniye cihetinde
bir mübarekiyet makamını risale-i nur vasıtasıyla kaza-
narak bu vilâyette, imanın kuvveti lâkaytlığa ve ibadetin
iştiyakı, sefahate hâkim olmasını ve umum vilâyetlerin
fevkinde bir meziyet-i dindarâneyi risale-i nur bu vilâye-
te kazandırdığından, elbette bu vilâyetteki umum insan-
lar, hatta faraza dinsizi de olsa, beni ve risale-i nur’u
müdafaaya mecburdur. onların çok ehemmiyetli müda-
faa hakları içinde, benim gibi vazifesini bitirmiş ve lillâ-
hilhamd binlerle şakirtler, benim gibi bir âcizin yerinde
çalışmış ve çalıştığı hengâmda, ehemmiyetsiz cüz’î hak-
kım beni müdafaaya sevk etmiyor. Bu kadar binlerle da-
va vekilleri bulunan bir adam, kendi davasını kendi mü-
dafaa etmez.
İKİNCİ İŞaret
tenkitkârâne bir suale cevaptır.
Ehl-i dünya tarafından deniliyor ki:
“sen neden bize
küstün? Bir defa olsun hiç müracaat etmeyip sükût ettin.
Bizden şiddetli şekva edip ‘Bana zulmediyorsunuz’ diyor-
sun. Hâlbuki bizim bir prensibimiz var, bu asrın mukte-
zası olarak hususî düsturlarımız var. Bunların tatbikini sen
kendine kabul etmiyorsun. kanunu tatbik eden zalim ol-
maz. kabul etmeyen isyan eder. ezcümle, bu asr-ı hürri-
yette ve bu yeni başladığımız cumhuriyetler devrinde, mü-
savat esası üzerine tahakküm ve tagallübü kaldırmak düs-
turu bizim bir kanun-i esasîmiz hükmüne geçtiği hâlde, sen
kâh hocalık, kâh zahitlik suretinde teveccüh-i ammeyi
âciz:
zayıf, güçsüz.
asır:
yüzyıl.
asr-ı hürriyet:
hürriyet asrı.
cihet:
yön.
cumhuriyet:
siyasî mekanizması
seçimle kurulan, adalet ve huku-
kun üstünlüğüyle temel hak ve
hürriyetleri sağlamayı amaçlayan
idare şekli.
cüz’î:
küçük.
dava:
mahkeme.
düstur:
kaide, kural, prensip.
ehemmiyet:
önem.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı, ahireti
düşünmeyen.
esas:
temel.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
faraza:
farz edelim ki.
fevk:
üst.
hâkim:
hükmeden, hükmü altında
tutan.
hengâm:
zaman, sıra.
hususî:
özel.
hükmüne:
yerine.
iman:
inanma, itikat.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik.
iştiyak:
şevklenme, çok fazla arzu
etme.
kâh:
zaman olur, bazen.
kanun:
yasa.
kanun-i esasî:
ana yasa.
kuvve-i imaniye:
imanın kuvveti.
lâkayt:
ilgisiz.
lillâhilhamd:
Allah’a hamd olsun
ki...
makam:
yer, mevki.
Y
irmi
i
kinci
l
em
a
| 408 | Lem’aLar
mecbur:
zorunlu.
meziyet-i dindarâne:
dindar-
lık duygu ve vasıfları.
mukteza:
iktiza eden, gere-
ken.
mübarekiyet:
feyizlilik, bere-
ketlilik.
müdafaa:
savunma.
müracaat:
başvurma.
müsavat:
eşitlik.
nevi:
çeşit, tür.
prensip:
temel fikir, esas.
salâbet-i diniye:
dinini ve di-
nin emirlerini korumak ve tat-
bik etmedeki ciddiyet ve sağ-
lamlık.
sefahat:
zevk, eğlence ve ya-
sak şeylere düşkünlük, sefih-
lik.
sevk:
sürme, yönlendirme.
sual:
soru.
suret:
biçim, görünüş.
sükût:
susma.
şakirt:
talebe.
şekva:
şikâyet, yakınma.
tagallüp:
zorbalık, üstün
gelme.
tahakküm:
zorbalık etme,
zorla hükmetme.
tatbik:
uygulama.
tenkitkârâne:
tenkit ederce-
sine.
teveccüh-i amme:
herkesin il-
gisi ve sevgisi.
umum:
bütün.
vasıta:
aracılık.
vazife:
görev.
vekil:
başkasının yerine ve
adına hareket eden.
vilâyet:
il.
zahit:
dünyadan el etek çek-
mek.
zalim:
zulmeden, haksızlık
eden.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
1...,398,399,400,401,402,403,404,405,406,407 409,410,411,412,413,414,415,416,417,418,...1406
Powered by FlippingBook