Lem'alar - page 545

ve onunla o manevî yaraların en mühimmini tedavi etti;
sair bütün seni müteessir eden yaraları da tedavi edece-
ğine kanaatin gelmelidir.”
İşte, ey benim gibi ihtiyarlık zamanında gayet sevdiği
evlâdını veya akrabasını kaybeden ve beline yüklenmiş ih-
tiyarlığın ağır yüküyle beraber firaktan gelen ağır gamla-
rı da başına yüklenen ihtiyar kardeşler ve ihtiyare hemşi-
reler! Benim vaziyetimi, anladınız ki, sizinkinden çok şid-
detli iken, madem böyle bir ayet-i kerîme tedavi etti, şifa
verdi; elbette, kur’ân-ı Hakîm’in eczahane-i kudsiyesin-
de, umum dertlerinize şifa verecek ilâçları vardır. eğer
iman ile ona müracaat edip ve ibadetle o ilâçları istimal
etseniz, belinizde ve başınızdaki o ihtiyarlığın ve gamla-
rın ağır yükleri gayet hafifleşecektir.
Bu mebhasın uzun yazılmasının sırrı ise, merhum Ab-
durrahman’a ziyade dua-i rahmet ettirmek düşüncesidir;
sizi usandırmasın. Hem sizi belki ziyade müteellim edecek
en acıklı ve nefret verip ürkütecek en dehşetli yaramı
gayet nahoş, elîm bir surette size göstermekten maksa-
dım, kur’ân-ı Hakîm’in kudsî tiryakı ne derece harikulâ-
de bir ilâç ve parlak bir nur olduğunu göstermektir.
ONÜÇÜNCÜRİCA
(HaşİYe)
Bu ricada, sergüzeşt-i hayatımın mühim bir levhasın-
dan bahsedeceğimden, her hâlde bir derece uzun olacak;
usanmamanızı ve gücenmemenizi arzu ediyorum.
Lem’aLar | 545 |
Y
irmi
a
lTıncı
l
em
a
levha:
tablo, manzara.
maksat:
gaye.
manevî:
manaya ait.
mebhas:
kısım, bölüm.
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş.
mühim:
önemli.
müracaat:
başvurma.
müteellim:
elemli, hüzünlü.
müteessir:
hüzünlü, kederli.
nahoş:
hoş olmayan.
nefret:
ürküp kaçma.
nur:
aydınlık, ışık.
rica:
ümit, konu başlığı madde.
sair:
diğer, öteki.
sergüzeşt-i hayat:
hayat hikâyesi.
suret:
biçim, tarz.
şifa:
hastalıktan kurtulma.
tiryak:
ilâç, çare.
umum:
bütün.
vaziyet:
durum.
ziyade:
fazlasıyla.
akraba:
yakınlar, hısımlar.
arzu:
aşırı istek, heves.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti.
dua-i rahmet:
rahmetle dua
okumak.
eczahane-i kudsiye:
İlâhî,
kudsî eczahane.
elîm:
çok acı verici, elemli.
evlât:
çocuklar.
firak:
ayrılık.
gam:
keder, hüzün.
gayet:
son derece.
harikulâde:
olağanüstü.
haşiye:
dipnot.
hemşire:
bacı.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini
yerine getirme.
iman:
inanma, itikat.
istimal:
kullanma.
kanaat:
kanma, inanma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
HaşİYe:
lâtif bir tevafuktur ki, bu on üçüncü ricanın bahsettiği med-
rese hâdisesi on üç sene evvel oldu.
1...,535,536,537,538,539,540,541,542,543,544 546,547,548,549,550,551,552,553,554,555,...1406
Powered by FlippingBook