Lem'alar - page 695

ÜçüncüFasıl
zat-ı zülcelâl olan Allah her türlü kusur ve noksandan
münezzehtir. o öyle bir Vahid-i ehad’dir ki, zıttan, nid-
den ve şerikten münezzeh ve mukaddestir.
zat-ı zülcelâl olan Allah her türlü kusur ve noksandan
münezzehtir. o öyle bir kadîr-i ezelî’dir ki, muin ve ve-
zirlerden münezzeh ve mukaddestir.
zat-ı zülcelâl olan Allah her türlü kusur ve noksandan
münezzehtir. o öyle bir kadim-i ezelî’dir ki, hâdis ve zail
olan her şeye müşabehetten münezzeh ve mukaddestir.
zat-ı zülcelâl olan Allah her türlü kusur ve noksandan
münezzehtir. o öyle bir Vacibü’l-Vücud’dur ki, onun na-
ziri mümtenidir. o, daire-i mümkinatın bütün kusur ve
noksanlarından münezzeh ve mukaddestir.
zat-ı zülcelâl olan Allah her türlü kusur ve noksandan
münezzehtir. o öyle bir semî-i Basîr’dir ki,
(1)
o
Ò°/
ün
Ñr
dG o
™«/
ª°s
ùdG n
ƒo
gn
h l
A r
?n
T /
¬p
?r
ãp
ªn
c ¢n
ùr
«n
d
hakikatinin şahadetiy-
le kasır ve hatalı vehimlerin her türlü tasavvuratından mü-
nezzeh ve mukaddestir.
Lem’aLar | 695 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
tasavvurat:
tasuvvurlar, tasarla-
malar, zihne getirmeler.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı zarurî ve
zatî olan; varlığı başkasının varlı-
ğına bağlı değil, kendinden olup
ezelî ve ebedî olan Allah.
Vahid-i ehad:
bir olan ve birliği
her bir şeyde tecelli eden Allah.
vehim:
sebepsiz korku, belirsiz ve
manasız korku.
vezir:
yardımcı, padişah vekili.
zail:
sona eren, devamlı olmayan,
yok olan.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi zat, Allah.
zıdden:
bir şeyin zıddı, karşıtı.
daire-i mümkinat:
kâinat,
mümkün olan, şartların hâkim
olduğu âlem, olabilme alanı,
varlıkların yaratılıp meydana
geldiği âlem.
fasıl:
kısım, bölüm.
hâdis:
sonradan olan şey.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
Kadim-i ezelî:
varlığının baş-
langıcı olmayan Allah.
Kadîr-i ezelî:
her şeye gücü
yeten, varlığının evveli olma-
yan, Allah.
kasır:
kusurlu.
kusur:
eksiklik, noksan.
muin:
yardımcı, muavin.
mukaddes:
takdis edilmiş,
mübarek, ayıp ve noksanlar-
dan kurtulmuş.
mümteni:
mümkün olmayan,
imkânsız.
münezzeh:
bir şeye ihtiyacı
bulunmayan, muhtaç olma-
yan; temiz, arı, uzak.
müşabehet:
benzeme, benze-
yiş, andırma.
naziri:
benzeri.
nidden:
bir şeyin misli, dengi,
eşiti.
noksan:
eksiklik.
Semî-i Basîr:
işiten ve gören.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şerik:
ortak.
1.
Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi hakkıyla işiten Semî ve her şeyi hakkıyla gören
Basîr’dir. (Şûra Suresi: 11.)
1...,685,686,687,688,689,690,691,692,693,694 696,697,698,699,700,701,702,703,704,705,...1406
Powered by FlippingBook