Sözler - page 471

gibi bir keyfiyet al›r. Belki o zîhayat alâkadar ve muhtaç
oldu¤u bütün mevcudata karfl› muamelât›n› ve münase-
bat-› r›zk›yesini devam ettirecek bir vaziyet tutuyor. ‹flte,
e¤er o zerre, bir Kadîr-i Mutlak’›n memuru olmazsa ve
nispeti o Kadîr-i Mutlak’tan kesilse, o vakit, o zerreye
her fleyi görür bir göz, her fleye muhit bir fluur vermek
lâz›md›r.
E l hâ s › l
: Nas›l flu katrelerde ve cam›n zerreciklerinde
olan güneflçikler ve çeflit çeflit renkler, güneflin cilve-i ak-
sine ve in’ikâs›n›n tecellisine verilmezse, bir tek günefle
mukabil nihayetsiz güneflleri kabul etmek lâz›m gelir.
Muhal ender muhal bir hurafeyi kabul etmek iktiza eder.
Aynen bunun gibi, e¤er her fley Kadîr-i Mutlak’a veril-
mezse, bir tek Allah’a mukabil nihayetsiz, belki zerrat-›
kâinat adedince ilâhlar› kabul etmek gibi, yüz derece mu-
hal içindeki bir muhali mevcut kabul etmek gibi bir diva-
nelik hezeyan›na düflmek lâz›m gelir.
Elhâs›l, her bir zerreden üç pencere fiems-i Ezelî’nin
nur-u vahdaniyetine ve vücub-u vücuduna aç›l›r:
•
B i r i nc i Penc e r e
: Her bir zerre, bir nefer gibi, na-
s›l ki askerî dairelerinin her birinde, yani tak›m›nda, bö-
lü¤ünde, taburunda, alay›nda, f›rkas›nda, ordusunda, her
birisinde bir nispeti, o nispete göre bir vazifesi ve o va-
zifeye göre nizam› dairesinde bir hareketi oldu¤u gibi;
öyle de, senin göz bebe¤indeki o camit zerrecik dahi,
senin gözünde, bafl›nda, vücudunda ve kuvve-i müvelli-
de, kuvve-i cazibe, kuvve-i dafia, kuvve-i musavvire gibi
SÖZLER | 471
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
ri çekme gücü.
kuvve-i dafia:
zararl› fleyleri
uzaklaflt›rma gücü.
kuvve-i musavvire:
maddenin,
varl›klar›n çeflitli flekillere girme
kabiliyeti.
kuvve-i müvellide:
üreme kabili-
yeti, gücü.
memur:
emirle hareket eden, gö-
revli.
mevcudat:
var olan her fley.
mevcut:
var.
muamelât:
davran›fllar.
muhal ender muhal:
olmazl›k
içinde olmazl›k.
muhal:
imkâns›z.
muhit:
kuflatan, saran.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
mukabil:
karfl›l›k.
münasebat-› r›zk›ye:
r›z›kla ilgili
iliflkiler.
nefer:
asker.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispet:
ba¤, oran.
nizam:
düzen, kanun.
nur-u vahdaniyet:
Allah’›n birli-
¤ini gösteren nur.
fiems-i Ezelî:
varl›¤›n›n bafllang›c›
olmayan ve her fleyi nurland›ran
Cenab-› Hak.
fluur:
bilinç, anlay›fl.
tabur:
dört bölükten oluflan as-
kerî birlik.
tak›m:
en küçük askeri topluluk.
tecelli:
görünme.
vakit:
zaman, an.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
vücub-u vücut:
bir fleyin varl›¤›-
n›n gerekli ve zorunlu olmas›.
zerrat-› kâinat:
kâinattaki atom-
lar.
zerre:
en küçük parça, atom.
zîhayat:
hayat sahibi.
alâkadar:
alâkal›, ilgili.
alay:
genellikle üç taburdan
oluflan askeri topluluk.
askerî:
askerlikle ilgili.
bölük:
tak›mlardan oluflan
askeri birlik.
camit:
cans›z.
cilve-i aksi:
yans›man›n gö-
rüntüsü.
daire:
bölüm, k›s›m.
divane:
ak›ls›zl›k.
elhâs›l:
sonuç olarak.
f›rka:
tümen.
hezeyan:
saçmalama.
hurafe:
akla uymayan saçma
inanç.
iktiza:
gerektirme.
ilâh:
tanr›.
in’ikâs:
yans›ma.
Kadîr-i Mutlak:
sonsuz ve s›-
n›rs›z kudret sahibi, Allah.
katre:
damla.
keyfiyet:
hâl, özellik.
kuvve-i cazibe:
faydal› fleyle-
1...,461,462,463,464,465,466,467,468,469,470 472,473,474,475,476,477,478,479,480,481,...1482
Powered by FlippingBook