Sözler - page 766

insan kadere iman etmezse, küçük bir dairede cüz’î bir
serbestiyet, muvakkat bir hürriyet içinde, dünya kadar
a¤›r bir yükü, bîçare ruhun omzunda tafl›maya mecbur-
dur. Çünkü, insan bütün kâinatla alâkadard›r, nihayetsiz
makas›d ve metalibi var; kudreti, iradesi, hürriyeti mil-
yondan birisine kâfi gelmedi¤i için, çekti¤i manevî s›k›n-
t› a¤›rl›¤›, ne kadar müthifl ve muvahhifl oldu¤u anlafl›l›r.
‹flte kadere iman, bütün o a¤›rl›¤› kaderin sefinesine atar,
kemal-i rahat ile, ruh ve kalbin kemal-i hürriyetiyle ke-
malât›nda serbest cevelân›na meydan veriyor. Yaln›z
nefs-i emmarenin cüz’î hürriyetini selp eder ve firavuni-
yetini ve rububiyetini ve keyfemayefla hareketini k›rar.
Kadere iman o kadar lezzetli, saadetlidir ki, tarif edil-
mez. Yaln›z, flu temsil ile o lezzete ve o saadete bir ifla-
ret edece¤iz. fiöyle ki:
‹ki adam bir padiflah›n payitaht›na giderler, o padifla-
h›n mahall-i garaip olan has saray›na girerler. Biri padi-
flah› bilmez, o yerde gas›bâne, sâr›kane tavattun etmek
ister. Fakat, o bahçe, o saray›n iktiza ettikleri idare ve
tedbir ve varidat ve makinelerini ifllettirmek ve garip
hayvanat›n erzak›n› vermek gibi zahmetli külfetleri gö-
rür, mütemadiyen ›zt›rap çeker. O Cennet gibi bahçe,
bafl›na bir Cehennem gibi oluyor. Her fleye ac›yor. ‹dare
edemiyor. Teessüfle vaktini geçirir. Sonra da, o h›rs›z
edepsiz adam, tedip suretiyle hapse at›l›r. ‹kinci adam
padiflah› tan›r; padiflaha kendini misafir bilir. Bütün o
bahçede, o sarayda olan ifller, bir nizam-› kanunla cere-
yan etti¤ini, her fley bir programla, kemal-i sühuletle
alâkadar:
ilgili, iliflkili.
bîçare:
çaresiz.
cereyan:
olma, meydana gelme.
cevelân:
dolaflma, gezinme.
cüz’î:
az, pek az.
edepsiz:
edepten, terbiyeden
yoksun.
erzak:
r›z›klar, yiyecekler.
firavuniyet:
isyankârl›kla Allah’›
tan›mama, kendisini ilâh olarak
gösterme, firavunlaflma.
gas›bâne:
hakk› olmayan fleyi
alarak, gasp ederek.
has:
hususî, özel.
hürriyet:
serbestiyet.
›zt›rap:
afl›r› elem, azap, s›k›nt›.
idare:
yönetme, yürütme.
iktiza:
gerektirme.
irade:
bir fleyi yapma veya yap-
mama konusunda karar verebil-
me ve bu karar› yerine getirebil-
me gücü.
kader:
Cenab-› Hakk›n her fleyi
olmadan önce takdir etmesi,
plânlamas›.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, varl›klar.
kemalât:
faziletler, iyilikler, mü-
kemmellikler.
kemal-i hürriyet:
tam ve mü-
kemmel hürriyet.
kemal-i rahat:
tam bir rahatl›k.
kemal-i sühulet:
tam ve mü-
kemmel bir kolayl›k.
keyfemayefla:
kendi keyfince,
bafl›bofl.
kudret:
güç, kuvvet.
külfet:
zahmet, zorluk.
mahall-i garaip:
garipliklerle do-
lu, hayret edilecek yerler.
makas›d:
maksatlar, gayeler.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
metalip:
istekler, arzular.
muvahhifl:
dehflet veren, korku-
tucu.
muvakkat:
geçici.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml›.
nefs-i emmare:
insan› kötülü¤e
sürükleyen nefis, insana kötü ve
günah olan ifllerin yap›lmas›n›
emreden nefis.
nihayetsiz:
sonsuz.
nizam-› kanun:
kanun gere¤i,
düzeni, disiplini.
payitaht:
makam.
ruh:
insan ve hayvanlardaki
dirilik kayna¤›, hayat›n teme-
li ve sebebi olan gayr-i maddî
cevher, manevî varl›k.
rububiyet:
Cenab-› Allah’›n
her zaman, her yerde, her
mahlûka muhtaç oldu¤u fley-
leri vermesi, terbiye edicili¤i.
saadet:
mutluluk, bahtiyarl›k.
sâr›kane:
h›rs›zcas›na.
sefine:
gemi.
selp:
zorla alma; ortadan kal-
d›rma.
suret:
tarz, flekil.
tavattun:
yerleflme, yurt
edinme.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tedip:
cezaland›rma.
teessüf:
üzülme, ac› duyma.
temsil:
benzetme, örnek.
varidat:
gelirler.
766 | SÖZLER
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
1...,756,757,758,759,760,761,762,763,764,765 767,768,769,770,771,772,773,774,775,776,...1482
Powered by FlippingBook