Sözler - page 987

Madem her bir zerrenin hareketi ve vazife görmesi
Onun kanunuyla, izniyle, emriyledir; elbette teflahhusat-›
veçhiye ve herkesin yüzünde herkesten onu temyiz ede-
cek birer alâmet-i farika bulunmas› ve simalar gibi, ses-
lerde, dillerde ayr› ayr› farklar bulunmas›, bilbedahe
Onun ilim ve hikmetiyledir.
‹flte flu silsileye mebde ve müntehay› zikrederek iflaret
eden flu ayete bak:
r
ºo
µp
àn
æ°p
ùr
dn
G o
±n
Óp
àr
NGn
h ¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª° s
ùdG o
?r
?n
N /
¬p
JÉn
j'
G r
øp
en
h
1 @ n
Ú /
Ÿp
Én
© r
? p
d m
äÉ n
j'
’n
n
?p
d '
P »/
a s
¿p
G r
ºo
µp
fGn
ƒr
dn
Gn
h
fiimdi deriz: Ey ehl-i flirkin vekili! ‹flte silsile-i kâinat ka-
dar kuvvetli bürhanlar, meslek-i tevhidi ispat eder ve bir
Kadîr-i Mutlak’› gösterir. Madem hilkat-i semavat ve arz,
bir Sâni-i Kadîr’i ve o Sâni-i Kadîr’in nihayetsiz bir kud-
retini ve o nihayetsiz bir kudretin nihayetsiz bir kemalde
oldu¤unu gösterir; elbette, fleriklerden isti¤na-i mutlak
var. Yani, hiçbir cihette fleriklere ihtiyaç yok. ‹htiyaç ol-
mad›¤› hâlde, neden bu zulümatl› meslekte gidiyorsu-
nuz? Ne zorunuz var ki, oraya giriyorsunuz?
Hem de, flürekâya hiçbir ihtiyaç olmad›¤› ve kâinat
onlardan müsta¤ni-i mutlak olduklar› hâlde, flerik-i ulûhi-
yet gibi, rububiyet ve icat flerikleri dahi mümtenidirler,
vücutlar› muhaldir. Çünkü, semavat ve arz›n Sâniindeki
kudret, hem nihayet kemalde, hem nihayetsiz oldu¤unu
ispat ettik. E¤er flerik bulunsa, mütenahi di¤er bir kud-
ret, o nihayetsiz ve gayet kemaldeki kudreti ma¤lûp
SÖZLER | 987
O
TUZ
K‹NC‹
S
ÖZ
gayet:
çok, son derece.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hilkat-› semavat:
göklerin yarat›-
l›fl›.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
ilim:
bilgi, marifet.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
isti¤na-i mutlak:
Allah’›n sonsuz
zenginli¤e sahip olup hiçbir fleye
muhtaç olmamas›.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kay›t ve
flarta tâbi olmaks›z›n her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kemal:
taml›k; kusursuz, mü-
kemmellik.
kudret:
kuvvet, iktidar.
ma¤lûp:
yenilmifl.
mebde:
bafllangݍ.
meslek-i tevhit:
tevhit yolu, bir-
lik yolu.
muhal:
imkâns›z.
mümteni:
imkâns›z.
münteha:
nihayet, son.
müsta¤ni-i mutlak:
her cihetle
zengin olan ve hiçbir fleye muh-
taç olmayan Allah.
mütenahi:
sonu belirli olan, s›n›r-
l›.
nihayet:
son derece.
nihayetsiz:
sonsuz.
rububiyet:
rabl›k; Allah’›n her bir
varl›¤a muhtaç oldu¤u fleyleri
vermesi, onlar› terbiye edip idare
ve hâkimiyeti alt›nda bulundur-
mas›.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
Sâni-i Kadîr:
her fleye gücü yeten
ve her fleyi sanatl› yaratan Allah.
semavat:
semalar, gökler.
silsile:
zincirleme.
silsile-i kâinat:
kâinat halkas›,
zinciri.
sima:
yüz.
flerik:
ortak.
flerik-i ulûhiyet:
yaratana ortak-
l›k davas›, ulûhiyete ortakl›k dava
etme.
flürekâ:
ortaklar, flerikler.
temyiz:
dikkatle ay›rma, seçme.
teflahhusat-› veçhiye:
yüzün, si-
man›n belirlenmesi.
vazife:
görev.
vekil:
baflkas›n›n yerine hareket
eden.
vücut:
varl›k.
zerre:
maddenin en küçük parça-
s›.
zikir:
anma, bildirme.
zulümat:
karanl›klar, yanl›fl yol-
lar.
alâmet-i farika:
farkl›l›k belir-
tisi.
arz:
yer, dünya.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
bilbedahe:
aç›ktan.
bürhan:
delil, hüccet.
cihet:
yön.
delil:
bir davay›, meseleyi is-
pata yarayan fley, bürhan.
ehl-i flirk:
Allah’a ortak ko-
flanlar.
1.
Göklerin ve yerin yarat›l›fl› ile dillerinizin ve renklerinizin farkl›l›¤› da yine Onun ayetlerin-
dendir. ‹lim sahipleri için elbette bunda deliller vard›r. (Rum Suresi: 22.)
1...,977,978,979,980,981,982,983,984,985,986 988,989,990,991,992,993,994,995,996,997,...1482
Powered by FlippingBook