Tarihçe-i Hayat - page 174

‹fade-i Meram
Kur’ân-› Azîmüflflan, bütün zamanlarda gelip geçen
nev-i beflerin tabakalar›na, milletlerine ve fertlerine hita-
ben Arfl-› Âlâdan irad edilen ‹lâhî ve flümullü bir nutuk ve
umumî ve Rabbanî bir hitabe oldu¤u gibi; bilinmesi, bir
ferdin veya küçük bir cemaatin iktidar›ndan hariç olan,
bilhassa bu zamanda, dünya maddiyat›na ait pek çok
fenleri, ilimleri camidir.
Bu itibarla; zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihata-
s› pek dar olan bir ferdin fehminden, karihas›ndan ç›kan
bir tefsir, bihakk›n Kur’ân-› Azîmüflflan’a tefsir olamaz.
Çünkü, Kur’ân’›n hitab›na muhatap olan milletlerin, in-
sanlar›n ahval-i ruhiyelerine, maddiyat›na ve cami bulun-
du¤u ince fenlere, ilimlere bir fert vak›f ve sahib-i ihtisas
olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Maahaza, bir
ferdin mesle¤i, meflrebi taassuptan hâlî olamaz ki, haka-
ik-› Kur’âniyeyi görsün, bîtarafâne beyan etsin. Maaha-
za, ferdin fehminden ç›kan bir dava, kendisine has olup,
baflkas› o davan›n kabulüne davet edilemez; me¤er ki,
bir nevi icma›n tasdikine mazhar ola.
Binaenaleyh, Kur’ân’›n ince manalar›n›n ve tefsirlerde
da¤›n›k bir surette bulunan mehasininin ve zaman›n tec-
rübesiyle fennin keflfi sayesinde tecelli eden hakikatleri-
nin tespitiyle, her biri birkaç fende mütehass›s olmak
üzere muhakkikîn-i ulemadan yüksek bir heyetin tetkika-
t›yla, tahkikat›yla bir tefsirin yap›lmas› lâz›md›r. Nitekim,
ahval-i ruhiye:
ruh hâlleri, psiko-
lojik hâller ve durumlar.
arfl-› âlâ:
gö¤ün en yüksek taba-
kas›, Cenab-› Hakk›n kudret ve
saltanat›n›n en yüksek dairesi.
beyan etmek:
anlatmak, aç›kla-
mak, bildirmek, izah etmek.
bihakk›n:
tamam›yla, hakk›yla.
bilhassa:
özellikle.
binaenaleyh:
bundan dolay›.
bîtarafâne:
tarafs›zca.
cami bulunmak:
içinde bulun-
durmak, içermek.
cemaat:
topluluk.
daire-i ihata:
kavray›fl ve anlay›fl
s›n›rlar›, alan›.
dava:
takip edilen fikir, iddia, ül-
kü.
fehim:
anlay›fl, kavray›fl, idrak,
zekâ, ak›l.
fen:
tecrübî, ispatla meydana gel-
mifl ilimlere verilen genel ad.
fert:
flah›s, kifli.
hakaik-› Kur’âniye:
Kur’ân ait
olan ve ondan gelen gerçekler.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl› ve
esas›.
hâlî:
uzak, müstesna.
hey’et:
bir toplulu¤u meydana
getiren kiflilerin bütünü.
hitabe:
düzgün söz söyleme, ko-
nuflma.
hitaben:
hitap ederek, söyleye-
rek, birine yönelerek.
hitap:
birine söz söyleme, konufl-
ma.
icma:
bir meselede âlimlerin gö-
rüfl birli¤i.
ifade-i meram:
maksad›n ifade
edilmesi, ön söz.
ihtisas:
uzmanl›k, belli bir alanda
derin bilgi sahibi olma.
iktidar:
güçlülük, güç yetirebil-
me.
‹lâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-› Hakka
dair.
irad etmek:
söylemek.
kariha:
fikir kuvveti, düflünce ka-
biliyeti, zekâ.
keflif:
gizli bir fleyi bulup meyda-
na ç›karma.
Kur’ân-› Azîmüflflan:
flan ve flere-
fi yüce olan Kur’ân.
maddiyat:
maddî ve cismanî fley-
ler, gözle görülüp elle tutulur
cinsten fleyler.
maahaza:
bununla beraber.
mazhar olmak:
eriflmek, fleref-
lenmek, kavuflmak.
174 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
mekân:
yer.
meslek:
yol, usul, tarz.
meflrep:
gidifl, hareket tarz›,
tav›r, tutum, meslek.
muhakkikîn-i ulema:
haki-
kati bulup ortaya ç›karan
âlimler.
muhatap:
hitap olunan, ken-
disine söz söylenilen.
mütehass›s:
ihtisas sahibi, bir
ilim dal›nda veya bir meslek-
te derin bilgi sahibi olan, uz-
man.
nevi:
tür, çeflit.
nev-i befler:
insano¤lu, insan
türü.
nitekim:
gerçekten, hakika-
ten.
nutuk:
bir toplulu¤a karfl› ko-
nuflma, söz söyleme.
Rabbanî:
Rabbe ait, Allah’tan.
sahib-i ihtisas:
belli bir saha-
da derinleflmifl, genifl bilgi sa-
hibi olmufl kifli.
flümul:
içine alma, kaplama.
taassup:
afl›r› ba¤l›l›k, afl›r› ta-
raftarl›k.
tahkikat:
hakikati ve do¤ru-
yu ö¤renmek için yap›lan
araflt›rmalar.
tasdik:
onaylama, do¤rulu¤u-
nu kabul etme.
tecelli etmek:
görünmek, bi-
linmek, ortaya ç›kmak.
tefsir:
Kur’ân’› aç›klamak ve
yorumlamak maksad›yla ya-
z›lan kitap.
tetkikat:
araflt›rmalar, incele-
meler.
umumî:
genel.
vâk›f:
bilen.
1...,164,165,166,167,168,169,170,171,172,173 175,176,177,178,179,180,181,182,183,184,...1390
Powered by FlippingBook