Tarihçe-i Hayat - page 700

sanat-› ‹lâhiyenin mu’cizelerini temafla ve tefekkür ile ki-
tab-› kâinat› mütalâa eder ve böylece hergün bu mütead-
dit ulvî vazifeleri yaparak marifet-i ‹lâhiye ve huzurun ni-
hayetsiz ezvak ve envar›nda terakki eder.
‹flte bu hâlet-i ruhiye ve ahval-i kudsiye, Üstad›n haya-
t›n›n her safhas›nda müflahede edildi¤i gibi, Emirda¤'in-
da geçirdi¤i hayat› da hep bu mezkûr mana ile doludur.
Lâhikalardaki mektuplarda bir derece beyan edilmiflse
de nak›st›r. Bu
Tarihçe
’de, ancak denizden bir katrecik
ile iktifa edilmifltir.
⨏
Said Nursi’nin Denizli Hapsinden
Tahliyesi ve Emirda€'›na Nefyi
Denizli A¤›r Ceza Mahkemesinin Haziran 1944 bera-
aet karar› ile hapisten tahliye olunan Nur Talebeleri
memleketlerine gitmifller; Üstat ise, Ankara’dan bir emir
al›ncaya kadar Denizli’de fiehir Otelinde kalm›flt›r. Risa-
le-i Nur talebelerinin hapsi ve muhakemeleri münasebe-
tiyle, Denizli halk› Risale-i Nur’la alâkadar olmufltur. Ad-
liyede iki-üç zat, mahkeme safahat› esnas›nda Nurlara
yak›ndan alâkadarl›k göstermifller ve Denizli’de neflrine
çal›flm›fllard›r. Bilâhere Nur dairesinde “hâkim-i âdil” ün-
van›yle an›lan mahkeme reisi ve azalar› ve hizmetleri do-
kunan hamiyetperverler, âdilâne karar ve gayretleriyle
âdilâne:
adaletli olana yak›fl›r bir
surette, do¤rulukla, âdilcesine.
ahval-i kudsiye:
kudsî hâller,
Kur’ân’›n ve Hz. Peygamberin ge-
tirdi¤i emirleri yapmaktan do¤an
yüksek hâller.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
aza:
üye.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz ol-
du¤u anlafl›lma.
beyan:
bildirme, aç›klama, söyle-
me.
Bilahare:
sonra, sonradan, sonra-
lar›.
envar:
nurlar, ayd›nl›klar, ›fl›klar.
ezvak:
zevkler.
hâkim-i âdil:
âdil hakîm, adalet
ile ifl gören hükmedici, adaletli
hüküm verici.
hâlet-i ruhiye:
insan›n ruh hâli,
psikolojik durum, insan›n manevî
hâli, iç durumu.
hamiyetperver:
hamiyet sahibi,
din ve millet gibi önemli de¤erle-
ri seven, koruyan ve bunlara hiz-
met eden.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi görme.
katre:
damla.
kitab-› kâinat:
kâinat kitab›.
marifet-i ‹lâhîye:
Allah’a mahsus
ilim, ‹lâhî sanat; hiç kimsenin ya-
pamad›¤›, sadece Allah’›n kudre-
tinde olan bilgi.
mezkûr:
zikredilen, ad› geçen,
an›lan.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanlar›n âciz kald›¤› fley.
muhakeme:
bir dava ile ilgili ta-
700 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
raflar›n hâkim huzuruna ç›k-
malar›, duruflma.
münasebet:
vesile, -dan do-
lay›.
müflahede:
‹lahî s›rlar› ve te-
cellileri seyretme.
mütalâa:
bir fleyi etrafl›ca dü-
flünme, dikkatli okuma.
müteaddit:
çeflitli, bir çok.
nak›s:
noksan, eksik.
Nefiy:
sürgün etme, cezalan-
d›rarak baflka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
neflir:
herkese duyurma, yay-
ma, tamim.
nihayetsiz:
sonsuz, s›n›rs›z.
reis:
baflkan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
safahat:
safhalar, devreler.
safha:
devre, merhale.
sanat-› ‹lâhiye:
‹lâhî sanat,
Allah’›n sanat›; Cenab-› Hak-
k›n sanat ile yaratmas›.
Tahliye:
tutukluyu serbest
b›rakma.
tahliye:
tutukluyu serbest b›-
rakma.
talebe:
ö¤renci.
tefekkür:
derin düflünme; efl-
yan›n hakikatini, yarat›c›n›n
s›rlar›n› kavramak ve ibret al-
mak için zihnen ve kalben
düflünme.
temafla:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
terakki:
yükselme, ilerleme.
ulvî:
yüksek, yüce.
ünvan:
flöhret, ad, isim.
vazife:
görev.
zat:
kifli, flah›s.
1...,690,691,692,693,694,695,696,697,698,699 701,702,703,704,705,706,707,708,709,710,...1390
Powered by FlippingBook