Kendisi evli ve iki çocuğu var. Bir gün buluştuk, ancak ben komşumun neler hissettiği ve geleceğe dair kaygılarıyla ilgili konuşmasından endişe duydum. Endişelendim, çünkü din genellikle konuştuğumuz bir konu değildir.

Kendisi, karikatürden fırlamış gibi duran Cumhuriyetçi başkanlık adayları tarafından bağnazca yürütülen Müslüman karşıtı söylemlerden ötürü dehşete kapılmış. Düşüncelerini gayet iyi anladım, çünkü Amerika’da şu an yaşananlardan ötürü neler hissettiğimizi ve nasıl kandırıldığımızı sadece Müslümanlar anlayabilir. 

Komşum bana, oğlunun okuldayken kendisine bir çocuğun “Bütün Müslümanlar hapse atılmalı” dediğini anlattı. İcat ettiği saatin bomba sanıldığı Ahmed Mohamed’in etrafında sahnelenen sirk oyunu, eski kafalı ve yobaz politikacılarla medya uzmanları için bir dönüm noktası haline geldi. Daha sonra bir öğretmen de kaçınılmaz sonun er geç geleceğini, ABD’nin Müslüman dünyasını basitçe bombalayacağını ve “bütün problemleri” çözeceğini söylemiş.

Komşumun bunu oldukça ciddiye aldığını fark ettim. Sohbetimizin ilerleyen esnalarında ise komşum, ülkede Donald Trump gibi birisinin seçileceğini ve ABD’de yaşayan Müslümanlara karşı müsamaha gösterilmeyeceğinden korktuğunu ifade etti.

Onu böyle görmek beni üzdü.

Ona, Cumhuriyetçi Parti’nin Müslüman karşıtı seçim kampanyasının beni endişelendirmediğini söyledim. Amerika’da olan her şeyin Allah’tan geldiğini söyledim. Cumhuriyetçi Parti’nin nefret söylemlerinin beni üzdüğünü, ama en nihayetinde her yeri Allah’ın iradesinin kuşattığını bildiğim için sevindiğimi ifade ettim.

Ben her şeyden önce, İslâm’ın ılımlı ve barışçıl geleneğini beslemenin Amerika’nın gücünü oluşturduğunu belirttim. Neden? Çünkü ABD’ye yaşamaya gelen Müslümanların (Ve nesillerdir burada yaşayanların) hepimizde ortak olduğu gibi; huzurlu bir hayat sürmek, ailelerimizi yükseltmeye zaman ayırmak, çocuklarımızın gelecekte iyi bir hayat sahibi olmalarını sağlamak ve her şeyden önce Allah’a şükretmekten başka bir acil endişesi yok.

Kaderimizi kabul ettiğimizde, kaderimizin sadece ve sadece Allah’ın elinde (merhametinde, adaletinde…) olduğunu da biliriz. Amerika’daki Müslüman halk nispeten huzurlu yaşıyor. Nispeten diyorum, çünkü bahsettiğim olaylardan dolayı tam olarak huzurlu olamıyor. 

Amerika’da yaşayan Müslümanların korku içinde olmadığını, aksine, buradaki hayatları için Allah’a şükrettiklerini de Hıristiyan arkadaşıma söyledim. ABD’nin cahil nüfusunun liderleri tarafından pompalanan bağnazlık ve nefretin arasında Allah’ın merhametinin bizi ne kadar kuşattığını başka nerede gösterebiliriz ki?

Hıristiyan arkadaşıma “Müslüman toplumunu kucaklamak ve onları evlerinde gibi hissettirmekle, Müslümanlar dünyanın dört bir yanındaki radikal ve silâhlı Müslümanların hatalı olduğunu ispatlayabilirler” dedim.

Cumhuriyetçi başkan adayları tarafından yapılan ve Müslümanları alaya alan açıklamalar, ABD’nin olgunlaşmamış nüfusunun tehlikeli derecede fazla olduğunu gösteriyor. Ama bu aynı zamanda Amerika’da yaşayan Müslümanların güçlü durduğunun ve ülkeyi terk etmek gibi bir niyetlerinin olmadığından emin olmak gerektiğinin de bir delili.

Çeviri: Mücahit Çakır