"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çayelu’nda iki sevimli ihtiyar

17 Eylül 2016, Cumartesi
Geçenlerde 3 günlük bir Rize ziyareti fırsatımız oldu. Bu kısa zamana güzel şeyler sığıştırdık hamdolsun.

Evlerine konuk olduğumuz Çakır ailesi ile gerçekleştirdiğimiz bir ziyarette Çiftçi ailesi ile tanıştık. Çayeli’nin Çeçeva (Haremtepe) Köyü’ndeki meşhur çaylığın sahibi olan bu ihtiyar çiftle tanışmak, dergimizin kapak konusu için güzel bir tevafuk oldu. Röportaj yapmak gibi bir niyetimiz yoktu başta, ama gidip oraları gördükçe, konu konuyu açtıkça, arka arkaya yudumladığımız çayla muhabbetimiz koyulaştıkça bu sayfalara taşıyacak hoş şeyler çıktı ortaya. Zaten röportajdan ziyade sohbetimizden hatıra kalan diyalogları aktarmış olacağız size.

Kenan Amca ile Fatma Teyze’nin evlilik hikâyelerini dinledik, tebessüm ettiren anılarına kulak verdik. Biz Fatma Teyze ile konuştuk daha çok, Kenan Amca da asil duruşu ile başını sallayarak teyit etti konuşmaları yer yer. (Bu arada çayımızı Kenan Amca’nın demlediğini söylemeden geçmeyelim.)

Aslında Türkiye, Kenan Çiftçi’yi reklâmlardan tanıyor. Kendisinin, Hindistan çaylıklarından esinlenerek kendi köyünde oluşturduğu güzelim çaylığında, malûm Karadeniz şivesiyle ve esprileriyle oynadığı reklâm filmi çok güzel olmuş. Biz reklâm olmasın diye isim vermeyelim, ama isteyenler bu linkten izleyebilirler. 

Heyecanlı, hararetli konuşmasıyla Fatma Teyzemizi keyifle dinledik. Konuşmalarını olduğu gibi, şivesiyle size aktaralım istedik. Sizi bu tatlı sohbetimizle baş başa bırakırken biz de güzelim Rize gezimizi yâd edelim…

Evlendiğinizde kaç yaşındaydınız?

On yedi

Kenan Amca kaç yaşındaydı?

On sekiz-on dokuz

Askerliğini yapmış mıydı?

Yok, etmemişti.

Eski evlilikler nasıldı?

Şimdikiler pek takmayiler kocalarini. Eskiden ne derseler oni ederduk. Ama daha iyiydi tabi, şimdi boşanmalar daha çok.

Nasıl evlendiniz? Nasıl tanıştınız?

Orayi karişturmayalum. (İki taraftan yükselen kahkahalar) Benum çocuğum olmadi, bu (eşini işaret ederek) evlendi ustuma. Kari geldi buraya, arabalar dizildi kapiya. Ben gitmedim buradan, benim iki çocuğum oldi o diğer kadın çıkti gitti. O köşede duriyiken, benum çocuğum karnuma 25 günluğidi de haberum yoğidi. Ya ne! O kari çocuğu olmayinca gitti. Ağirluk diye bi şey götürürler evlenecek yere, şimdiki nişan bohçasi gibi bi şey. Gittum oraya evleneceği kariyi gördüm.

Kocasını tanımayan kadın

Benum babam evleneceği zaman ağabeyinun oğliylen beraber evlenmişler. Sabahtan kalkmiş adam gitmiş bi yere, işe daa. Bir yere eğratluk (imece, işçilik), odun eğratluğu heralde gitmişler. Gelmişler yemeğe, o kalmiş geri biraz. Karisi kapiye gelmiş, demiş dedeme ki ‘bi adam daha geldi kapiya’. Hâlbuki kocasi. Dedem demiş ki ‘bu gece bu adam nere gitti ki sen buni tanimadun?’ Elektrik yoktu, ne yapsın. (Kahkahalar…)

O zaman da kötüymüş sanki, ama şimdi daha kötü. Bin kere görüşüyorlar.

Heh, aferum. Yani bi rayina oturmamiş. Şimdikiler de yanlış yapayi.

Siz evlenirken gelinlik diye çarşaf giydiniz, öyle mi?

Evet, beyaz değil idi yani. Onun dibine pembe bir “diman” derler, ipek bir şey giymiştim. Erkekler ne giyerse…

Saygı nasıldı o zamanlarda?

Saygi çok var idi. Pencereler cam bile değilidi, kanatları kapatur yatarduk. Odamdaki delukten bakardum, şafak görünursa kaynatam kalkar. Kaynatam çok titiz adam idi. Meselâ ha burda dizilmiş sandalyeler birisi biraz beriyse tamam.

Kocanlan konişmicasun milletin yanında. Babasının yanında oğlu kendi oğlunu kucağına almayacak. Ha buraya benum kaynatamun bi arkadaşi var idi, dedi ki benum yanumda oğlumun çocuğu düşti. Benum yanuma olduğundan tutup kaldiramadi. Ya çocuk düşmüş başini vurmuş taşa, babasi onu kaldıramayi ki babam yanumadu (yanımda). Bu da vahşiluk değil mi idi şimdi? Erkekler başi açık oturamaz babasinin yanina. Bi şey bağlayacesen. Ey gidi…

İlk geldiğinizde kaynananızla bir olay yaşamışsınız her halde?

(Gülüyor) Dedi bana “git sığırlara köpek çimeni al”. Ya şimdi bizim köpekler hiç çimen yememiş, nerden bilecesen. Meğerse köpek çimeni, bitkinin adiymiş.

Sizin köyünüzle gelin gittiğiniz köyün adetleri çok farklıymış. Buraya geldiğinizde çok şaşırdınız mı?

Her şeyi şaşurdum. Şaşurmaduğum ne var arkadaş. Dışarıdan gelene çok hücum ederler. A öyle mi yurudi, a böyle mi yurudi, yükünü nasıl aldi…

Konuşmalarını anlıyor muydunuz? Hemşinlilerle ‘horum’ların çok farklı isimleri var çünkü.

Yavaş yavaş. Bizim Senoz’un dili, tek dil idi. Ama Senoz’un diline bu ‘horum’lar çok gülerdi.

Buralarda geçim kaynağı sadece çay mı?

Burda çaydan başka pek bir şey olmaz. Şimdi meselâ domatis dikeyisen, aha şindi o kadar domates var idi bu yağmur yağdi, çürüdi, kapiler oldi simsiyah. Üç kere bu çayi toplayisen ama… 

(Genç Yorum, Eylül 2016 sayısından alınmıştır)

EMİNE SULTAN ÇAKIR

ŞULENUR YILDIRIM

Okunma Sayısı: 4607
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı