"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cennetimin anahtarı

28 Aralık 2017, Perşembe
Remziye ve Güzide kardeşler, babalarının, Yeni Asya’nın röportaj yapma talebini reddetmesini, “O dönemde sorsaydınız daha rahat cevaplayacaktı sorularınızı, çünkü anneme 17 senedir olan hizmeti devam ediyordu. Sizlere anlatırsa belki riyaya kaçarım, diye korktuğu için annem hakkında konuşmak istemedi. Ve dedi ki, ‘O benim cennetimin anahtarıydı. Ben o kapıyı kapattım ve onu emanetçiyle gönderdim’” cümleleriyle izah ettiler.

GİRİŞ

“Üstadım müsterih olunuz, bu Nurlar ayak altında kalamazlar. Onları dellâl-ı Kur’ân’dan enzar-ı cihana vaz eden Hâlık (cc) bizim gibi, kimsenin ümit ve tahayyül etmeyeceği âciz insanlarla bile neşr ve muhafaza ettirir. Bu işi ben sa’yim ile, kudretim ile kazandım diyen huddam o gün görecekler ki, o mukaddes hizmet, zahiren ehliyetsiz görünen, hakikaten çok değerli diğerlerine devredilmiş olur kanaatindeyim.” (Barla Lâhikası s.69) Evet, zahiren ehliyetsiz görünen, fakat hakikatte bu Nur hizmetinin çok kıymetli şefkât kahramanlarındandı ablamız Remziye Demirtaş... Hayatı boyunca Risale-i Nur ve Hz. Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebini, Yeni Asya’nın misyonunu yaşatan ender bir şahsiyet, yaşadığı imtihana sabır ve metanetle muamele eden sadık bir Nur Talebesi... Her insanın kendi nefsine ders çıkaracağı bir hayat... Onun bu numune-i imtisal hizmetini, siz gazetemiz okuyucularıyla kızları Remziye ve Güzide kardeşlerle yaptığımız söyleşiyle paylaşmak istedik.

Foto-Haber: Nuray Serim Haşbaş

O dönemde Ankara’dan memuriyet teklifleri de almış

Bize annenizden bahseder misiniz?

Annem 1951 doğumlu. Ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geliyor. İlkokulu bitirdikten sonra çok başarılı olmasına rağmen, dedem annemi okutmama kararı alıyor. Fakat daha sonra dedem, eve özel muallim getirterek annemin yarım kalan eğitimini, tamamlamasına vesile oluyor. O dönemin Osmanlıca ve hat san’atına mahir olan hocasından çok şey öğreniyor annem. Birçok eseri de var. Hatta o dönemde Ankara’dan memuriyet teklifleri de almış. 

Aslında dedenizin verdiği bu karar, annenizi okula göndermemenin istibdat değil, bir genç kızın en doğru eğitimi Enderun mekteplerinde İslâm ahlâkıyla yetişerek alabileceğini bizlere gösteriyor. 

Evet. Zaten annem yıllar sonra Risale-i Nurlar’ı tanıyınca bizlere, “Galiba benim hocam da Risale-i Nur Talebesiydi. Çünkü bizlere yazdırdığı cümlelerin hepsi Risale-i Nur’daki vecizelerdendi” dedi.

Takva konusunda annemin üstüne birini tanımıyorum

Annemle babam 1970’te evleniyor. Annem o zamanlar o kadar bilinçli değil, babam evlenirken anneme, “Bak hanım, ben beş vakit namazıma ciddî ihtimam gösteriyorum. Senden de aynı ciddiyeti bekliyorum” demiş. Babam, “Bir söylediğimi iki etmezdi, ben takva konusunda annenin üstüne birini tanımıyorum. Çalışırken gece vardiyasına gidiyordum. Anneniz öğle ezanı okunduğu gibi beni namaza kaldırıyordu. İkindiye kadar da uyuyamıyorum, uykum kaçıyordu. Anneniz o kadar sözüme sadıktı ki, en sonunda “Hanım sen beni en iyisi ikindiye yakın kaldır demek zorunda kaldım” diye anlatır, annemin sözüne olan sadâkatini.

Tesettüre uygun kıyafet bulmak zormuş

Evlendikleri dönemde tesettüre uygun kıyafet bulmakta çok zorlanılıyormuş. Babam, annemden tesettüre uygun kıyafetler giymesini isteyince, hiç beklemeden o akşam sabaha kadar kendine kıyafetler dikmiş. “Bir dediğim hiçbir zaman iki olmadı” der, babam. Annemin babama olan sadâkatine dair verebileceğim bir çok örnek var. Meselâ babam annemin arkası açık ayakkabı giymesini istememiş. Ertesi gün annem bütün ayakkabılarını kaldırmış bir daha da giymemiş. Annem ve babamın dinî anlamda evlilikleri bu şekildeydi. Babam hep, “İki tabak bir araya gelince tıngırdar” der. Onların da tabiî başka meselelerde tıngırtıları olmuş.

Çocuk Taziyenamesi bana ilaç gibi geldi

Remziye Ablamız nasıl tanışıyor Risale-i Nurlar’la?

Annem ve babam, evlendikten kısa bir süre sonra evlât sahibi oluyorlar. 17 gün sonra evlâtları vefat ediyor. İkinci evlâdı da 11 aylıkken rahmetli oluyor. Sonrasında ben dünyaya geliyorum. Bir süre sonra tekrar bir evlât dünyaya getiriyor, ama o da bir aylıkken Cennet kuşu oluyor. Bu imtihanlara bir gün bile isyan etmedi. Hep sabır ve şükür içinde duâ etti. Annem, “Cemaatten, taziye için gelen ablaların okudukları Çocuk Taziyenamesi Risalesi bana ilâç gibi geldi” derdi. O dönemlerde annem Risale-i Nur derslerini ufak ufak takip etmeye başlıyor. Fakat ihtilâlden sonra ata-erkil bir ailede yaşadığımızdan rahmetli dedem çok korktuğu için, bir müddet derslere gitmesine izin vermiyor. Bu sebeple annem bir süre derslere ara vermek zorunda kalmış.

Ona, en büyük kuvveti okuduğu hakikatler veriyor

Hastalığı nasıl kabullendi Remziye Ablamız?

17 sene önce MS hastalığından nöroloji servisine yatışımızla ağırlaşarak yatağa bağımlı hale geldi. O zamandan sonra da bir daha ayaklanamadı. İlk 5 sene hayattan kopmadı ve çevresiyle ilgiliydi. Düzeleceğini ümit ediyordu. Ama sonraki süreçte Risale-i Nur’dan aldığı, “Dünya seni terk etmeden, sen onu terk et!” dersiyle tamamen Rahman’a teslim oldu. Ona en büyük kuvveti okuduğu hakikatler veriyordu.

Hizmette nasıl bir insandı?

Annem herkese yetebilen bir insandı. Cemaatin her nevi hizmetine rıza-i İlâhî için dâhil olmaya çalıştı. “Dünyada yaşadığım zor süreçlerin hesaplaşmasını ahirete bırakıyorum” derdi. Evde olan hiçbir sıkıntıyı babama belli etmemeye çalışırdı. Dedem ve babaannemle bazı sıkıntılar yaşanmış olsa da son gelinen süreçte babama hep, “Seni yetiştiren anne ve babandan Allah razı olsun” derdi. Sırat köprüsünde bekleyecek hiçbir hesaplaşmasını bırakmadı.

Her gün 2-3 cüz okuyordu

90 yılında MS teşhisi konuldu, öncesinde de belirtileri vardı. Teşhis konulduktan sonra yapılan ilâç tedavisi çok ağır gelince bir müddet tedaviyi bıraktılar. O süreçte bile her gün mutlaka bir-iki cüz okurdu, asla bırakmadı okumalarını. Amcam Şevki Demirtaş’tan cemaatin Ramazan hatim cüzlerini alırdı. Hatta vefat eden bütün kardeşler için cüzler de alır, “Manevî şirkete ortak olmak istiyorum” derdi. Ben anneme hep, “Okuyabildiğin sürece sen ölmezsin, çünkü öteki taraftakiler, ‘Allah’ım bu ölürse bizim rızkımız kesilecek. Gönderme bunu diye duâ ediyorlar, bence sen bu yüzden ölmüyorsun” derdim. (gülüyorlar)

Gazetemizi okuması için özel bir düzenek hazırlanmıştı

Annem öyle durumlara geldi ki artık vazifesi bitti dediğimiz noktalardan döndü. Hareketleri kısıtlıyken bile hizmetinden vazgeçmedi. Kur’ân-ı Kerîm, Hizbü’l Envâri’l-Hakaikı’n-Nuriye, Risale-i Nur ve gazetesini okumak için bir askı düzeneği hazırladık, gözleriyle okuyabildiği noktaya kadar geldiğinde çeviriyordu, ama bir süre sonra bu hareketleri de kısıtlandı. Sonra halamın oğlu bilgisayardan bir program indirip, yatağının yanındaki ekrana her 4 dakikada bir otomatik değişecek şekilde yansıttı. Babam da ekranı göreceği şekilde konumlandırınca annem günlük okumalarına bu şekilde devam etti. Babam gazetesini okuduktan sonra köşe yazılarını, Lâhika sayfalarını ayırıp askı düzeneğine annemin okuyabileceği şekilde tek tek asıyordu. Görebildiği yer bitince bize işaret ediyordu ve tekrar sayfa ayarlamalarını yapıyorduk. Özellikle Lâhika sayfalarına ayrı bir önem veriyordu. Annem son dönemlerine kadar gazetesini düzenli olarak okudu. Hastane odasında bile namazlarını bırakmadı. Onun bir teyemmüm taşı vardı. Hastaneye bile ibret olmuşuz. 

O durumda namaz kılışıyla bizlere örnek oldu

Vefatından sonra bir hemşirenin mesajını aldım: “Biz sizi çok sevdik. Allah gani gani rahmet etsin Remziye Teyzemize. Cân-ı gönülden söylüyorum. Sevgiye, iletişime bu kadar açık olurdu bir insan. Bazen insanlarla konuşsan da anlaşamazsın, ama teyzem konuşamadığı halde güler yüzü ve gözleriyle bizlerle hep iletişim halindeydi. O küçücük kiremidiyle, teyemmüm alıp namaz kılarak bize ders verişini, hiç unutmayacağız. Annenize sizler de çok güzel baktınız, sizin gibi evlât yetiştirmiş ne mutlu ona. Mekânı Cennet olsun.”

Yeni Asya’yı hep ciddiyetle okurlardı

Gazetemiz Yeni Asya’ya verdiği önemi bizlere anlatır mısınız?

Yeni Asya gazetesi bizim eve girdiği her gün annem ve babam tarafından büyük bir ciddiyetle okundu. Annem gazetede beğendiği her yazıyı saklar, bize okumamızı tavsiye ederdi. Okuduğu Yasin cüzlerinin, duâ kitaplarının arasına, Lâhika sayfasındaki duâları kesip yapıştırıyordu. Hatta Yeni Asya takviminin arkasındaki duâlarını da kesip koymuş. Onlarca küçük küçük duâlar var o kitapların arasında. Hayrandı o! Gazetesini okumayı takip etmeyi aşk ve şevkle yapardı.

Tesettürüne çok dikkat ederdi

Annem özellikle dünyevî konuşmalar konusunda çok hassastı. Bazen yanında konuşunca hemen gözleriyle bize “Yahu boş meseleleri yanımda konuşmayın engel olamıyorum beni de günaha sokmayın” deyip sitem ederdi. O hasta yatağında bile ahiretimizi düşündüğü için ibadetlerimize ciddî ihtimam göstermemizi isterdi. (namaz ve bilhassa tesettür) Bu konuda çok hassastı. Eşim (damadı) bile ziyaretine geldiğinde hemen “Kızım örtüm düzgün mü?” diye sorar düzeltmemizi isterdi. Bizim evde her şey çok rahat konuşuluyordu. En çok da ölüm. Giden kardeşlerimizin yanına kim gömülecek diye çok tartışırlardı. Babam, “Hatun ilk ben gideyim. Oralara bir çeki düzen vereyim, toparlayayım, sen öyle gelirsin, ama beni çok bekletme oralarda” deyip lâtife ederdi. Babam annemin her türlü bakımını senelerce tek başına yaptığı için hastanede kaldığımız süreçte bu hizmeti bize bırakıp eve gitmesini istedik. Ziyaret için hastaneye geldiği an annemin hemen gözünün rengi, ışığı değişirdi. Babam ve annemin muhabbeti çok başkaydı.

O benim cennetimin anahtarıydı 

Babam sizlerin röportaj yapma talebini, çok geç kaldılar diye reddetmişti. Ben bunu olumsuz yönde algılamıştım, ama öyle değilmiş aslında. Demek istediği, o dönemde sorsaydınız daha rahat cevaplayacaktı sorularınızı, çünkü anneme 17 senedir olan hizmeti devam ediyordu. Sizlere anlatırsa belki riyaya kaçarım diye korktuğu için annem hakkında konuşmak istemedi. Ve dedi ki, “O benim Cennetimin anahtarıydı. Ben o kapıyı kapattım ve onu emanetçiyle gönderdim.”

Bedeni çekilebilecek bütün eziyetleri çekti 

Hastalığı için “Bu bana Rabbimin lütfu” der ve sabrederdi. Hep şükretti son gününe kadar. Bir defa bile şikâyet ettiğini görmedim. Bedeni çekilebilecek bütün eziyetleri çekti. Ama hep Elhamdülillah, dedi. Hastalar Risalesi’ni çok okurdu. Tesellisi Risale-i Nur’du. Okuduğu hakikatler sabrını arttırıyordu. Ziyaretine gelenler “Remziye Ablacığım! Hiç mi sıkılmıyorsun, hiç mi şikâyet etmiyorsun?” dediğinde annem “Kimi kime şikâyet edeyim? O’ndan geldim, O’na gideceğim” derdi. Ziyaret edenler bana, “Utandık halimizden. Biz teselli vermeye gelmiştik, ama Remziye Ablamız bize lisan-ı hal ve kaliyle teselli verdi” derlerdi.

İnsan neyle yaşadıysa öyle ölüyor 

Annem son dönemlerinde artık kendinde değildi. Ateşler içinde yatarken bile bir bakıyorduk bilinçli olmadığı halde namaza durmuş. İnsan neyle yaşadıysa öyle ölüyor. Annem ve babam bizlere hep “İki taşı üst üste koyamıyorsanız hiç ellemeyin” dersini verdi. Yani bizleri yapıcı yetiştirmeye önem verdiler. “Yıkmak çok kolay, yapıcı olun zarar verecekseniz konuşmayın” derlerdi. Akraba ilişkilerinde bile bu düstur değişmedi. Herkese Risale-i Nur’dan aldıkları uhuvvet ve muhabbet dersiyle yaklaştılar. ‘Ölüm hiçlik değil, yokluk değil, inkiraz değil” hakikatine ittiba ederek validemizi yüzde 99 ahbabımızın ve kardeşlerimizin olduğu âlem-i ahirete yolcu ettik. Bizim eşref-i mahlûk ve insan-ı kâmil olmak için gönderildiğimiz kâinatta, gaflet ve ülfet perdesinin kalınlığından okumayı ertelediğimiz Risale-i Nur hakikatlerini, neşriyatımız ve gazetemiz Yeni Asya’yı böyle numuneyi imtisal şefkat kahramanlarını örnek alarak ciddiyet ve itinayla okumayı Cenâb-ı Hak bizlere nasip etsin inşallah.

Okunma Sayısı: 3873
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı