"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cihad silahla değil fikirle yapılır

01 Aralık 2014, Pazartesi 08:19
“Ben Said Nursî’den çok etkilendim” diyen Suriyeli âlim Cevdet Said, “Aslı itibariyle cihad fikirle yapılmalıdır, silâhla değil. Silâhlar hiçbir kişinin kanaatini değiştirmez, ancak fikirler insanların kanaatlerini değiştirir” dedi.

DİKTATÖRLERİN YERİNE YENİ DİKTATÖR

“Müslümanların en büyük problemi Kur’ân’ı ve İslâmı olması gerektiği gibi anlamamış olmalarıdır” diyen Cevdet Said, “Batı kendi içinde demokrasiyi yerleştirdi. Bizde ise bir diktatör ölünce hemen bunun yerine başka bir diktatör geçiyor. Biz bütün problemlerimizi Batıya yıkmakla kurtulamayız. Müslüman dünya aklını çalıştırarak kendini geliştirmeli” şeklinde konuştu.

İSTİŞARE İLKESİ UNUTULDU, BÖYLE OLDU

“İslâm dünyasındaki cemaatler diğerlerine galip gelmekle iktidar olacaklarını zannediyorlar. İstişare ilkesini geliştirmiyorlar” şeklinde konuşan Suriyeli âlim Cevdet Said, “Ancak büyük bir uyanış var, kesinlikle sonuçta gelecek daha iyi olacak. Müslüman toplumlar da uyanacak ve demokrasiyi, yani hürriyetleri savunup, serbestçe yöneticilerini seçecekler” dedi. 

Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları, Din ve Hukuk, İslâm ve Şiddet, Değişim Rüzgârları gibi onlarca eser sahibi Cevdet Said. Suriye’deki çatışmalar nedeniyle Türkiye’ye gelen Cevdet Said’le Suriye’deki son gelişmeler ve İslâm Dünyasının konusunda yapılan bir röportajı paylaşıyoruz.

Osmanlının yıkılışından sonra Ortadoğu başta olmak üzere İslâm dünyası çalkantılı bir süreç geçirdi siz bu süreci nasıl okuyorsunuz? Ortadoğu da bir türlü istikrara kavuşmayan ortamın devam etmesini neye bağlıyorsunuz? Özelliklede son dönemde Müslümanlar içerisinde şiddet daha da artmış durumdadır bunun sebebi nedir, sizce?

Kitab-ı indiren Allah’a (cc) hamd olsun. O kitap ki mü’minler için hidayet kaynağıdır. Aslı itibariyle cihad fikirle yapılmalıdır, silâhla değil. Allah (cc) “Onunla (Kur’ân’la) büyük cihad yapın” buyuruyor. Bu âyet cihadın Kur’ân’la ve Kur’ân’ın ortaya koyduğu fikirlerle yapılması gerektiğini söylüyor. Silâh kişiyi ne mü’min ne de kâfir yapar. Yanlış esaslar üzerine bina edeceğimiz bütün fikirler sonuç itibariyle yanlış olacaktır. Dolayısıyla temel ilkeleri doğru belirlemeliyiz. Allah (cc) insanı öyle bir yapıda yaratmıştır ki onu ikna ettiğinde hem malını hem de ruhunu verir. Resulullah (asm) insanlara mal-mülk vaadinde bulunmadı, insanlara İslâm’ın hakikatlerini anlattı onların kabul edenleri kabul etti. İkna gücü insanları öyle bir mertebeye ulaştırıyordu ki çocuk olan Ammar’ı, siyahî bir kadın olan Sümeyye’yi ve yine siyah bir köle olan Bilâl’ı çektikleri bütün eziyet ve işkencelere rağmen ayakta tutuyordu ve onlar ikna oldukları o dinden asla vazgeçmiyorlardı. Resulullah da (asm) onlara Cennet karşılığı sabırdan başka bir şey tavsiye edemiyordu. Şahsen beni Kur’ân kurtardı. Kur’ân’ın Allah (cc) tarafından korunmuş olması Müslümanlar için çok büyük bir olay. Dolayısıyla Kur’ân Müslümanların ana kaynağıdır. Kur’ân’ın lâfzında herhangi bir tahrif söz konusu değildir. Ancak maalesef Kur’ân’ın manasını ve maksadını anlamada Müslümanlar ihtilâfa düştüler. Hatta dört halifenin son ikisi Müslüman olduğunu iddia edenler tarafından öldürüldü. Fitne erken denilebilecek dönemde başladı.Ebu’l Ala el-Mevdudi, Ebu’l Hasan en Nevi, Muhammed İkbal ve benzeri yakın çağımızda yaşayan İslâmî önderlerin kitaplarını okuyunca benim gözüm açıldı. Bunları okuyunca yaşadığım çağı tanıdım. Bunlara buralı (Türkiye’li) Said Nursî’yi de eklemeliyim.
Biz Müslümanlar yaşadığımız çağın gerisinde kaldık. Kur’ân’da Allah yaratılanlardan bahsederken “sizin (henüz) bilmediklerinizi de yaratır,” buyuruyor. Bugün Batılılar birçok şeyi keşfederken, aklını çalıştırırken biz çok geri kalmışız. Kur’ân “Yeryüzünde gezin yaratılışın nasıl başladığına bakın” diyor. Ancak bugün yaratılışla ilgili keşifleri gayri Müslimler gerçekleştiriyorlar.
Benim gözümün açılmasında Said Nursî, Malik bin Nebi gibi insanların yanında tebliğ cemaati de etkili oldu. İlk olarak hacda onarla tanıştım. Daha sonra gençlik yıllarımda öğretmenlik yaparken bir gün Cuma namazını kıldık ve birisi çıktı konuşma yapmaya başladı. Kıyafeti de Arapların kıyafetine benzemiyordu. Dedi ki, ben Hindistan’dan geliyorum. Sizlere teşekkür etmeye geldim, siz Araplar bizlere bu yüce dini getirdiniz, bizim Müslüman olmamıza vesile oldunuz. Ben bu konuşmadan çok duygulandım ve dedim ki, demek ki bu dâvetin aslı iknaya dayanıyor.

Ben Said Nursî’nin kitaplarını okudum, beni en çok etkileyen olaylardan biri şuydu: Said Nursî hapiste iken insanlar arasında yayılmış; o keramet gösteriyormuş, bazen insanlarla aynı safta camide namaz kılıyormuş. Hukuk fakültesinde okuyan bir öğrenci izin alarak hapiste onunla görüşmüş ve ona demiş ki; senin keramet gösterdiğini söylüyorlar ben senden fazla bir şey istemiyorum sadece şu tesbihi masanın bu ucundan hareket ettirerek diğer tarafa götürmeni istiyorum. Kerametini görmek istiyorum. Said Nursî bu gencin teklifi karşısında gülüyor ve diyor ki, seninle benim durumum şuna benziyor. Zengin bir adamın çok sevdiği bir oğlu varmış, adam oğlunu sevindirmek için ona değerli taşlardan yapılmış mücevherat almak istemiş oğlunu mücevheratçıya götürünce çocuk duvarda asılı balonları görmüş ve onlara vurulmuş, ilada babasına onlardan almasını ısrar etmiş ve mücevherat almamış. İşte sen bu çocuk gibisin sen balon istiyorsun, ben ise balon satmıyorum. Ben Kur’ân’ın hakikatlerini anlatıyorum. Ben ondan çok etkilendim ömrünü Kur’ân hakikatlerini açıklamaya adamış bir adamdı o. İslâm dünyasının çok büyük sorunları var. Efendimiz (asm) veda hutbesinde; “benden sonra birbirinizin boynunu vurarak kâfirler olmayınız” “Hepiniz Adem’densiniz Adem ise topraktandır” “Arabın Acem üzerine bir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir” buyurmasında, çok şiddetli ikazda bulunmasına rağmen maalesef Müslümanlar birbirinin boynunu vurur oldu. Hâlbuki zorlamayla, sertlikle ne iman ne de küfür olur. İslâm dâvet ve ikna dinidir. Eğer kişiyi ikna edebiliyorsan İslâm’ın hakikatlerine inanır ve her şeyini o yolda verir. Eskiden krallar, yöneticiler çok büyüktü ellerinde büyük yetkiler vardı. Ancak bugün Batıya baktığımızda da Batı bu noktada büyük bir değişim gerçekleştirdi. Artık halklar söz sahibi oldu. Biz Müslümanlar ise birçok konuda olduğu gibi bu konuda da geri kaldık. Hâlbuki Müslümanların elindeki kitapta Şûrâ adında bir sûre var, Allah (cc) Peygambere mü’minlerle istişare etmesini emrediyor. Peygamber Efendimiz (asm) bu kuralı işletmiştir. Çıkacağı savaşlar hakkında ashabıyla istişare etmiştir. Bütün bunlar siyer kitaplarında yazılıdır. Peygamberimizin (asm) hayatına bakarsak Kur’ân’ın istişare emrini nasıl işlettiğini görürüz. Bugün İslâm dünyasındaki cemaatler diğerlerine galip gelmekle iktidar olacaklarını zannediyorlar. İstişare ilkesini geliştirmiyorlar, hürriyet ve serbestliğe inanmıyorlar. Ancak bu şekilde bir istikrara ve sonuca varmak mümkün değildir. “Din’de ikrah yoktur” âyetinin içi boşaltılmıştır bugün. Güç ve kuvvet kullanarak, IŞİD ve benzeri harici grupların yaptığı gibi bir devlet kurulamaz, buna imkân yoktur. Çünkü kaba kuvvete dayalı şeylerle ne iman ne de küfür gerçekleşir. İnsanlar inanmadıkları bir şeyi kabullenmezler. Bu ilkeyi iyi kavramalıyız. İnsan tabiatı zorla bir şeyi kabullenmeme, içselleştirmeme üzerine yaratılmıştır.

Hocam Müslüman dünya ne zaman güzel bir şey yapmaya kalksa Batı bunu engellemeye çalışıyor. Müslümanları kendi haline bırakmıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Evet doğru, ancak Batı kendi içinde demokrasiyi yerleştirdi. Seçimler yapılıyor. Kavga gürültü olmadan insanlar yöneticilerini seçiyor. Bizde ise bir diktatör ölünce hemen bunun yerine başka bir diktatör geçiyor. Biz bütün problemlerimizi Batıya yıkmakla kurtulamayız. Müslüman dünya aklını çalıştırarak kendini geliştirmeli. IŞİD’in yaptıklarının İslâm’la alâkası yoktur, sen insanlara zorla bir şeyi kabul ettiremezsin. Bu er-geç geri tepecektir. Bugün Avrupa devletlerinde askerî inkılâplar oluyor mu, olmuyor. Ancak Mısır’da oluyor çünkü orada Ezher şeyhi çıkıyor ve bu ayaklananları öldüren Allah’a yaklaşır diye fetvalar veriyor. Bu tür adamlar bizim içimizden çıkıyor maalesef. Bugün Müslümanların en büyük problemi Kur’ân’ı ve İslâm’ı olması gerektiği gibi anlamamış olmalarıdır. Ben Kur’ân‘ı doğru anlayabilmek için çok uğraştım. Bugün fikirle cihad yapılması lâzım, Ben 1965’de ilk defa hapse girdim. Hapse girme sebebim hürriyetleri savunduğum ve rejimi tenkit ettiğimden dolayıydı. O dönemde “Âdem’in oğlunun mezhebi” adında bir kitap yazdım. O kitabı yazmaktaki gayem kimseyi ikna etmek değildi, bilâkis görüşlerimi serdetmek istedim. Sonra ikinci kitabımı yazdım o da “Âdem’in ilk oğlu gibi ol” adıyla yayınlandı. Akabinde “Din ve insan hakları” adlı kitabım çıktı. Bunlar Türkçe’ye ve birçok dile tercüme edildi. Kitaplarım 30 yıldır basılıyor.
Efendimiz (asm) insanlar ikna ile işe başladı ve Müslümanların zayıf olduğu dönemlerde asla savaşmadı, kendisine bunun sebebi sorulduğunda savaşla emir olunmadığını söylüyordu.

Hocam, Efendimizin (asm) Medine dönemi savaşlarını nasıl yorumluyorsunuz?

O zaman peygambere savaş için izin verildi. Peygamberimiz (asm) önce İslâm’ı anlattı, Müslüman toplum oluşturdu sonra bu toplumdan tehlikeleri savmak için savaştı. Biz bugün Mekke dönemi yaşıyoruz. Bugün Arap dünyasında doğru düzgün akıllı adam yok, olaylar hep yanlış yorumlanıyor. İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın birçok merkezi şehirleri yerle bir edilmişti, adamlar sadece ülkelerini imar etmekle kalmadı, bugün bir araya gelip birleşik Avrupa’yı kurdular. 23 Arap devleti bugün bölük-pörçük vaziyette bırakın İslâm devletini Birleşik Arap devleti dahi oluşturamadılar.
Bir dönem Mısır’la Suriye ittifak kurmuştu. Sonra bu ittifakı bozma kararı aldılar. Ben o sırada asker idim komutana “siz yanlış yapıyorsunuz, bu ittifakı daha da geliştirmeniz gerekirken bozuyorsunuz” dedim. Dediler ki “bu adam bizim işimizi karıştırıyor bunu hapse atmalıyız.” Ben de, “ben bu işte yokum isterseniz beni hapse atın” dedim. Beni ayırıp başka bir yere gönderdiler ve 1961’de Suriye’de askerî inkılâp yaptılar ve böylece Suriye ve Mısır arasındaki birlik bozulmuş oldu. Birlik bozulunca daha mı iyi oldu sanki hayır her geçen gün daha kötü oldu ve sonuçta geldiğimiz nokta ortada.

Sizin söylediklerinize göre İslâm dünyası daha kötü bir duruma doğru mu gidiyor?

Evet, ancak büyük bir uyanış var, kesinlikle sonuçta gelecek daha iyi olacak. Şahsen ben nasıl uyandı isem Müslüman toplumlarda uyanacak ve demokrasiyi, yani hürriyetleri savunup, serbestçe yöneticilerini seçecekler hiç değişmeyen liderlere tapmaktan veya tapındırmaktan vazgeçecekler. Müslüman dünya sonuçta benim söylediğime gelecek, halklar bütün bu olup biteni sorgulayacak, bu anlamsız savaşlara son verecekler. Geçmişte bir taraftan Humeyni’ye diğer taraftan Saddam’a silâh verdiler ve birbiriyle savaştırdılar. Birçok insan öldü sonuçta ne oldu, ne fayda sağlandı her iki tarafta tam bir cehalet içerisindeydi. Humeyni, Saddam’a karşı savaşı durdurduğunda “Ben bu kararı almakla sanki zehir içiyorum demişti. Bu nasıl anlayış böyle, bu anlayışla biz hiçbir yere varamayız. İbrahim (as) insanlara “Ellerinizle uydurduklarınıza mı tapıyorsunuz” diyordu. Bugün insanlar kendi elleriyle insanlığı yok edecek silâhlar üretiyor, bunlarla övünüyor hatta silâhlara tapınıyorlar. Bu silâhlar hiçbir kişinin kanaatini değiştirmez, fikirler ancak insanların kanaatlerini değiştirir. Bu IŞİD’in yaptıkları tam bir cehalet ve sonuç itibariyle yıkımdan ibarettir. Sonuçta göreceksiniz İslâm dünyası için yıkım ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmeyecektir. Sadece onlar değil savaş üslûbunu metod edinen herkes için durum aynıdır. Masum insanları öldürmekle cennete gidilmez.

Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz. Gidişatı nasıl okuyorsunuz?

Türkiye’nin gidişatını güzel görüyorum, insanlar yöneticilere artık tapınmıyor, seçim sonucuna göre hükümetler kuruluyor, yöneticiler belirleniyor. Hatta okula giden çocuklara dahi devletin yardım verdiğini duydum bu çok güzel gelişme. Bu kız çocuklarının da okuması lâzım ki, bilinçli bir toplum oluşsun.

Bugünlerde Amerika öncülüğünde Batılıların yeniden Orta Doğu’ya saldırmasına ne diyorsunuz?

Suriye meselesinde eğer Rusya veto hakkını kullanmasaydı Amerika kullanacaktı. Dolayısıyla Rusya’nın vetosundan dolayı Amerika çok sevindi. Onlar bizim sırtımıza binmek, bizi kullanmak istiyorlar. Ortadoğu’daki yöneticilerin kahir ekseriyeti Amerika ve İsrail ajanıdır. Bugünkü Birleşmiş Milletlerin takip ettiği siyaset Romalıların vahşi siyasetinin devamıdır. Hz. İsa’nın (as) anlayışı değildir. Türklerin tenkitlerinden çok rahatsız oluyorlar. Diğer Arap toplumlarında bu hale gelmesinden korkuyorlar. Türkiye toplumu savaş istemiyor bu güzel bir şey, savaş kültürü kalıcı oluyor. Humeyni davasını sonuçta savaşa çevirdi ve sonuç ortada.

Suriye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Suriye mukaddes bir beldedir, er-geç halk gerçekleri anlayacak ve galip gelecektir. Orası İbrahim Peygamberin mücadele verdiği bölgedir. Sonra Hicaz’a gitmiş ve Kâbe’yi inşa etmiştir. Olayları derinlemesine düşünüp yorumlayacak ve problemlerin aslını idrak edecek büyük düşünürlere ihtiyacımız var bugünlerde.

Peygamber Efendimizin (asm) Medine’de girdiği savaşları mevcut yapıyı muhafazaya yönelik olduğunu söylediniz. Bugün Gazze’de Hamas’ın mücadelesi de buna mı benziyor sizce?

Bir toplum işgale uğradığında kendilerini savunma hakkı vardır. Bu sadece İslâm’da değil aynı zamanda Birleşmiş Milletler’de de böyledir. Ancak Müslümanlar kendi içlerinde savaş kültüründen kaçınmalılar. Çünkü bu kalıcı ve sonuç itibariyle yıkıcı oluyor. Terör sadece İslâm dünyasında yok, terör Batıda’da var. İsrail’de İshak Rabin’i aşırı dinci bir Yahudi öldürdü. Amerika’daki Oklahoma olayını ve benzeri olayları da biliyoruz.
Sonuç olarak siz savaş kültürünün Müslümanlara bir fayda getirmeyeceğini söylüyorsunuz. Ancak tekrar soruyorum Efendimizin (asm) Medine’de girdiği savaşları nasıl anlayacağız.
Şu an Müslümanların İslâm’ı doğru-dürüst anlayıp uyguladıkları bir Medine’si yok. Şu an Mekke dönemine benzer bir dönem yaşıyoruz. Yakın tarihe baktığımızda görüyoruz ki Müslüman halkların bulunduğu bölgelerde belirli aralıklarda hep inkılâplar oluyor. Ve bu hiç durulmuyor bu savaş kültüründen geliyor.

Yakın gelecekte Suriye’de ne gibi gelişmeler olabilir?

Suriye olayı şu an şeytanların elinde. Rusya veto hakkını kullandı. Amerika kendi çıkarını düşünüyor. Rusya, Suriye rejimine silâh veriyor çünkü Akdeniz’de söz sahibi olmak istiyor. Amerika’nın derdi ise kendi çıkarları ve artık askerinin Ortadoğu’dan tabutla dönmesini istemiyor, başkalarını savaştırmak istiyor. Ben inanıyorum ki, biz Müslümanlar olarak İslâm’ı doğru anlayıp uygularsak Amerika’ya da, Rusya’ya da galip geleceğiz, mesele bizde bitiyor. Suriye’nin problemi şu an halkın elinden çıkmış durumda, halk insan gibi yaşamak istiyor ancak çıkarcılar buna engel oluyor. Ancak er-geç Suriye halkı gerçeği tecrübeyle de olsa anlayacak ve muzaffer olacaktır…

Bu söyleyişi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz;  sağ olun,  var olun…

Kaynak: Özgün İrade dergisi
Tercüme: Ali Rıza Akgün

Okunma Sayısı: 3625
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı