"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğru İslâmı yaşayacak nesiller yetiştirelim

15 Mart 2015, Pazar
1996 yılında Müslüman olan Alman Akademisyen Silvia Horsch: Çok başarılı bir yeni nesil ile karşı karşıyayız. Ve ümidimiz o ki, bu yeni nesil ile örnek bir Müslüman topluluğun temelini atarak, doğru İslâmiyeti doğru yaşayarak, “doğru” bir imaj oluşturabiliriz.

Silvia Horsch kimdir? Kendinizi tanıtabilir misiniz?

Ben 1975’te doğdum ve Almanya’nın Rheinland-Pfalz eyaletinde büyüdüm. Berlin’de Alman Edebiyatı ve Arapça bölümünden mezun oldum ve oradaki “Freie“ üniversitesinde ve araştırma enstitüsünde çalıştım. 2012 yılından itibaren, Almanya’nın Osnabrück şehrinde, İslâmî teoloji fakültesinde doçent olarak çalışıyorum. 

Evliyim ve iki oğlum var.

Siz bir Alman olarak İslâmiyeti seçerek, hayatınız ilginç bir ihtida öyküsü sergiliyor. Neden İslâmiyeti seçtiniz?

Ben 1996’da Berlin Neuköln’daki Arap Camii’nde Müslüman oldum. Benim Müslüman oluşumun iki çeşit hikâyesi var. Birincisi; ilerde evlendiğim eşimle, o dönemlerde tanışmamdan sonra, İslâmiyet ile yakından alâkadar olmaya başladım. Ve araştırmalarımda, Hz. Muhammed’in (asm) son peygamber olup olmadığı ve İslâmiyetin hak din olmasıyla ilgili sorular zihnimi meşgul etmeye baslamıştı. İslâmiyet hakkında bir çok eserler okudum ve uzun bir dönem yaptığım okumalar ve araştırmalar sonucunda, İslâmiyetin hak din olduğunu kabullenmek durumunda kaldım. Bu kabulleniş beni Rabbimin huzuruna getirdi.

İslâmiyeti seçmemdeki en önemli etkenler, teolojik etkenlerdi. Bilâkis uzun zamandır, Hıristiyanlığın çözemediği ve izah edemediği teslis inancını, İslâmiyetin reddetmesi, beni ikna etti. Yani Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa´nın kullar için çarmıha gerilmesi ve insanların bu yüzden günahsız olduğu anlayışını, İslâmiyet kabul etmiyor. İşte bu teolojik argüman benim inancımı değiştirmem konusunda fevkalâde etkili oldu.

Kısacası demek istediğim şu: Müslümanlığı seçmemin sebebi, Allah´ın bana rahmet etmesi ve doğru insanları, doğru zamanda karşıma çıkarması oldu.

Siz bir akademisyensiniz. Doçent olarak çalıştığınız Osnabrück’teki üniversitede, İslâmî fakültede ciddî anlamda faaliyetler var mıdır?

Kurulan İslâmî fakülte, Almanya’da gelişmekte olan, henüz çok yeni bir projedir. Osnabrück’te İslâm fakültesinde okuyanlar, bu yaz ilk mezunlarıyla, yüksek lisansa başlayacaklar. En önemli gelişme ise, okullardaki İslâm dersi için yetiştirilen öğretmenlerimiz. Almanya’nın bir çok eyaletinde İslâm dersi okullarda yürürlüğe girecek ve bunun için ögretmenlere ihtiyaç var. İslâm dersi verecek Müslüman öğretmenlerin, okullardaki atmosferin değişmesinde önemli bir faktör teşkil edeceklerine inanıyoruz. Ve bu gelişim, Müslüman öğrencilerin dışlanmaması için önemli bir vesile olacaktır. Müslüman öğretmenler, sınıf öğretmeni de olma hakkına sahip olmakla beraber, öğrenciler için bir örnek teşkil edeceklerdir. Böylece gayr-i müslim öğrenci, veli ve meslektaşların İslâmiyet hakkındaki izlenimleri de değişecektir. Diğer bir projemiz ise, enstitümüzde imamların gelişimini sağlamaktır. İslâmiyete olan ırkçı tutumların bertaraf edilmesi için özel eğitim verilecektir.

Sonradan Müslüman olmuş birisi olarak, Almanya’da ne gibi sıkıntılarla karşılaştınız?

Ben sonradan Müslüman olan bir Alman olarak, en büyük sıkıntıyı dil konusunda yaşadım. Türkçe ve Arapça bilmediğim için, tatmin edici bir İslâmî eğitim almak zorlaşıyor. Birçok camilerde buna dair eğitim sunulmamaktadır. Ayrıca aşılması zor kültürel engeller ve bariyerler olduğundan, işiniz bir hayli zorlaşıyor. Dolayısıyla bu durum sonradan Müslüman olmuş kişilerin, bilhassa kadın grupların bir araya gelip, İslâmiyet hakkında bir bilgi alışverişi yapmalarına sebep oluyor. Eğitimli ve mütehassıslaşmış birinin olmaması, bu insanların yanlış bilgilenmesine sebep olabiliyor. Bu gelişimin neticesinde, Selefi gruplara ilgi artıyor. Yeni Müslüman olmuş insanlar ise, başlangıçta doğru veya yanlış eğitimi ayırt edemeyecek durumda oldukları için, bu durum bir tehlike arz edebiliyor. Bu açıdan bakılırsa, camilerde bu tarz bir eğitimin sunulması ve yeni Müslüman olmuş kişilerin doğru bir şekilde şuurlandırılması büyük önem arz ediyor.

Paris’teki terör saldırısıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Öncelikle Müslümanların, bu terör saldırısının İslâmiyet ile kesinlikle bağdaşmadığını çok açık bir şekilde göstermeleri ve ifade etmeleri gerekir. Biz Peygamber Efendimizin (asm) hayatından öğreniyoruz ki, kendisi şahsına hakaret edildiğinde dahi zulüm ve zorbalık, kötülükle karşılık vermemiştir. Üstelik kötü muameleye uğradığında, iyilikle karşılık verdiğini görüyoruz.

Fikir özgürlüğünü savunarak, dinlere hakaret edemezsiniz. Dolayısıyla fikir özgürlüğünü bir “silâh” olarak kullanmak isteyenlere, Müslümanlar olarak bu fırsatı vermemeliyiz. Çünkü fikir özgürlüğü sadece hürriyet kavramını değil, aynı zamanda sorumluluk kavramını da ihtiva eder. Charlie Hebdo vak’asında, sadece dinî değerlere bir saldırı niteliğinde değil, aynı zamanda ırkçı ve dışlayıcı karikatürlerin yayınlandığını biliyoruz. Almanya’da bu tarz bir derginin varlığından haberim yok, çünkü burda, Fransa’da olduğu gibi “agresif bir laiklik” söz konusu değil.

Alman halkının İslâmiyete bakış açısı nasıldır? Almanya’daki Müslümanların tutum ve tavrı nasıl olmalıdır?

İslâmiyet hakkında çok negatif bir imaj olusturulmaya çalışılıyor. Gayr-i müslimlerin ekserisi, İslâmiyeti terörizmle bağdaştırıyor. Medyada, İslâmiyet ile “çağdaş Avrupa” karşı karşıya getiriliyor. Adeta İslâmiyet “bağnazlık, gericilik” olarak etiketlendiriliyor.

Bütün bu menfi propaganda ve tutuma karşılık, Almanya’da yeni bir “Alman kimliği” oluşturulmalı, “Alman” olmak tekrar yeniden tanımlanmalıdır. Bu “yeni kimliğin” oluşturulmasında ise, halk olarak hep birlikte etkin olmalıyız. Almanya’da hâlâ sekiz eyalette öğretmenler için başörtü yasağı vardır.

Almanya çok yüzüyle ve yönüyle, bir “multikültürel” yapı sergiliyor. Bu ülke için bir zenginliktir. Değişik dillere ve dinlere mensup insan modeliyle, renkli bir tablo çizen Almanya’da “Alman” olmak yepyeni bir tanımlamaya ihtiyaç duymaktadır. Bu tabloya ait olan “Türkler” kendilerini bu yapının bir parçası olarak görmedikleri için, bu yeni kimliğin oluşması zorlaşıyor. Oysa “Türk olmak” ile “Alman olmak” birbirini tamamlayan bir kimlik birleşimidir. Üniversitede birçok öğrencimde gördüğüm kadarıyla, “Türk” öğrencilerim, Almanca dilini Türkçe’den daha iyi konuşmalarına rağmen, kendilerini bu yapının içinde hissetmiyorlar. Oysa, iki dili ve kültürü bilmenin büyük bir zenginlik ve avantaj olduğunu fark etmeleri gerekir.

İslamofobiyi çok yönlü ele alıp, incelemek gerekiyor. Avrupa’da veya Almanya’da İslâmiyete karşı bu menfi tutumun sebeplerini incelediğimizde, önemli tesbitlerde bulunabiliyoruz. Bir tarafta, ırkçılık ve İslâmiyete saldırıyı önlemek için, okullarda toplumu şuurlandırmak anlamında gerekli eğitimin verilmesi; diğer tarafta ise biz Müslümanların kendi iç dünyalarına dönüp, özeleştiride bulunmaları gerekir.

Almanya’da Müslüman akademisyenlerin sayısı artıyor. Siz bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Müslüman akademisyenlerin sayısının artması kuşkusuz pozitif bir gelişmedir. Benim üniversite yıllarımda, şimdi olduğu kadar çok akademisyene rastlamanız mümkün değildi. “Avicenna Stiftung” adında Müslüman akademisyenleri teşvik amaçlı burslar veren bir organizasyonun üyesiyim. Ve olaganüstü başarı ile dikkat çeken Müslüman öğrencileri özellikle seçip, maddî anlamda destekliyoruz.

Çok başarılı bir yeni nesil ile karşı karşıyayız. Ve ümidimiz o ki, bu yeni nesil ile örnek bir Müslüman topluluğun temelini atarak, doğru İslâmiyeti doğru yaşayarak, “doğru” bir imaj oluşturabiliriz.

Röportaj için teşekkür ederiz.

Röportaj: Tuba AKTAŞ / [email protected]

Okunma Sayısı: 4392
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı