"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gençleri iki dünya saadetine davet ediyoruz

12 Mayıs 2018, Cumartesi 02:51
Gençlik üzerine kitapları olan Eğitimci-Yazar Sebahattin Yaşar’la konuştuk:

Risale-i Nurlar ile hangi vesileyle, ne zaman tanıştığınızı anlatır mısınız?

Risale-i Nurlar’la tanışmamız ortaokul yıllarına dayanıyor. Mersin’in Anamur ilçesinde küçücük Nur mekânında okul okumak için barınma ihtiyacımızı karşılamaya dönük kalmaya başlamıştık. Bozyazı ilçesinden Anamur’a gidip gelmek zor oluyordu. Biz de Anamur’daki Nur medresesinde kalmaya başladık. Diyeceğim o ki, Nurlar bizi, Allah’ın izni ile hem maddî hem de manevî himaye etti. Maddî barınma ihtiyacımız, manevî korumayı da beraberinde getirmişti. O gün bugündür bu maddî ve manevî serin korunakta nefes almaya devam ediyoruz. Bu ancak Rabbimin bir lütfudur. 

Gençlik yıllarınızda Risale-i Nur’un verdiği şevk ve cesaret ile gösterdiğiniz bir davranış, yaşadığınız bir anı oldu mu?

Üniversite yıllarımdaydı, yakın tarih ansiklopedileri pazarlıyordum. Aynı zamanda öğrenciydim. Bir gün İnkılâp Tarihi dersinde, yaklaşık beşyüz kişinin bulunduğu amfide hocaya bir soru sormuştum. Hoca da beni dışarı atmıştı. Sonra odasında görüşmüştük. Sorduğum soruyu öğrenmek için sorduğumu, kendimin belediyenin basın danışmanı olduğumu, birkaç mahalli gazetede köşe yazarı olduğumu, yani sorumlu bir insan olduğumu iletmiştim. O da konuşmalarımızdan sonra beni yanlış anladığını kabul edip özür dilemişti. Ben Risale-i Nurlar’ın verdiği şevk ve heyecanla, ortamlarda çok rahat soru sorardım. Zaman zaman böyle soruların yan etkisi de oluyordu. Nurlar, insandaki uyuyan kabiliyetleri uyandırıyor. Üniversitede öğrenci olmama rağmen bölüm hocalarımızla güncel meseleleri tartışır, fikir alış verişleri yapardık. Bu cesareti bana Risale-i Nur vermişti. Birde ben, hayatımın en doğru tercihini, gençlerle ilgilenmeyi tercih ettiğimde yaptığımı düşünüyorum. Şimdi on binlerce öğrencim oldu. Hâlâ o pozitif enerji topluluğunun içindeyim. Hayatı onlarla tanıdım, Hayatı, kaliteli yaşarsanız, size gülümsüyor. Yoksa size asık suratını gösteriyor. Ne ile karşılaştığınız, ne istediğinize bağlıdır. Ben, bu gençler insana kitaplar yazdırır diyorum ve ben de yazıyorum.

Siz de öğrencilik yıllarında Nur dershanelerinde kalmış bir talebe olarak öğrencilerin medreselerden daha fazla verim alabilmeleri için tavsiyeleriniz var mı?

Risale-i Nur medreseleri bu çağın Medresetüzzehralarıdır. Üniversite tahsili yapan gençler, bu Nurlu mekânlarda da imanlarını güçlendiriyorlar. Bir taraftan fen ilimlerinde gelişirken, diğer taraftan din ilimlerinde de gelişiyorlar. Bu eğitimde çift kanatlı olmak anlamına geliyor ki, talebenin maddî manevî terakkisi buradan geliyor. Öğrencilik yıllarında Nur medreselerinde yapılabilecek en güzel iş, bol bol Nurları okumak ve hiç değilse okul bitinceye kadar birkaç kez devretmektir, okumayı ertelememektir. “Hele bir okul bitsin, hele bir iş hayatı başlasın ondan sonra okuruz” gibi cümleler tamamen yanıltıcıdır. Ne okunabiliyorsa, öğrencilik yıllarında oluyor. Bu yüzden, kesinlikle okumanın önüne bir mazeret koymamak gerekiyor. Nur medreselerinde, ayrıca farklı farklı insanlarla birlikte yaşamayı, iş bölümünü, maddî ve manevî olarak kendine zaman ayırmayı öğreniyorsun. Nur medreselerinde kafana yatmayan bir şey varsa istişare etmeyi, dinlemeyi ve dinlenmeyi öğreniyorsun. Ciddiye alıp, ciddiye alınıyorsun. Topluluğa karşı ders okumayı öğreniyorsun. Bu bir sosyal cesaret antrenmanı oluyor. Nur medresesindeki gençleri kesinlikle işin içine katmak gerekiyor. Yoksa misafir san’atçı olarak gelir, kalır ve gider. İnsan çilesini çekmediği şeyin değerini anlamıyor. İşte Yeni Asya camiası da, gençleri iki dünya saadetini netice verecek bir iman dâvâsına dâvet ediyor. Akılla hareket etmeyi, istişare ile adım atmayı ve kendisine, vatanına, milletine, ailesine faydalı fertler olmayı telkin ediyor.

Gençlik döneminde nefsin arzularına uymamak için neler yapılabilir? Bir genç kendini bu tür hislerden arındırmak için neler yapmalıdır?

Nefsi serbest bırakırsan elbette bir yerlere saldırır. İşte nefsi terbiye etmenin en güzel yolu onu hayırlı işlerde meşgul etmektir. Meşguliyeti olan bir insan yapıcı, onarıcı, olumlu, faydacı hale gelir. Bu meşguliyet iman ve Kur’ân’a ait ise, hem maddeten hem de manen insan rahatlıyor. Hayırla meşgul olmayanı şerler meşgul eder. Genç için en tehlikeli şey, boşluktur. Boşluk, her türlü yanlışa sevk eder. Ebeveynlerin bu konuyu çok ciddiye almaları lâzımdır. Pek çok gençle konuşmalarımızda anlaşıldı ki, yaz tatilleri veya meşguliyetlerin olmadığı zamanlar pek çok yanlışların denendiği zaman dilimleri oluyor. Onun için mümkün mertebe gençlerin sporla, san’atla meşgul olmaları çok mühimdir. Gençlerin bu dönemlerini, kitaplar okuyarak, bilgi sahibi olarak geçirmeleri, daha şuurlu bir hayat yaşamayı netice verecektir. Görülüyor ki, Yeni Asya gazetesi ve dergileri, gençlerin kabiliyetlerini sergileyebilmeleri ve geliştirebilmeleri için yeni yeni sayfalar açıyor. Bu çok önemli bir adımdır. Gazetenin gençleri istihdam etmeye dönük bu faaliyetlerini ve teşebbüslerini tebrik ediyorum. Bütün ehl-i imân gençlerimizin okuyan, aydın, pozitif birer genç olmalarını temenni ediyorum.

Sizlere de bu soruları bana yönelttiğiniz için teşekkür ediyorum.

RÖPORTAJ: MUSTAFA GÖNÜLLÜ - SEDAT AĞBAŞ

Etiketler: gençlik
Okunma Sayısı: 1790
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı