"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

OHAL var diye kurunun yanında yaş da yakılamaz

24 Aralık 2016, Cumartesi
Türkiye bir hukuk devletidir. Darbe ve darbecilerle mücadele ederken bile hukuk devleti ilkesini zedeleyecek davranışlardan, başta Cumhurbaşkanı, Başbakan olmak üzere, Anayasanın doğru uygulanmasından birinci derecede sorumlu olan yetkililerin, sorumluların hukuk devleti konusunda titiz davranmaları gerekir.

Röportaj: Cevher İlhan - Mehmet Kara

- Dünden devam -

MİLLETİN MAĞDURİYETİ, HUKUK VE YASALARLA GİDERİLMELİ

Siyasette ve devlette önemli görevlerde bulunmuş bir hukukçu olarak bugün OHAL KHK’larıyle 116 bini aşan kamu görevlilerinin ihracı, tek kelimelik savunmaları alınmadan sorgusuz-sualsiz yargısız tutuklamalar hakkına değerlendirmeleriniz nedir?

Evvelâ şunu belirtelim; 15 Temmuz darbe girişimi hareketine kalkışanlar, karışanlar, bir şekilde parmağı olanlar, bulaşmış olanlar, destek verenler hakkında yasal işlem yapılmasını; özellikle savcıların haklarında soruşturma açarak, kurumlarına bildirimde bulunup ilişkilerinin kesilmesini çok ciddî bir tedbir olarak kaçınılmaz görüyorum.

İşin bu tarafı AİHM’in “etkin soruşturma” kavramı içerisine girer. Ama bunun dışında şu veya bu şekilde, “sırf bankaya para yatırmış, okuluna, dershanesine öğrenci göndermiş” gibi sebeplerle bu halkayı büyütmekle; yani darbeden öteye “muhtemel, potansiyel tehlike“yle bu halkayı genişletip mağduriyetleri arttırmaya yönelik uygulamaları fevkalâde yanlış buluyorum. Hele bunu kararnâme ile yapmak Anayasa ve hukukla asla bağdaşmıyor. OHAL’le bağdaşıp bağdaşmadığını tartışmıyorum.

Nitekim kararnâmelerle yapılmış düzenlemelerin, ihraçların yanlış olduğunu kendileri de bir kararnâme çıkarak bazı memurları iâde etmeleriyle bu gerçeği teyid ettiler. Bu durum, KHK’larla yapılan ihraçların çok üstünkörü gittiğini gösteriyor. Öyle on binlerce, yüz binlerce değil, bir kişi olması bile önemlidir.

Türkiye bir hukuk devletidir. Darbe ve darbecilerle mücadele ederken bile hukuk devleti ilkesini zedeleyecek davranışlardan, başta Cumhurbaşkanı, Başbakan olmak üzere, Anayasanın doğru uygulanmasından birinci derecede sorumlu olan yetkililerin, sorumluların hukuk devleti konusunda titiz davranmaları gerekir.

Çünkü bu yol açılırsa haksızlığın ve hukuksuzluğun önü alınamaz. “OHAL var ne yapalım, kurunun yanında yaş da yanar” denilemez. Ya da “Mağdur olanlar var ama milletin mağduriyeti ne olacak?” denilemez.

Milletin mağduriyetini hukuk ve yasalar çerçevesinde gidereceksiniz, yasaları uygulayarak gidereceksiniz. Kişisel değerlendirmelerinizle milletin mağduriyetini gidermiş olmazsınız. Milletin mağduriyetini cezâ kanunları çerçevesinde gidereceksiniz.

KHK İLE MAHKEME KARARI TESİS EDİLEMEZ, İDARÎ İŞLEM YAPILAMAZ

Burada yanlış bir şey daha görüyorum. OHAL çerçevesinde çıkarılmış olan Kanun Hükmünde Kararnâmeler var. Bu KHK’lara listeler halinde eklenen binlerce, on binlerce ihraçlar var. KHK’nın hukukî niteliği kanundur. KHK, Meclis tarafından verilen yetkiye istinaden Meclis yerine Bakanlar Kurulu tarafından kullanılması anlamındadır.

Netice itibariyle Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı KHK’lar kanundur ve kanun statüsündedir. Meclis adına da yapıldığı için, Meclis’in kanun yapma yetkisi genel sınırının nerede başlayıp nerede bittiğinin doğru tayin edillmesi lâzım.

Meclis’in kanun yapma yetkisi herhangi bir sınıra bağlı değildir. Ancak kuvvetler ayrılığı esası ile kanun yapmanın temel iki tane sınırı var. Bunlardan birisi, KHK ile mahkeme kararı tesis edilemez, yargının yapacağı işi yapılamaz.

İkincisi, KHK ile idâri işlem yapılamaz. Yani bir kamu personelinin görevine son verip ihraç etmek idârî bir işlemdir. KHK ile kamu hizmetlilerinin işlerine nasıl son verileceğinin bütün şartlarını tayin edebilirsiniz. “Şunlar aranacaktır, bunlar aranmayacaktır” diyebilirsiniz. Bu sizin yetkiniz dahilindedir. Şartları kanunla belirleyebilirsiniz ama idârenin yerine geçecek doğrudan doğruya idârî işlem tesis ediyorsanız Meclis’in kanun yapma yetkisinin sınırını aşmış olursunuz. Benim hukuk anlayışıma göre bugün bazı KHK’ların böyle bir sıkıntısı var.

Peki, OHAL kalktığı zaman ne olacak? O zaman yargı denetimine çıkılacak. KHK’lerle yapılan bütün bu emr-i vaki uygulamalar yargı denetimine çıkacak. Gerçekten, hangi yargı yeri Meclis’in kanunla idâri işlem tesis edebileceğini kabul edecek? Soruyorum; Meclis kanun çıkararak birini bir yere müsteşar, genel müdür, Türkiye’nin her hangi bir ilçesine nüfus müdürü tayin edebilir mi? İşin bu şekilde yapılması, gereksiz yere mağduriyet doğruyor.

Bu yüzden OHAL uygulamalarını kabul etmeyen, hukukî bulmayan etkili çevreler var. Bu yüzden de Türkiye eleştiriliyor, sıkıntıya giriliyor…

“BAŞKANLIK SİSTEMİ”NİN TÜRKİYE’YE UYGUN OLMADIĞINI TESBİT ETTİ

Gündemdeki “başkanlık”, “güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı” tartışmalarında merhum Demirel’in Başkanlık sistemini savunduğu iddialarına yorumunuz nedir?

Önce şunu belirtelim ki, Demirel Başkanlık sistemine karşıydı. Demirel, başkanlık sisteminin Türkiye’ye has bir sistem olmadığını ve büyük mahzurları olduğunu, bu sistemin Türkiye’ye getirilebilmesi için çok büyük değişiklikler yapılması gerektiğini, halkın böyle bir değişikliğe alışabilmek için yılların geçeceğini ve bizim yapımızın da buna müsait olmadığının farkındaydı. Onun için buna temelde karşıydı.

Burada karıştırılan husus şu; Merhum Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde başkanlık sistemi konuşuldu. Demirel, Cumhurbaşkanlığı döneminde, kendisine bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu’na bir araştırma yaptırdı, dokümanlar topladı. Ancak bu araştırmanın sonucunda “başkanlık sistemi”nin ülkemiz şartlarına uygun olmadığı, getirilmesi halinde önemli sorunlar yaşanacağının belirtilmesi üzerine bu konu bir daha da açılmadı.

Bugün Anayasayla, yasayla uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı eski arkadaşlarımız,  -kendilerine mevcut iktidarda sempati toplamak, AKP’ye yakın olabilmek için mi yapıyorlar bilmiyorum- “başkanlık sistemi”nin ya da “yetkileri arttırılmış Cumhurbaşkanlığı”nın ne kadar iyi olduğunu anlatabilmek için “Demirel bize bu çalışmayı yaptırdı” diyorlar. “Demirel’in ‘başkanlık sistemi’nin getirilmesini, yetkilerinin arttırılmasını istediğini” öne sürüyorlar. Geçmişle ilgili gerçekler söylenmeden sayın Erdoğan adına sonuç çıkarmaya çalışıyorlar. Rahmetli Demirel’i yakından tanıyan bir kişi olarak biliyorum ki bu doğru değil. Bu, “Demirel hastayı mühendise gönderdi buna bir reçete yaz gönder” demek gibi bir şeydin.

Demirel “başkanlık sistemi”nin de içinde olduğu bir çalışma yaptıracaksa bu işin erbaplarına, uzmanlarına, üniversite hocalarına yaptırırdı. 

ANAYASA VE HUKUK FİİLÎ DURUMA UYDURULAMAZ

Başkanlık sistemi doğru bir sistem değil. Osmanlı’da 36 padişah var. Osmanlı devletinin bir saat sadrazamsız kaldığını söyleyebilecek var mı? Bir günde bazen iki sadrazam atandı, ama sadrazamsız kalmadı. Cumhuriyet döneminde de böyledir. Ne halkımızın ne de Meclisimizin “başkanlık sistemi” diye bir geleneği yoktur. Bu konuda bilgimiz de yok. Türkiye’nin bu konuda hiçbir birikimi de yoktur. Hiçbir birikimi olmayan ülkeye “başkanlık sistemi” getirilse daha baştan başlar tökezlemeye. Yeni baştan içtihat yapmaya, yeni baştan gelenek oluşturmaya başlanacak. 

Rahmetli Demirel, cumhurbaşkanlığı döneminde yetkilerini arttırmak üzere hiçbir anayasa değişikliği isteminde bulunmadı. Demirel Anayasa değiştirerek görev süresinin uzatılmasını kabul etmediğini, şimdiye kadar hiçbir makama tayinle gelmediğini, seçimsiz hiçbir makamda oturmadığını belirtirdi. 

Rahmetli Demirel’in temel bir ilkesi vardır; görevlerin, makamların kansız, hilesiz ve kavgasız değişmesi. Türkiye kansız ve hilesiz cumhurbaşkanını değiştirdi, ama kavgasız değiştiremedi.

Bilindiği gibi 367 meselesinde Cumhurbaşkanı seçimi tıkanınca, seçilemeyince Anayasanın ilgili maddesi değiştirilerek cumhurbaşkanına halk seçti. Halka gidiş sebebiniz başka, “başkanlık sistemi” için halkın önüne koyduğunuz sebep başka. Anayasada Meclis’e ait olan cumhurbaşkanı seçme yetkisini halka vermekle Anayasanın bütün maddeleri değiştirilmiş olur mu?

Sayın Cumhurbaşkanı pasif bir konumda kalmak istemiyor, siyasete devam etmek istiyor idiyse, Cumhurbaşkanlığına gitmez, başbakan olarak kalırdı. Kimsenin ille de Cumhurbaşkanı olması için sırtına silâh falan dayamadı, zorlamadı.

Gerçek şu ki, bütün bunlar şimdiki Cumhurbaşkanı’nın konumunu meşrûlaştırmak için yapılıyor. Başbakan’ın tâbiri ile “fiilî durum var, buna bir çâre bulalım” deniliyor. “Hukuk dışı bir durum var” diyemiyor.

Zira “fiilî durum” dedikleri, aslında “hukuk dışı durum” demektir. Yapılması gereken, “fiilî durum”u Anayasa, hukuka, meşrûiyete uydurmaktır, Anayasa ve hukuku “fiilî durum”a uydurmak değil.

YENİ ASYA CÂMİASI DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLERİN FARKINDA

İslamköy’deki görüşmemizde, “cemaatlerin tavrı”na dair Yeni Asya’nın, Yeni Asya câmiasının demokrasi mücadelesindeki duruşunu takdirle, “Aman bu asil duruşunuzu devam ettirin!” dediniz. Bu hususu biraz açar mısınız? 

Bugün yine aynı şeyi söylüyorum. Yeni Asya câmiası demokrasinin ne kadar büyük nimet olduğunun yeni değil, yıllardır farkında. Bu câmia, çok önem verdiği inanç özgürlüğünün teminatının demokrasi de olduğunu biliyor.

TOPARLANMA DP’DE OLMALIDIR

2013’te, DP Sinop İl Başkanı ve eski bir bakan olarak, iktidarın bunca yanlışları karşısında halkın tepkisini sandığa yansıtmasını istiyorsunuz; “Burada sizin gurur duyabileceğiniz iftihar edebileceğiniz bir parti var” çağrısıyla DYP ve ANAP’lıları DP çatısı altında toplanıp bu partiyi tekrar canlandırmaya dâvet ediyorsunuz. Bugün Türkiye siyasetindeki tıkanıklık ve çözümsüzlük karşısında, Menderes’in mirâsı ve Demirel’in devam ettirdiği Türkiye’nin demokrasi ve kalkınmasında büyük emeği olan demokrat misyonun, merkez sağın yeniden toparlanması değerlendirmeniz nedir?

Demokrat Parti’nin bu toparlanma için mevcut partiler içinde en uygun parti olduğu kanaatindeyim. Zira Türkiye’nin problemi, halkın benimseyeceği, peşine düşeceği ciddî bir muhalefet partisinin yokluğundandır. Türkiye’nin çektiği sıkıntının altında bu yatar. Bunun giderilmesi için de Demokrat Parti en uygun bir partidir. Toparlanma DP’de olmalıdır.

Demokrat Parti’deki yönetici arkadaşların buna imkân vermek üzere harekete geçmeleri ve bunu yapacak olanların önünü açmaları gerekir. “Buyurun gelin burayı ayağa kaldıralım” demeleri lâzım. Tabiî ki, buraya demokrat misyonu kabul eden, benimseyen insanlar gelecek.

Siyaset ayrı meziyetler isteyen bir kurumdur. Siyasetin aradığı bütün nitelikleri olan insanlarımız var, ama kenarda duruyorlar. Nerede olursanız olun siyaset, siyasî partilerde siyaset yapılarak öğrenilir. Yani mu’cizevî şeyler yoktur. Memleketin bu partiye ihtiyacı var. Alternatif burası. Halk inanılmaz şekilde son zamanlarda alternatif olarak Demokrat Parti’yi arıyor.

İNANÇ SAHİBİ, ÇOK OKUR, DÜNYAYI TÂKİP EDERDİ

Merhum Süleyman Demirel’i yeni nesillere kısaca nasıl târif edip tanıtırsınız?

Süleyman Demirel’in birinci özelliği inanç sahibi bir insan olmasıydı. Demokrasiye bağlı bir insandı. İkinci özelliği, çok fazla okumasıydı. Dünya siyasetini tâkip eder, hızlı okumayı sever ve becerirdi. Avustralya’da çıkan kitap ikinci gün masasında olurdu.

Teşkilâtına, partililerine, halkına güvenirdi. İnsanın sağduyusuyla her zaman doğruyu bulacağına inanırdı. Bu inancında da hiçbir zaman yanılmadı.

İçimde bir ukdedir. Bugün Rahmetli Demirel’in ismini dahi adına almak istemeyen insanların siyaset yapmalarının anahtarını Demirel 1986 yılındaki referandumla kendilerine vermişti.

Kötü bir yolcu otobüsü ile gezmediği il, ilçe kalmadı. İçinde bir marangoz merdiveni ile 22 defa otobüsün üzerine çıkıp, konuşmalar yapmıştır. Köy geçtik ev geçmedi. Türkiye’yi karış karış gezdik. O zaman yasaklar bu babayiğitler neredeymiş? Hepsi kaçacak, girecek delik arıyorlardı. Şimdi rahmetli Demirel’in adını anmaktan korkanlar türedi…

AB DEĞERLER SİSTEMİ VE TÜRKİYE

Biz Avrupa’yı anlamıyoruz. Avrupa’yı anlamak için yeni dünya düzenini iyi incelemek lazım. Avrupa 1450 yıllarda (Rusya hariç)  toplanarak bugün takipçisi olduğu kuralları koymuş bir devletler topluluğudur. 500-600 sene öncesinden bahsediyorum.

Her devlet kendi içişlerinde bağımsız, dışarıdaki işlerinde bağımlı mı, hayır. Kuvvetler dengesi denilen denge üzerine oturtulmuş ve insanların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi esasına dayalı ve bunları yadırgayamayan, düşüncelerimize pek uymayan, millet ve devlet konseptlerimizde pek uygulamayan bir yapıyı tâ 1450’de benimsemişler, kabul etmişler ve uygulamışlar.

Katılanların ayrılma isteklerini şimdi kınayan var mı? Niye kınamıyorlar. Avrupa’nın şöyle ya da böyle uygulaya geldiği bir siyasî değerler sistemini getiriyor. Bu bizim düşüncemizle bağdaşmadığı için hep “Avrupa bizim üzeremize oyun oynuyor” gözüyle bakıyoruz. Doğru, Batı’nın bizim üzerimize oyun oynadığı da olmuştur. İngilizler Şeyh Said isyanını tahrik etti, Musul’u böyle kaybettik. Milletler Cemiyeti’nde oylama yapılacaktı, yapılamadı. Yoksa Musul misak-ı millî içerisindeydi.

Ben Avrupa’nın Türkiye üzerinde oyunu yoktur demiyorum. Her devlet başka devletlerle olan ilişkilerinde bir takım farklı davranışlar içerisine girebilir. Nasıl onların yaptıklarını biz yadırgıyorsak, bizim yaptıklarımızı da yadırgayanlar insanlar var.

Okunma Sayısı: 15108
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kim doğru

    10.4.2017 08:59:57

    Yaşmı koydular kurumu koydular kılıçdaroğlu diyor işte kontrollü darbe diye herşey çıkacak gün yüzünü inş.

  • Halime

    24.12.2016 23:22:46

    Lütfen Allah rızası için bunları baştakilere iletin bende çocuklarımla beraber kala kaldım çok mağdurum ama sesimizi kimseye duyuramıyoruz

  • kamil

    24.12.2016 13:23:58

    Cevher vê Mehmet bey hocam khk magduriyeti ilgili bu ropartaji yaptiginiz icin basta yeniasya műmtaz ailesine zatialilerinize vê hocamin sahsina com tesekkur ederim lutfen bunu mektup olarak siyasilere sn.cumhurbaskanina iletiniz inanin cok magduruz cocuklarimiz boynu bukuk Allah kimseyi aclikla imtihan etmesin

  • mahmut

    24.12.2016 06:14:00

    doğru tesbitler,temennniler.Ama yanlış zamanda maalesef.içine düştüğümüz durum bir kördüğüm.Aşağı tükür sakal yukarı tükür bıyık.her halükarda yapılan yanlışların ,hataların,hırsların,iftiraların,çıkarların,ihanetlerin,aldatılmışlığın ,değerlerimizin kaybedişin neticesi acı bir bilanço olarak karşımıza çıkacak.Ekonomi çöktü,polis dağıldı,asker zayıfladı,insanlar birbirine düşman.Burdan acıdan başka bir şey çıkmaz.Bir Nuh tufanı kapıda

  • Yemen

    24.12.2016 00:42:08

    Haksızlıklar karşısında lûtfen herkes sesini çikarsin

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı