"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Prof. Dr. Hüseyin Uzun: Eğitim, hür bir zeminde olmalı

11 Mayıs 2017, Perşembe
Prof. Dr. Hüseyin UZUN ile röportaj...

Kendinizi tanıtmakla başlayalım isterseniz?

1968 Trabzon, Dernekpazarı doğumluyum. Ortaöğretim yıllarım Kdz. Ereğli ilçesinde, üniversite yıllarım ise İstanbul’da geçmiştir. Risale-i Nurlar’ı, lise son sınıfta tanımak nasip oldu. O gün bugündür, Risale-i Nurlar’dan istifade etmeye çalışıyorum. Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Metalurji Bölümü mezunuyum. Doktora çalışmalarımı, İngiltere Londra Üniversitesi’nde Malzeme Mühendisliği alanında gerçekleştirdim. Doktora sonrası, Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak göreve başladım. Bu sırada bir yıllığına, Almanya Uzay Merkezi’nde çalışmalar yaptım. Halen Sakarya Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde Prof. Dr. olarak görev yapmaktayım. Evli ve üç çocuk babasıyım.

Son yüzyılımızda yazdığı eserler ve şahsında mevcut bütün hususiyetleriyle öne çıkarak, ülkemiz ve dünya genelinde yoğun alâkaya mazhar şahsiyetiyle, Bediüzzaman’ı nasıl bilir ve nasıl anlatırsınız?

Bediüzzaman, âhirzamanda tecdid vazifesi ile görevlendirilmiş, bir müceddiddir. Asrımızın sorunlarına, problemlerine Kur’ânî ve nebevî ölçüler ışığında çözümler getiren, İslâm dinine yeni yorumlar kazandıran mütefekkir bir şahsiyet olarak, Risale-i Nur Külliyatı adı altında vehbi ilimle kayıt altına alınan eserleri, çağımız insanına hediye etmiştir. Bediüzzaman’ın eserleri, Asr-ı Saadeti günümüze taşıyan mahiyette eserlerdir. İnsanın ve kâinatın yaratılış maksatlarını, Yaratıcımızı nasıl tanıyıp, O’na karşı muhabbetimizi nasıl inkişaf ettirebileceğimizi, asrın kafamızda oluşturduğu şüpheleri nasıl izale edebileceğimiz ile ilgili pek çok meseleyi, aklî ve mantıkî delillerle ispat etmiştir. Bediüzzaman’ın eserleri, hem ahiret hem de dünya hayatımızı nasıl bir Cennet hayatına dönüştürebileceğimiz ile ilgili pek çok şifrelerin yer aldığı eserdir. Toplum hayatımızı nasıl düzene sokabileceğimizi ve bütün insanlarla barış içerisinde nasıl yaşayabileceğimizin anahtarlarını da Risale-i Nur eserlerine derc etmiştir. Bize düşen, bu Kur’ânî dersleri okuyup, anlamaya çalışmak ve hayatımıza tatbik etmeye gayret etmek olmalıdır.

EĞİTİM ISRARI

Bediüzzaman’ın hayatı incelendiğinde, öne çıkan özelliklerinden birisinin de eğitim unsuru olduğu görülmektedir. Neden eğitime bu derece önem vermektedir? Eğitimde ileri sürdüğü projeler mevcut mu? Bediüzzaman ve eğitim konulu bir değerlendirme yapılırsa, neler söylenebilir?

Eğitim, Bediüzzaman’ın hayatı boyunca ısrarla üzerinde durduğu bir konudur. Eserlerinde, taklidi bir imanı tahkik mertebesine çıkartmanın, eğitimle, ilimle olabileceğini dile getirir. Allah’ı (cc) tanımanın, Peygamberimizin (asm) tavsiyelerine uymanın yolu hep eğitimden geçer. Çünkü “insan bu kâinata tâallümle tekemmül etmek için gönderilmiştir” der, Bediüzzaman. Allah’ın “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” emrini dikkate aldığımızda da okumak, öğrenmek, ilim tahsil etmek, marifet ilmimizi inkişaf ettirmek, kâinatta cari fen ilimlerini mana-yı harfîyle okumak, insanın yaratılışının, fıtratının bir gereği olduğunu göstermiyor mu?

Bediüzzaman, her zemin ve mekânı eğitim alanı olarak kullanmamızı istiyor. Sadece okulumuz ve üniversitemizi öğrenme yeri olarak görmememiz gerektiğini; evimiz, sohbet mekânımız, bahçemiz, gökyüzümüz, yeryüzümüz kısacası bütün kâinatı, bir mektep ve medrese olarak telâkki etmemiz gerektiğini ders veriyor.

Bütün ahlâksızlıkların, geri kalmışlığın ve harici düşmanlara karşı mağlûbiyetlerin ana sebebinin cahillik, olduğunu söyler, Hz. Üstad. Cahilliğin bertaraf edilmesi için de eğitimin ıslah edilmesi gerektiğini savunur.

Bediüzzaman, “Fen ilimlerinin eksikliği medrese talebesini taassuba atmakta, dini ilimlerin eksikliği de mektep talebelerini şüpheye, hileye sevk etmektedir” tesbitini yaparak, medreselere fen ilimlerinin konulmasını, mekteplere de dini ilimlerin yerleştirilmesini teklif eder. Bu amaçla, Bediüzzaman’ın önerdiği en önemli eğitim modeli projesi, Medresetü’z-Zehra’dır. Bu proje aslında çağımızda İslâm âlemi için bir tecdid projesi niteliğindedir.

BİR ÜNİVERSİTE MODELİ

Bu proje, din ile fen ilimlerinin beraberce okutulduğu bir üniversite modeli olmakla birlikte, bu üniversitenin ortak lisanı, Arapça dili olmalıdır der, Bediüzzaman. Üniversite hangi ülkede açıldı ise o ülkenin resmî lisanı ve bulunduğu bölgenin mahalli dili ile tedrisatın yapıldığı, üçlü bir lisan kaynaşmasının gerçekleştirileceği bir projeden söz eder. 

Aynı zamanda bu eğitim kurumlarında dikkate alınması gereken eğitim metotları hakkında da önerilerde bulunur. Soru-cevap, müzakere tarzındaki usûllerin yaygınlaştırılması gerektiğini savunur. Talebelere, her zaman meslek ahlâkının benimsetilmesi, din ve hamiyet duygularının inkişaf ettirilmesi, şevk ve moral aşılanması gerektiğini söyler. Talebelere, mesleğini en ince ayrıntılarına kadar öğrenmenin ve en hassas bir şekilde icra etmenin, manevî bir cihad hükmünde olduğu şuurunun kazandırılması gerektiğini dile getirir. Her zaman ve zeminde fazla para kazanmanın değil, insanlığa hizmetin ibadet olduğu şuurunun verilmesi hatırlatılır. Allah’ın (cc) adını yaymanın en tesirli silâhının fikir, ilim, san’at ve teknolojik gelişimin, tekâmülün olduğu irşadının yapılmasını tavsiye ediyor.

Bediüzzaman’ın eğitim modelinde, ümit, hamiyet, moral, çalışkanlık büyük bir yer tutar. Müslümanların maddî ve teknoloji yönünden geri kalmasının, fakirleşmesinin yani “zarurete” düşmesinin bir sebebinin de tembellik, ümitsizlik, şevksizlik ve moral bozukluğu olduğu tesbitinde bulunur. Hayat sahibi olan bir insanın, yaşamaktan lezzet alabilmesi için hareket etmesi, çalışması, çeşitli faaliyetlerde bulunması gerektiğini hatırlatır. Bu hareketin tetikleyicisi olarak moral yüksekliğini, şevk ve ümidi hedef gösterir. Şevk, moral ve motivasyonun, insanın çalışma azmini tetikleyen enerji kaynağı, buharı olarak tanımlar. “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm Sûresi, 53:39)  Kur’ân’ın emrini rehber etmemizi ve bu şuurla hareket etmemiz gerektiğini, hararetle tavsiye eder.

İnsan fıtratına zıt olamayan, fıtrata uyumlu bir eğitim modeli de dikkate alınması gereken diğer bir konu. Bu bağlamda karma eğitimin insan fıtratına uyumlu olmadığını ifade etmek isterim. Karma olmayan eğitimin çok daha verimli olduğu, öğrenmeye odaklanma meylini çok daha üst seviyelere çıkarttığı hususu, yapılan araştırmalar tarafından da tescil edilmektedir. Dolayısıyla başarılı olmak için insan fıtratına uygun bir eğitim modelini tatbik etmek gerekir.

DEĞERLER KAZANDIRAN EĞİTİM

Çok uzun yıllardır, devlet bünyesine hâkim mevcut eğitim sisteminin ülkemiz ve insanına kazandırdığı ve kayıp ettirdiği hususlar değerlendirildiğinde, bu husus nasıl izah edilir? Neler söylersiniz?

Eğitim, hür bir zeminde olmalı. Eğitimin önündeki ideolojik prangaları, kaldırmak gerekir. Her bir talebe özgürce fikrini beyan edebilme özgüvenine sahip olacak şekilde yetiştirilmelidir. Fertlere, meslek seçiminde maddiyata değil, insanlığa hizmet etmeye önem verecek duygu ve düşünce yapısına sahip olabilecek değerleri kazandırmak gerekir.  

Bediüzzaman maddî terakkinin esasını; milletinin yani İslâm milletinin menfaatini, kendi şahsî menfaatinden üstün tutarak, fedakâr bir şekilde çalışma azmine bağlar. “Kimin himmeti milleti ise o tek başıyla küçük bir millettir” diyerek, bu hakikati veciz bir şekilde ifade eder. İşte Bediüzzaman’ın dikkatimizi çektiği millet menfaatinin, şahsî menfaatten çok daha ileri olduğu şuurunu benimsetmek ve talebelere de biz büyükler olarak örnek olmak zorundayız.

Tek tip, tornadan çıkmış ideolojik kişiler değil; sorgulayıcı, fikrini beyan edici, araştırıcı nesiller yetiştirmek hedeflerimiz arasında yer almalıdır.

Ülkemiz ve insanımızın geleceği açısından, eğitimde ortaya konulması gereken akılcı projeler bu bağlamlarda ortaya konulursa nasıl bir yol takip edilmelidir?

Artık millî bir eğitim modelini geliştirip tatbik etmek zorundayız. Her Millî Eğitim Bakanı’nın değişmesiyle değişen bir eğitim sistemi, uygulanabilir bir eğitim sistemi değildir. Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yoktur. En güzel model ülke veya ülkeler incelenerek; bu modeller üzerinden hareketle kendi önceliklerimize, dinî hassasiyetlerimize, kültür ve geleneklerimize uygun bir format kazandırarak uzun süreli tatbik edilebilecek eğitim modellerinin geliştirilip, uygulanması gerekir. 

YENİLİKÇİ BEDİÜZZAMAN

Bir eğitimci gözüyle baktığınızda, Bediüzzaman ve eğitim konusunda, devlet, yönetimler ve insanlarımıza ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Çağımızın insanına yenilikçi modeller sunan Bediüzzaman’ın fikirlerini ve Risale-i Nur eserlerini, siyasî iktidarların eğitim projeleri hazırlarken dikkat-i nazara almaları gerektiğini hatırlatmak isterim. Eğer bu orijinal yorumlu eserlerden yararlanılmaz ise hazırlanan eğitim projelerinin hem eksik ve hem de tutarsız kalacağı ikazını da yapmak yerinde olur. Din ilimleri ile fen ilimlerinin aynı eğitim çatısı altında verilmesi hususunda yeni müfredat çalışmalarının yapılması gerekir. Özellikle okullardaki din eğitimi ayağının Risale-i Nur eserlerinden istifade edilerek hazırlanması gerektiği hususuna dikkat çekmek isterim. 

Fen ilimlerinin Allah’tan (cc) nasıl bahsettiği, Rabbimizi bize nasıl tanıttırdığı hakikatlerinin ders konuları içerisine derc edilerek hazırlanan kitapların, eğitim malzemesi olarak kullanılması gerektiğini söylemek isterim.

Son bir değerlendirme yapacak olursanız, neler söylersiniz?

Eğitim, bir toplumun gelecek nesillerini yetiştirmek için önemli bir faaliyet ve hizmettir. Gelecek nesillerin ahlâklı, demokrat, hürriyetperver, hamiyet sahibi, inançlı olabilmeleri için hayatın her safhasında doğru ve isabetli bir eğitimden geçmeleri zorunludur. Ülkemizde, eğitim verirken materyalist bir bakış açısıyla veya ideoloji merkezli bir yaklaşımla değil; evrensel niteliklere haiz, insanî değerleri öne çıkaran, Müslüman bakış açısıyla tevsi edilen ve İslâmi seciyelerle süslenmiş bir yaklaşımla hareket etmenin gerekliliğine dikkati çekmek istiyorum. Özellikle de Bediüzzaman’ın fikirlerinin dikkate alınması gerektiğini ve Risale-i Nur eserlerinin de eğitim malzemesi olarak müfredatta yer alması gerekliliğini bir kez daha hatırlatarak, böyle bir fırsatı bana verdiğiniz için teşekkürlerimi arz etmek isterim.

Röportaj: Mustafa ÖZTÜRKÇÜ

Etiketler: eğitim
Okunma Sayısı: 6470
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Feyzi Arslan

    27.5.2021 11:20:45

    Tebrikler Hüseyin bey kardeşim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı