"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur bütün şüphelerimi izale etti

14 Ocak 2015, Çarşamba
Lu Qing Lu: “Önceleri, ‘Eğer bir tanrı varsa niye bütün bu adaletsizliklere, kötülüklere izin veriyor ki?’ diye düşünürdüm. Tanrının merhametli olması ve kötülük yapanları hemen cezalandırması gerekmez mi? diye sorardım. Ama Risale-i Nur’u okuduktan sonra anladım ki; adaletin tam olarak tecelli edeceği yer bu dünya değil, herkesin hesaba çekileceği bir hesap günü var ve bütün ameller tam bir adaletle, Alim ve Rahim olan Allah tarafından tartılacak. Risale-i Nur, bu şüpheyi tam olarak giderdi.”

Dizi röportajımızın ikinci konuğu Çin’den. Kâinatta Hâlıkını arayan ve hayatın gayesini soran bir başka hakikat yolcusu… Asıl adı Lu Qing Lu olan Meryem; kabul-u ademden iman-ı billaha giden yoldaki serüvenini ve arayışlarını Yeni Asya okurlarıyla paylaştı.

Okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Meryem. 10 sene önce öğrenci olarak Avustralya’ya geldim. Şu anda özel bir okulda yardımcı muhasebeci olarak çalışıyorum.

İslâmı tanımanıza kim vesile oldu?

Singapurlu, Müslüman bir arkadaşım beni bir sohbete dâvet etti. Bir Risale-i Nur sohbetiydi bu. Bu sohbetler vasıtasıyla, yavaş yavaş İslâmı anlamaya ve bu hayat tarzını sevmeye başladım. İslâm, bana bir çok şeyi açıkladı ve herşeye bir anlam kazandırdı ve Risale-i Nurla tanıştım. Harika bir kitap. Bu kadar güzel bir kitap okumamıştım daha önce. Kâinatın ne için var edildiğini ve gördüğünüz herşeyin arkasında bir yaratıcı olduğunu –inkâr edilmesi mümkün olmayan bir şey söylüyor size. Pek çok insan bunu bilmiyor. Fakat dikkatle incelerseniz, hayretler içinde kalıp bunun hakikat olduğuna inanırsınız.

Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?

Singapurlu arkadaşımla tanışmamdan sonra Çin’e gittim. Geri döndüğümde arkadaşımdan bir mesaj aldım. Hayatında bazı pozitif değişiklikler olduğunu ve benimle paylaşmak istediğini söylüyordu. Neler olduğunu merak ediyordum. Bir gün arkadaşım baldızıyla beraber evime geldi. Biraz hayat hakkında konuştuk. O zaman Allah’ın varlığından pek konuşmadık. İslâm hakkında birşey bilmiyordum. Onlar yavaş yavaş beni bu konu üzerinde düşünmeye ve merak etmeye sevk ettiler. Böylece her Pazartesi, bir jimnastik salonunun üst katında düzenlenen sohbetler çok ikna ediciydi. Ve bir gün yine sohbetteyken, birdenbire artık daha fazla yanlış yolda kalamayacağımı hissettim. Müslüman oluş hikâyesini anlatan bir arkadaşın sözleri beni çok etkiledi. Dünyayı nasıl gördüğünü şöyle anlattı: İki yol vardı önünde. Birisi tamamen karanlık. Diğeri, tamamen aydınlık; hayat ve ümitle dolu, çok güzel bir menzile giden, doğru yol. Ben de doğru yolda olmak istiyordum ve Müslüman olmaya karar verdim. Bana yardım ettikleri için arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.  

Aileniz ve arkadaşlarınız Müslüman olmanızı nasıl karşıladılar?      

Başlangıçta çok heyecanlıydım. Müslüman olduğumu ve İslâmın ne kadar güzel olduğunu hemen söylemek istiyordum. Ama o kadar büyük bir tepki vereceklerini düşünmemiştim. Bu kararımdan pek hoşlanmadılar. Çünkü, Çinliler din hakkında çok fazla bilgi sahibi değiller ve İslâm, medyada iyi yansıtılmadığı için, Müslüman olmamı hoş karşılamadılar. Bu benim için de zordu. Din hakikatını, İslâmın benim için ne demek olduğunu ve gerçek bir Müslümanın nasıl olduğunu onlara anlatmakta daha sabırlı olmalıydım. Ümid ediyorum, inşallah bir gün ailemin de Müslüman olmasına vesile olurum.

Daha önceki hayatınız nasıldı ve nasıl değişti?

Ben ateisttim. Allah’a inanmıyordum. Okulda bana, uzun zaman önce maymundan insana dönüştüğümüz öğretilmişti ve kimsenin de bu konuda bir şüphesi yoktu. Avustralya’ya geldiğimde Allah’a inanan insanlarla tanıştım. Bazı zamanlar kiliseye gittiğim de oldu, ama ikna olmadım, çünkü din konusu üzerinde hiç durmuyordum o zamanlar. Bir gün Amerikalı bir arkadaşım bana, Allah’a inanıp inanmadığımı sordu. ‘Hayır’ dedim. Sonra da ‘öldükten sonra cennete gitmek istemiyor musun?’ dedi. Ben de cennete inanmadığımı söyledim. Bu gösteriyor ki, o zamanlar Allah, cennet gibi kelimeler kesinlikle benim sözlüğümde yoktu. Artık farklı farklı dinlerle tanışmaya başlıyordum. Sokakta insanlar beni durdurup benimle konuşuyorlardı. Bir gün, bir kadın beni durdurdu ve bana ‘Hare Krishna’ isminde bir kitap verdi. O zamanlar, yapacak fazla birşeyim yoktu ve okumaya başladım. Belki de gerçekten bir tanrı vardır, diye düşündüm. Şüphelerle dolu uzun bir süreçti bu. Bunun üzerinde ciddî bir şekilde düşünüyordum ve sonra bu kitapları, Risale-i Nurları buldum ve hayatım tamamen değişti. Güçlü bir mü’min oldum ve biliyorum, Allah var. Artık alkol almıyorum, domuz yemiyorum, başörtü takıyorum, iyi bir Müslüman olmaya ve Müslümanın yaşaması gerektiği gibi yaşamaya çalışıyorum. 

Bizzat kendinizde ne gibi değişiklikler oldu?

Daha huzurluyum. Önceden insanların ne kadar kazandığına odaklanmıştım. Artık bu o kadar önemli değil, kazandığımla mutluyum. Tabiî ki temel ihtiyaçlarınızı karşılamak için önemli, ama daha önemli şeyler var. Rızkı veren Allah. Bizim görevimiz sadece işimizi en güzel şekilde yapmak ve ibadet etmek. Netice ise Allah’tan. Bu açıdan değiştiğimi hissediyorum. Hem artık nefsimin değil, Allah’ın benden ne istediğine odaklanıyorum. Şimdi kendime: “Bu nefsimin arzuları için mi? Allah rızası için mi?” diye soruyorum. Karar verirken, bir şey yaparken, Allah’ın rızasını düşünüyorum ve benim için en güzelini verir diyorum, duâ ediyorum. İstediğim şeyi vermeyebilir, ama Allah en iyisini bilir diyorum…

Şüphelerle dolu bir süreçten bahsettiniz. Risale-i Nur bu şüphelerinizi izale etti mi?

Evet. Risale-i Nur bütün şüphelerimi izale etti. Önceleri, “Eğer bir tanrı varsa niye bütün bu adaletsizliklere, kötülüklere izin veriyor ki?” diye düşünürdüm. Tanrının merhametli olması ve kötülük yapanları hemen cezalandırması gerekmez mi? diye sorardım. Ama Risale-i Nur’u okuduktan sonra anladım ki; adaletin tam olarak tecelli edeceği yer bu dünya değil, herkesin hesaba çekileceği bir hesap günü var ve bütün ameller tam bir adaletle, Alim ve Rahim olan Allah tarafından tartılacak. Risale-i Nur, bu şüpheyi tam olarak giderdi. Diğer bir şüphem de, neden burada olduğuma dairdi. Herkes öylesine bu dünyaya geldi, hayatlarını yaşadılar, bir tanrı var veya yok fark etmez diye düşünürdüm. Risale-i Nur’u okuduktan sonra, gayesiz bir şekilde istediğimiz gibi yaşayamacağımızı anladım. Allah bizi insan olarak yarattı ve bize özel kabiliyetler verdi ki her bir eserinde onun sanatını takdir edebilelim. Her şeyin arkasındaki büyük merhameti görmek, Allah’a bize verdikleri için şükretmek ve günahlarımızı bağışlaması için duâ etmek... İşte bizim gayemiz bu. Bu gâye için bazı imtihanlara tabi tutuluyoruz. Bunun yansımaları benim hayatımda da vardı. Geriye dönüp baktığımda, bütün o acıların, korkuların niye benim başıma geldiğini şimdi anladım. Eğer herşey güzel ve mükemmel olsaydı; başıma gelen şeylerdeki derin anlamları düşünmeyecektim ve hiçbirşeyi umursamayacaktım. Bütün zorluklar benim için birer imtihandı. Ya olgunlaşıp daha iyi bir insan olacaktım veya aşağının da aşağısına düşecektim.

Risale-i Nur’da özellikle çok sevdiğiniz bir bölüm var mı?

Evet. 1. Söz, her hayrın başlangıcı, Bismillah. Çünkü, biz bir şeyi yaparken pek çok beklenti içerisine giriyoruz. Güzel netice almak için herşeyi mükemmel yapmak istiyoruz. Bu da üzerimizde bir baskı sebebi oluyor. Bismillah, size güzel şeylerin sizden değil, Allah’tan olduğunu hatırlatıyor. Elinizden gelenin en iyisini, ihlâsla, Allah’ın rızasını kazanmak için yapıyorsunuz. Hem üzerinizdeki baskı kalkıyor hem de güzel neticeyi alıyorsunuz. 

Vakit ayırıp sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkür ederiz.

Röportaj: Nisa OKUR

Okunma Sayısı: 3254
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • hasan

    14.1.2015 12:07:24

    Size ihtar ediyorum: Kur’ân’a dayanan Risâle-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlûp olmaz, bu memlekete yazık olur. HAŞİYE , başka yere gider, yine tenvir eder. Hem, eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, hergün biri kesilse, hakîkat-i Kur’âniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i îmâniye ve Nuriyeden vazgeçmem ve geçemem. Şûâlar, s. 294.

  • RAMAZAN ADIBELLİ

    14.1.2015 10:21:53

    bu yazıyı okuyunca elhamd. dedim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı