"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî çözümüne insanlığın ihtiyacı var

29 Mayıs 2016, Pazar
Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz ile en son çıkan kitabı “Çağın Afeti Teröre Said Nursî’den Çözümler” hakkında görüştük. Kâzım Güleçyüz ve Ömer Ergün’ün ortak çalışmasıyla Yeni Asya Neşriyattan çıkan kitapta, küresel bir afet olarak bütün insanlığı tehdit eden terör belâsına karşı Bediüzzaman’ın dile getirdiği görüş ve teklifler işleniyor.

Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz ile en son çıkan kitabı “Çağın Afeti Teröre Said Nursî’den Çözümler” hakkında görüştük. Kâzım Güleçyüz ve Ömer Ergün’ün ortak çalışmasıyla Yeni Asya Neşriyattan çıkan kitapta, küresel bir afet olarak bütün insanlığı tehdit eden terör belâsına karşı Bediüzzaman’ın dile getirdiği görüş ve teklifler işleniyor.

Çağın Afeti Teröre Said Nursî’den Çözümler adlı, Ömer Ergün ile birlikte hazırladığınız bu kitap ne anlatıyor?

Bu kitap bizi de yakan, bölgemizi de yakan, Batıyı ve tüm insanlığı da vuran terör afetinin sebeplerini, nerelerden kaynaklandığını, çözüm yollarını ve önerilerini ihtiva eden bir çalışma. Bilhassa Türkiye özelinde terör olayını aşağı yukarı ana çerçevesiyle tesbit ve teşhis eden ve çözümler öneren Bediüzzaman Said Nursî’den yola çıkarak yapılan bir çalışma. Bu manada çalışmalar çok yapıldı aslında. Biz de yaptık. Ama bu konu hâlâ devam ediyor. Ve biliyorsunuz 10 ayda 500’e yakın şehit verdik. Binlerce insan etkilendi bu terör dalgasından. Sorun devam ediyor. Bu sorunu kalıcı bir şekilde çözmek için kalıcı çözümlere ihtiyaç var. Bu kitap daha evvel de defaatle dikkat çektiğimiz kalıcı çözümlerin tekrar gündeme sunulması ve kamuoyunun dikkatine getirilmesi amacını taşıyan bir çalışma. 

Peki, terörü doğuran temel etken neydi, Bediüzzaman’ın teröre çözümü nedi?

Bunu tek bir sebebe bağlamak mümkün değil. Ama belli başlı sebepleri şöyle ifade edebiliriz. Cenâb-ı Hak insanı en güzel fıtratta yaratmış, ama o fıtratın yaratılış maksatlarından uzaklaştırılması, insanî hasletlerden uzaklaşmasını netice vermiş. Hele hele din bağının yok sayılması, hatta tahrip edilmeye çalışılması insanın fıtratını bozmuş. Bediüzzaman, özellikle Müslümanlar için, “Eğer dinden çıkarlarsa anarşist olurlar, hiçbir şekilde idare edilemezler” tesbitini belki geçen yüzyılın başlarından itibaren dile getirmiş. Buna ilâveten zulümler, haksızlıklar, adaletsizlikler insan fıtratının ihtiyacı olan hürriyet, adalet, eşitlik gibi beklentilerin tersine bir netice doğurmuş. Baskı ve zulümler tepki ortamını meydana getirmiş. Terör de bu tepkinin ifade ediliş biçimlerinden biridir. 

Bunun çözümü; bu yanlışların ortadan kaldırılması, bu yanlışlara kaynaklık eden zihniyetin bertaraf edilmesidir. İş oralardan başlıyor. Türkiye başta olmak üzere bütün dünya için geçerli olan bir şey bu. Zaten terör küresel bir afet. Onun için çözümlerinin de küresel bir yaklaşımla ve insan fıtratının gereklerini dikkate alan bir çerçevede aranması lâzım.

Bediüzzaman’ın teklif ettiği çözümün gözardı edilmesi Türkiye’ye neye mal oldu?

Neye mal oldu? İşte bu kadar can gitti. Gencecik yaştaki insanlar. Gerek şehitler, gerek terörist olarak bu fitnenin tuzağına düşürülmüş olan gençler. Askerî kaynakların verdiği bilgiye göre halihazırda terör örgütü mensuplarının yüzde 40’ı 18 yaş ve altı. Çocuk yaşta yani. Bugüne kadar terör olaylarından dolayı 10 binlerce insanımızı kaybettik. Bu bir. Hem de genç yaşta, hayatlarının baharında. Terörist deyip geçtiğimiz, bazılarının “Oh oldu, geberdiler” dediği insanlar aslında kazanılabilir durumda olan, kazanılması gereken bizim çocuklarımızdı. Bu insanları dağa çıkmaya teşvik eden ortam nereden doğdu? Hangi yanlışların neticesi olarak doğdu? Esas bunlara odaklanmak lâzım. 

Bu memlekette Genelkurmay Başkanlığı yapmış, terörle mücadelenin askerî sorumluluğunu üstlenmiş insanların kayıtlara geçmiş itirafı var: “Biz devlet olarak en büyük başarısızlığı dağa çıkışları önlememekte yaptık. Yani terörist öldürmekle bitmiyor. İlker Başbuğ’un ifadesiyle, —görevdeyken— “Biz bu örgütü 5-6 defa bitirdik.” Çünkü her dönemde en az 5-6 bin kişilik bir dağ kadrosu var, ama sürekli tazelendi, yenilendi. Bu öldürmenin çözüm olmadığının ve dağa gidişler önlenemediği müddetçe çözümün olamayacağının gerçeğinin ifadesidir. Bugün de gene öldür mantığına dayalı bir yaklaşım ve terörle mücadele yöntemi devam ettiriliyor, ama bunun çözüm olmadığı tecrübelerle sabit. 

İlâveten bir sürü ekonomik kaynaklar, devlet-millet ilişkisinin zarar görmesi… Çünkü operasyonlar, yapıldığı zaman, sadece bunda etkisiz hale getirildiği söylenen teröristlerle sınırlı değil. En az yarım milyon insanın bu son yapılan operasyonlarda evlerini terk etmek zorunda kaldığına dair bilgiler var. İşte, operasyonların bittiği ifade edilen yerlerden ekranlara yansıyan görüntüler korkunç. Harabe. Dümdüz olmuş. Adeta savaş sonrası bir şehrin manzarası. Bunun ekonomik boyutu var. Sosyal boyutu var. İşte psikolojik boyutu var. Gönüllerdeki meydana getirdiği bir tahribat boyutu var. Dış boyutları var vesaire. Türkiye kendi iç meselesi olarak böyle bir problemle fitneyle uğraşmak zorunda bırakıldığı için ilâveten dış politikada da gücü kırılıyor. Velhasıl neresinden bakarsanız bakın. İnsan boyutuyla, can boyutuyla, ekonomik boyutuyla, sosyal boyutuyla, dış politika boyutuyla her alanda ağır bir bedel ödetti bize bu. Ödetmeye de devam ediyor.

Madem önemli bir çözüm var burada, bunu dış dünyaya nasıl ulaştıracağız?

Evvelâ içeriye anlatalım. Ama dışarının da ihtiyacı var. Çünkü Bediüzzaman bütün dünyaya hitap eden ve seslenen bir İslâm mütefekkiri. Bu arada dediğiniz manadaki çalışmaları yapacak gençlere, ekiplere ihtiyaç var. Onların devreye girmesine ihtiyaç var. Bu bizim gündemimizde mutlaka öncelikli olarak yer alması gereken bir konudur. Biz Bediüzzaman Hazretlerini, Kur’ân’ın bu çağın insanına hitap eden mesajlarını eserlerinde ifade eden bir âlim ve mütefekkir olarak tanıyoruz. Onu tanımaya bütün dünyanın ve insanlığın ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılamak da hepimize düşen bir görev.

Said Nursî’nin çözümü sadece Türkiye ile mi sınırlı? Dünya terörüne de bir çözüm sunuyor mu?

Bediüzzaman’ın tesbitleri tüm dünyanın gerçeklerini kavrayan ve kuşatan tesbitler. Bunun sadece yerel bir sorun olmadığını ve dünyanın tümünü, insanlığı ilgilendiren bir afet olduğunu gene çok önceden ifade etmiş. Çünkü bu terörü doğuran şey; adaletsizlikler, zulümler, insanların inanç ihtiyacının gözardı edilmesi ve tam tersine inançların tahribine yönelik telkinler... Terör bunların tümünün birikimdir. Bu sebepler izale edilmeden, ortadan kalkmadan, insanların insanca, hak, adalet, özgürlük değerlerine uygun bir hayat yaşayabileceği bir küresel düzen ve denge kurulmadan bu problemler bitirilemez. Onun için çözümü burada aramak lâzım.

Zaman zaman Batı başkentlerini vuran terör saldırıları, bir cihetiyle kendi ektikleri tohumların neticesidir meyvesidir. Zulüm ve sömürü ektiler; terör biçiyorlar. Ama burada Batıyı da ikiye ayırmak lâzım. Bediüzzaman “Avrupa ikidir” diyor. Bir tarafta insanî değerlerden yana olan Avrupa ve Batı; öbür tarafta bu dediğimiz mânâdaki inkâr, adaletsizlik, zulüm boyutunu temsil eden bozuk Avrupa ve Batı. Bunlar kendi içinde de mücadele halinde. Batı başkentlerini de kalbinden vuran terör saldırıları Bediüzzaman’ın ikinci Avrupa olarak ifade ettiği bozuk Avrupa’nın ektiği tohumların neticeleridir.

Röportaj: Mustafa Sait Önal 

Okunma Sayısı: 5090
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • murat

    29.5.2016 16:20:03

    gazetede bu başlıkta upuzun yazılar var sabırla okudum.ama bediüzzamanın reçetesi neymiş öğrenemedim. kenardan kıyıdan dolaş ha dolaş...bir türlü işin özüne inmek yok. yahu üstadın, şu şu haklar kürtlere verilmelidir diye somut çözüm reçetesi yok mudur?...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı