"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî’siz çözüm olmaz

08 Ağustos 2015, Cumartesi
Çözüm Süreci’nin tıkandığı, terör olaylarının arttığı, şehit haberlerinin yeniden gelmeye başladığı şu günlerde, Van’da düzenlenen Bediüzzaman Mevlidi’nin önemini Genel Yayın Yönetmenimiz Kâzım Güleçyüz’le konuştuk.

“Analar artık ağlamasın şehit haberleri almayalım” diye başlatılan çatışmasızlık ortamıyla bir süre şehit cenazelerinin gelmemesi kamuoyunda “galiba bu iş bu sefer olacak” beklentisi yükselmişti. Terörün yeniden tırmandığı, hemen her gün şehit haberlerinin gelmeye başladığı şu günlerde, Van’da gerçekleştirilen Bediüzzaman Mevlidi’nin öneminden bahseder misiniz?

Van Bediüzzaman mevlidi, böyle bir ortamda terör meselesinin asıl çözümünün nerede olduğunu, hangi adreste olduğunu, bu meseleyi çözecek reçetenin nerede olduğunu bir kez daha gösterme fırsatı ve vesilesi olarak gerçekleşecek. Biz diyoruz ki bu meselenin kalıcı çözümü Bediüzzaman Said Nursî’nin ortaya koymuş olduğu yorum ve yaklaşımlardadır. 

Bediüzzaman’ın bu konudaki görüşleri neden bu kadar önemli?

Bediüzzaman o coğrafyada doğmuş, eğitimini almış ve o coğrafyanın problemlerini, insan yapısını, toplum yapısını, psikolojisini, sosyolojik gerçeklerini çok iyi bilen bir insan olarak 100 küsur sene öncesinden itibaren, temel problemlere çok isabetli teşhisler koymuş ve çözümü için de son derece gerçekçi öneriler ifade etmiş. Bu görüşlerini Sultan 2. Abdülhamid’den başlayarak, Cumhuriyet döneminde de devrin bütün yöneticilerine ulaşabildiği ölçüde iletmeye çalışmış. Eserlerinde yazmış. “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, itilâftır, bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” demiş ve bunun için Medresetüzzehra adını verdiği bir eğitim kurumunu öncelikli olarak Kürt çocuklarına, Kürt gençlerine hizmet verecek bir müessese olarak önermiş. Ama daha sonra bunu bütün bölge coğrafyasına, taa Hint Yarımadasına, Orta Asya, Kafkasya, Arap dünyasına varıncaya kadar genişleterek bütün buralardan gelecek gençlerin eğitim göreceği bir müessese olarak önermiş ve bütün hayatını vakfettiği iki ideal ve hedeften biri olarak, birini Risale-i Nur, birini de Medresetüzzehra olarak ifade etmiş bir insan.

O halde Bediüzzaman bütün bu problemin temel kaynağını cehalet olarak tesbit edip, Medresetüzzehra projesiyle bütün İslâm coğrafyasını birleştirecek bir proje ile karşımıza çıkıyor öyle mi?

Bediüzzaman bir Kur’ân müfessiri, İslâm mütefekkiri, çağı ve bu toplumun gerçeklerini çok iyi kavramış, ihtiyaçların neler olduğunu isabetle teşhis ve tesbit etmiş, İslâm milliyeti ve İslâm kardeşliğini vurgulamış. Müslüman kavimlerin birbirleri ile olan kardeşliğini, ahengini bozacak olan en büyük tehlikelerden birinin ırkçılık olduğunu ifade ediyor ve Medresetüzzehra projesiyle öngördüğü en önemli hedeflerden birini İslâm kavimlerini ırkçılığın ifsad etmemesi olarak ifade ediyor. Bunun yanında dinî ilimlerle modern fenleri kaynaştıran, felsefe fünunuyla dinî ilimleri imtizaç ettiren, Avrupa medeniyetiyle Kur’ân hakikatlerini barıştıran ve medrese mektep ve tekkeyi aynı potada buluşturan bir eğitim anlayışını ve eğitim felsefesini esas alıyor. Bunun ne kadar gerekli, ne kadar sorunları kökünden çözecek bir proje olduğu zaman içinde çok daha net bir şekilde görülüyor. Ve bu projenin Üstad’ın  ifade ettiği tarihlerde hayata geçmemiş olmasının bedellerini ödüyoruz aslında. Bu terör meselesi, Türk Kürt meselesi, Suriye, Filistin Afganistan gibi ülkelerin durumu ortada.

“Teröre Said Nursî Çözümü” kitabınıza gelecek olursak, bu mesele orada daha geniş bir şekilde ele alınmış. Bu kitap istenen etkiyi gösterdi mi? 

Bugünkü Bediüzzaman Mevlidi böyle kritik bir zamanda, fitnenin tekrar azdırılmaya çalışıldığı bir zamanda bu mesajların tekrar hatırlanmasına ve gündeme getirilmesine vesile olacak. Ve Türklerle Kürtlerin, doğuyla batının tamamının kucaklaştığı ve yeni kardeşlik tabloları sunduğu bir buluşma olarak tarihî bir hizmet ifa etmiş olacak. Öncekiler gibi. Ama bu defaki mevlidin vereceği mesaj böyle bir döneme denk gelmesi itibariyle çok daha anlamlı. Ben bu meselenin alt başlıklarını, 3. baskısını yapan Teröre Said Nursî Çözümü isimli kitabımda anlatmaya çalıştım. Çözüm sürecinin ilk gündeme getirildiği 2009 yazında bu konuya Bediüzzaman’ın yaklaşımı nedir sorusuna cevap verme ihtiyacından yola çıkarak “Said Nursî ve Demokratik Açılım” isimli bir broşür hazırlamıştık. Daha sonra bu olay yeni süreçle beraber tekrar tazelenince bu çalışmayı genişleterek, Teröre Said Nursî Çözümü adıyla kitaplaştırdık. Bu kitap bazı hamiyet sahibi okuyucuların sponsorluğu ile emniyet müdürlerine valilere, değişik kamu görevlilerine, güvenlikle ilgili insanlara gönderildi ve ulaştığı yerlerde özellikle o bölgede görev yapan kamu görevlilerinin emniyet müdürlerinin bize ulaşan intibaları, tesbitleri, ifadeleri şu oldu: “Evet bu meselenin çözümü budur. Yani Said Nursî fikriyatının, düşüncelerinin, felsefesinin, yaklaşımının esas alınmasıdır” 

Kitabın ulaştığı yetkililerde böyle bir etki bıraktığı halde devlet katında gerekli ilgiyi görmemesi nasıl açıklanabilir? Siyasî hesaplar mı?

Biz çözüm sürecinin gündeme getirildiği günden itibaren bunu birçok kez manşetlerimizde, yazılarımızda, yorumlarımızda hep ifade ettik. Yani Said Nursî bu meselenin çözülmesi, söndürülmesi için en önce başvurulacak bir referans isimdir. Bediüzzaman ismi etrafında, Bediüzzaman ana referans olarak görülmek ve değerlendirilmek suretiyle, bu eksende bu sürecin yürütülmesi gerek. Aksi halde bir takım siyasî düşüncelerle, mülâhazalarla, sığ, yapay, yüzeysel,  konjonktürel yaklaşımlarla bu süreç götürülmeye çalışılırsa sonuç alınamaz ve Allah muhafaza daha kötü durumlara düşülebilir. Çünkü bu fitne uzun yıllar yapılan bir takım yanlış politikalarla epeyce dallanıp budaklanmış durumda. Buna rağmen çok daha ileri boyutlarda olabilirdi. Bunu önleyen en önemli saik ve faktör, önüne çıkarılan bütün engellere rağmen Risale-i Nur hizmetidir,  Risale-i Nur hareketidir. Ve biz bunun samimî şekilde Said Nursî referansıyla onun eserlerinin rehberliğinde yürütülmesi gereken bir süreç olduğunu hep başından beri ifade ettik. Ama bizim bu çağrılarımız çok fazla dikkate alınmadı. Bundan dolayı ikinci kez maalesef başa dönüldü ve bugünkü tabloyla karşı karşıya kaldık. Bunun için o çağrımızı tekrarlıyoruz. Mevlid de bunun bir vesilesi olacaktır inşallah.

Röportaj: Gökhan YILMAZ @MGokhanYlmz
[email protected]

Okunma Sayısı: 4044
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı