"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tavrımızı Risale-i Nur belirler

06 Haziran 2015, Cumartesi
Yarın seçim var. Millet, sert atışmaların yaşandığı, sancılı geçen bir seçim süreci ile gerilirken, cemaatler de siyasetin bir unsuru haline getirilmeye çalışıldı.

Bu çerçevede Yeni Asya’nın Demokrat Parti tercihini açıklaması birilerini rahatsız etti. Öyle ki, Yeni Asya’nın bu tavizsiz istikrarlı duruşu, bir gazetede, gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular’ın kızının vefatının üzerinden çirkin iftira ve senaryolarla istiskal edilmeye çalışıldı. Bu iftiralara cevap vermek için değil, ama kamuoyunun zihnini yeniden tazelemek için Abdurrahman Babacan’ın 2012’de hazırladığı ve 28 Şubat sürecinin şahitlerinin görüşlerine başvurduğu “Binyılın Sonu” isimli kitapta Mehmet Kutlularla yaptığı röportajın bir kısmını yayınlıyoruz.

Röportaj: Gökhan Yılmaz / @mgokhanylmz

Türkiye’nin yakın tarihindeki darbeleri bizzat yaşamış bir insan olarak birçok bedel ödediniz, sıkıntılarla karşılaştınız. Bağlı bulunduğunuz Risale-i Nur camiası içindeki ayrılmalar, 1999 yılındaki konuşmanızdan ötürü aldığınız iki yıllık hapis cezası, kızınızın vefatı gibi birçok olay. İlkeli durmak ve gerektiğinde bedel ödemek açısından baktığımızda 28 Şubat sonrası süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her duruşun bir bedeli vardır. Biz ağır bedeller ödedik, bunu da Allah rızası için yaptık. Depreme İlahi ikaz dediğimiz için hapis yattık. Mahkemede 2 sene 1 gün ceza verilince, mahkemeye; “Bu cezayı şerefimle, dünya-ahiret boynumda taşırım; siz bunu taşıyabilecek misiniz?” diye sordum. Biz bu bedelleri şerefimizle ödedik. Bunlar bizim için Ahiret vesikasıdır. Mahkeme-i Kübra’da asıl mahkemeler kurulacaktır. 

28 Şubat bin yıl sürecek dendi. Küfr ile dünya durur, zulm ile durmaz. Zulmün devam etmesi mümkün müdür? 28 Şubat’ın yaptığı tahribat şimdi tamire çalışılıyor. Her zaman söylüyorum. Bu tür hadiselerin yaşanmaması için Türkiye’nin demokratikleşmesi gerekiyor. Bunun yolunu da Bediüzzaman göstermiştir. Türkiye tabulara dayanan, totaliter, devletçi zihniyetle hazırlanmış darbe anayasasından bir an evvel kurtulmalıdır. Bize yakışan, özgürlükçü demokrasinin ilkelerini benimseyen bir anayasadır. 

AK Parti iktidarını nasıl değerlendiriyorsunuz? AK Parti’nin 28 Şubat’tan gerekli dersleri çıkardığı ve dolayısıyla küresel sisteme uygun hareket ettiği yönünde tespitler var. Siz bu tespitleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

AK Parti 28 Şubat ürünü bir partidir. Halkı canından bezdiren 28 Şubat uygulamaları AK Parti’nin siyaset arenasında güçlü bir şekilde yer almasını sağlamıştır. Ak Parti ““Bediüzzaman’ın haklılığını 28 Şubat duvarına toslayınca anladık” diyen, demokrasinin nasıl bir nimet olduğunu ancak 28 Şubat’tan sonra anlayabilen Refah Partisi içinden çıkan yenilikçi grubun kurduğu ve bu günlere getirdiği bir parti. 

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; Türkiye’de öteden beri yapılmaya çalışılan “dini siyasallaştırma” çabalarının önündeki en büyük engel Risale-i Nur hareketidir. Bizim din adına çıktığını söyleyen partilere, ya da dini söylemlerde bulunan bir partiye yaklaşımımız “İslâmî parti olmaz” düşüncemizden dolayıdır. Dinin siyasete alet edilmemesi gerektiği prensibine dayanan ilkesel tavrımız Ak Parti için de geçerlidir. 

Ak Parti’yi değerlendirme noktasında şunları söyleyebilirim: Ak Parti dönemi de çalkantılı bir dönem oldu. Burada doğru yapılanların yanında olduk, yanlışları eleştirdik. Demokrasiye karşı olan bir grubun kurduğu Ak Parti’nin bugün demokrasiyi savunuyor olması sevindirici bir gelişmedir; ama arzu ettiğimiz manada bir demokratikleşme gerçekleştirilememiştir. Hala 82 anayasası geçerlidir, Kürt sorunu tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Küresel sisteme entegre olmayı biz hak ve hürriyetler noktasında anlarız. Bu noktada gelişmiş demokrasileri olan ülkelere ulaşmaya çalışmak elbette ki destekleyeceğimiz bir husustur. Ancak Ak Parti dönemi ile ilgili özellikle manevi hassasiyetler noktasında ciddi eleştiriler getirebiliriz. AKP, bu güne kadar siyasallaşma, ticarîleşme ve dünyevîleşme tuzaklarına düşürülemeyen dini grupların bu noktalara çekilmesinde önemli bir rol oynadı. Bugüne kadar Nurcular hiçbir zaman parti kurmadılar ve iktidarı ele geçirmeye çalışmadılar. Ama bu dönemde bazı gruplar asli vazifelerini unutarak aşırı politize oldular, siyaset sahnesinde anılmaya başlandılar.  Bu dolaylı yollarla da olsa cemaatleri resmî ideolojiyle uzlaştırmak ve ayrıca Türkiye’nin kapitalist sisteme eklemlenmesini kolaylaştırmak için yapılmaktadır. Böyle bir eklemlenmeyi bizim kabul etmemiz mümkün değildir.

Ayrıca, “Cumhuriyet tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve bürokratların ağırlıklı bir kesimi dindarlardan oluşuyor” havası veriliyor; ama dinî hassasiyetler noktasında alabildiğine bir dejenerasyon, aşınma yaşanıyor. Aileler çözülüyor, ahlaki çöküntü had safhaya ulaşıyor. Zühd ve takvayı esas alan hayat tarzlarını terk eden, lükse ve gösterişe önem veren, aşırı tüketim ve israfa dayalı bir hayatı seçen sözüm ona dindar gruplar çoğaldı. Adeta bir “İslâm sosyetesi” oluştu. Bunlar bizim eleştirdiğimiz noktalardır. 

28 Şubat dine ve dindarlara karşı yapıldı. Yapılan tahribatın tamiratının da en çok bu noktada olması gerekir. Ama bunu göremiyoruz. Ölçüsüzlük, ilkesizlik, aşırılık hiçbir zaman hakiki hürriyet değildir. Toplumu manevi değerleriyle tanıştıracak projeler üretilmesi gerekiyordu. Bu yapılabilmiş değil.

Bir yandan ‘devletçi’ olmakla itham ediliyorsunuz. Bir yandan da sistemle barışık olmayan, mesafeli bir duruşunuz var. Sizin şahsınızda ve ‘Yeni Asya’ cemaati konusundaki bu algıyı, karışıklığı nasıl görüyorsunuz?

Bizim duruşumuzda bir karışıklık yok. Bizim çizgimiz de nettir. Üstadımızın çizgisidir. Bu çizgi, hakiki adalete, meşverete, hak ve hukuka dayanan bir çizgidir. Biz insan karşısında devleti önceleyen bir anlayışın, ferdin hukukunu kısıtlayan bir anlayışın yanında olmadık, böyle bir devletçilik anlayışımız da yoktur. Devletimizi severiz, ordumuzu peygamber ocağı olarak görürüz. Müsbet hareket ilkesi çerçevesinde devletimizin yanlışlarını dile getirir, onun milletin hizmetine girmesi gerektiğini söyleriz. Bizim için devlet hizmetkardır. 

Bakın, devlet milletine zulmedemez. Said Nursi Hazretleri istibdatla ilgili bir meselede “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti de müstebit yapar” diyor. Başbakan asılıyor, insanlar kayıtsız kalıyorlar. İstibdat insanları sessiz köleler haline getiriyor. Bediüzzaman Hazretleri istibdat uygulamaları, ferdin hukukunu nazara almayan devletçi yaklaşımlar karşısında hep mertçesine, erkekçesine durmuştur. En zalim hükümdarlara, istibdat rejiminin maşalarına zerre kadar taviz vermemiştir. Ona göre padişah da olsa zulmeden hayduttur. Bediüzzaman hukuku padişahın, her şeyin üstünde tutmuştur. 

Bizim duruşumuz devletçilik değildir. Biz hak ve hukuk noktasında ferdin hukukunu savunuruz, hürriyeti savunuruz. 

Hürriyet olsa nemelazımcılık olmaz. İnsanlar kendi hürriyetlerine, başkalarının hürriyetlerine, toplumun hürriyetine sahip çıksa cemiyet hayatı daha düzenli, daha rahat olur. Çevreyi kirletene herkes tepki gösterse, sıranın önlerine geçmek isteyene herkes müdahale etse, bir müddet sonra bu tarz olaylar da ortadan kalkar. Bunlar aslında bizim, İslam’ın değerleridir, ancak Batılılar bunları bizden çok daha iyi bir şekilde tatbik ediyorlar. Biz İslam’a olduğu gibi onun ahlakına da lâkayt kalmanın cezasını çekiyoruz.

Okunma Sayısı: 6268
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • cemal özkaya

    22.7.2015 09:22:55

    kutlular ağabeyin anlattıklarını meslek meşrep sadakati doğrultusunda pek çok hakaretlere maruz kalmak pahasına yıllarca savunduk. üzülüyorum keşke dediklerimiz tesbitlerimiz doğru çıkmasaydıda güzel ülkem bu hallere düşmeseydi diye. ama asrın imamı demişse o savunulur ve illaki doğru çıkar. öbür kardeşler niye tutturamıyor. herhalde lahikalardan ve içtimai derslerden uzak kaldıkları için. o zaman mehdiyet davası yarım kalmış olmuyormu? bizimde yarım kalan tarafı tamamlamaya gücümüz yetmiyor. olsun yav. bizde yolunda ölürüz olur biter. galiptir bu yolda mağlub.

  • Toygar

    6.6.2015 12:41:39

    Niceleri var ki, ne anlatmakla anlar, ne söylemekle dinler! Herkes kendi davasında hür olsun kardeşim, bütün talebimiz budur. Biz size siyasal islamcılarla bir olup, üstada hıyanet içine girdiniz demiyoruz ki! Allah insaf versin. Yorumda ifade edilen "Bir grup nurları temelden bozmaya çalışıyor siz onlarlasınız." ne demektir ya!.. Bozanlarla veya bozmaya yönelik aleni çalışanlarla bir olan biz miyiz yoksa başkaları mı? Put-pot meselesinde müzakereden kaçan ve hiç gelmeyen kimlerdi iyi düşünün! Ehven mi yoksa azim mi, idrak etmek izn-i ilahi ile oluyor. Gözlerini kapatmakla gece olmuyor, buradan görünen de budur! El insaf!..

  • HAKİKAT ACI

    6.6.2015 11:01:23

    ACABA ÜSTADIMIZ HIRSIZI,KUL HAKKINA GİREN,MÜSLÜMANIN KANININ DÖKÜLMESSİNDEN RANT BEKLEYEN,FİTNESİ İLE,RİYAKARLIĞI VE SAHTEKARLIĞI ,HELE HELE RİSALEİ NURLARI YASAKLAYIP,İÇİNDEN KAFASINA GÖRE ÇIKARTMALAR YAPAN,KIRDIĞIM PUTU DEĞİŞTİRİP BAANA POT KIRDIRAN(ÜSTADIMIZA)HAİN,BÖLÜCÜ VE .....ZATLARIMI DESTEKLERDİ. DİNE VE ÜLKEYE ZARAR VERMEDE ŞU AN AKP nin eline kimse su dökemez.İÇİMİZDEKİ HABİS URDUR AKP.

  • Toygar

    6.6.2015 10:33:19

    Yorumsuz yorumculara: Eleştiri getirmek güzel. Burada fikr-i hürriyet var demektir. Ancak, hâlâ daha DP meselesinde "tabela partisi; tüm nurcu grupların gördüğünü görmeyen bir inatçı Yeni Asya tevehhümü.." kabilinden bir eleştiriyi anlayabilmek mümkün değil. Soruyorum: 1980 ihtilalinde anayasaya hayır diyen %7-8'lik grup haklı değildi, diyebilir misiniz? Peki bugüne gelelim bu haklı davada, Risale-i nur davasında kendisine ağabey-kardeş nazarıyla bakan muhataplarına "bunlar %1'lik hastalıklı kısım" denilmesini nasıl tevil edelim. Yine bu "hastalıklı" %1'lik grubun doğru bir yol tercihinde bulunmuş olma ihtimalleri yok mu? Eleştiri getiren sair kardeşlerimize söylüyorum: Zaman tevil edecektir, haklıyı haksızı. Ancak siz siz olun, eleştirirken kendi davanızı anlatın, başkasına kara çalmaya kalkmayın. Hele hele yanında olduklarınızın zalim, zorba, hukuk tanımaz zalimler güruhuna dahil olduklarını göremiyorsanız hiç konuşmayın! Altından kalkamazsınız! Bilesiniz ahiret var!..

  • Abdurrahman KOÇAK

    6.6.2015 08:50:03

    Cenab Hak Mehmet Kutluları bu cihandada ahirettede mesut eylesin.Yeni Asya ekolünü kurumsallaştırdı..Şahsi Maneviye geçişini sağladı.Bedelini çok ağır ödedi bu dünyada ama Allahu Tealadan ümit ve niyaz ediyoruzki karşılığını ahirette alacak inşaallah.Bu duruştan rahatsız olan köstebekler çok ama Allahın izni ile Yeni Asya yoluna tavizsiz bir şekilde devam ediyor ve edecektir.Elahmdülillah HAza Min Fazli....

  • Toygar

    6.6.2015 08:36:02

    Tevfîk ve hidayet Allah'tandır! Bu kudsî davada bizleri de barındıran ve bulunduran Rabbimize sonsuz hamd ve senalar olsun!..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı