"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“TRT’de hata yapan spikerler 15 gün sürgüne giderlerdi”

12 Ağustos 2015, Çarşamba
TRT’nin 1980’li yıllardaki tecrübeli haber spikerlerinden biri olan Orhan Ertanhan, “TRT ekranlarında ana bülteni okuyanlar kamuoyunda itibarlı, inanılan ve güvenilen kişilerdi. Haber okurken yaptığımız hatanın karşılığı olarak sürgün tabir ettiğimiz ülkenin en uzak köşelerindeki radyolarına bir aylığına, 15 günlüğüne sürgüne giderdik” dedi.

TRT kurumunda 34 yıl hizmet ettikten sonra emekli olan Orhan Ertanhan sorularımızı cevapladı:

TRT’ye spiker olarak kaç yılında ve nasıl girdiniz?

1976 yılında Türkiye genelinde açılan spiker sınavına başvuru yaptım. Yaklaşık 5 bin 500 kişilik bir müracaat oldu. Önce 150 kişiye inen birinci aşamadan geçtim. Sonra Ankara’da ikinci elemesi yapıldı. Orada da 27 kişi kaldı. Sonra 2 aylık bir eğitimden geçtik. Onun sonunda da yapılan sınavda spiker olmaya hak kazanan 7 kişiden biri olarak Ankara Radyosu’nda çalışmaya başladım. 

Bir hayli zor sınavlardan geçmişsiniz.

1977-79 yılında redaktör spiker sınavına girdim. Redaktör spikeri oldum. Yani, haberini hazırlayıp, sunan kişi anlamında. Muhabir spiker anlamında. 1980 yılı başından itibaren de TRT ekranlarında ana haber okumaya başladım. 

34 YIL KURUMDA KALDIM

TRT’de sadece spiker olarak kalmadınız.

Tabi, ilerleyen yıllarda yöneticilik de yaptım. Spor Müdürlüğü yaptım. Haber Dairesi Başkan Vekilliği yaptım. Kanal D kurulurken istifa edip, 1,5 yıl Kanal D’nin ilk kurucuları arasında ilk haber spikeri olarak yer aldım. Daha sonra tekrar TRT’ye dönüp İstanbul Bölge Müdürü oldum. Yaklaşık 8 yıl kadar İstanbul Bölge Müdürlüğü yaptım. Bu arada 1,5 yıl İstanbul Televizyon Müdürlüğü yaptım. 2008 yılında TRT’den emekli oldum. Yaklaşık 34 yıllık bir hizmetin ardından. Son 4 yıl Futbol Federasyonu Genel Sekreter vekili idim. 3 ay önce oradan da ayrıldım. Şu anda emekli bir gazeteci olarak huzurlarınızdayım.

Çok düşünür, az konuşuruz

TRT’de disiplinli mi çalıştınız?

Öncelikle bize uluslar arası ölçekte temel yayın kuralları ve bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı bir yayıncılık eğitimi ile yetiştirildik. Ben hep onu söylerim. İşte, belli üniversitelerde bazı dershanelerde dersler veriyorum. Habercilikle ilgili, spikerlik ve sunuculukla ilgili. Meselâ, hep aynı şeyi söylerim. Yani ben çok espri de yapsam, ne söylersem söyleyeyim, hiçbir zaman bir üçüncü şahısa hakaret içermez. Bir üçüncü şahısa cevap hakkı doğurmaz. Çünkü biz o terbiye ile geldiğimiz için biz neyi nasıl ifade edeceğimizi çok iyi biliriz. Atasözünde ifade edildiği gibi, çok düşünür, az konuşuruz. 

DİL BİLMEK ÇOK ÖNEMLİ

O dönemdeki hükümet başkanları yurtdışı gezilerinde özellikle sizi yanında götürürdü. Sebebi neydi?

Ben Maarif Koleji mezunuyum. Benim dönemimin öğrencilerinin avantajı bütün hocalarımız bize İngilizceyi öğretenler barış gönüllüsü genç Amerikalı arkadaşlardı. Yani, biz iyi dil öğrenerek yetiştik. Dolayısıyla dil bilmeniz sizin uluslar arası haber aksiyonlarını izleyip, aktarmada size bir avantaj sağlıyor. Dolayısıyla ben özellikle dış gezilerde tercih edilen bir spikerdim TRT yönetimi tarafından. Tabi, yurtiçindeki önemli olayların da sunumunda çok katkı yaptım. Meselâ 1980 başından, 90’lı yılların ortalarına kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütün naklen yayınların sunucusu bendim. 12 Eylül Danışma Meclisi’nin açılışından, rahmetli Özal’ın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yeminlerinden, bir takım ebediyete uğurladığımız cumhurbaşkanlarının, başbakanların törenlerinden artı yurtdışında da 1985 yılında Cenevre’deki ilk ABD ve Rus başkanlarının Reagan ve Gorbaçov zirvesini takip ve sunumunu ben yaptım. Yine ardından, 1991 Körfez Savaşı’nda aktif olarak muhabirlik yaptım. Savaş öncesinde rahmetli Erdal İnönü’nün arabuluculuk misyonuyla özel uçakla 5-6 gazeteciyle birlikte Saddam Hüseyin’e giden ekibin içinde yer aldım. Güneri Civaoğlu, Sedat Ergin, Fatih Çekirge gibi arkadaşlarım vardı.

Güvenilir bir imajımız vardı

Her akşam haber sunduğunuz için izleyici sizi kendinden biri gibi kabul ediyor muydu?

Bizim temel prensibimiz zaten TRT’nin yayın ilkelerinde de, haber sunucularının, dünyada da öyledir. Haber, bir anlamda kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan biz aracı kurum olarak, siz kişiliğinizle, özel yaşantınızla, tavrınızla, üslubunuzla ne kadar gerçek ve inandırıcı olursanız sunduğunuz haber de kamuoyu üzerinde o kadar etkili olur. Özellikle bu bağlamda biz çok özen gösterirdik. TRT’de o zamanki tabiriyle, ana bülteni ya da ajansı okuyanlar kamuoyunda itibarlı, inanılan ve güvenilen kişilerdi. Biz de Allah’a şükür o imajı fazlasıyla verdik topluma. 

Zorunlu şöhret olduk

Sizler tanınan, bilinen spikerlerdiniz. Şimdi ise sürekli ekrana çıkan spiker görmek çok zor.

Bizim şansımız tek kanaldı.  Her akşam bizden başkasını seyretme şansı da yoktu kimsenin. Biz biraz da zorunlu şöhret olduk. Ama günümüzde de o kadar fazla var ki, kimler nerede ne yapıyor bilemiyorsun. TRT bir okuldu. Çok iyi eğitim aldık. Özellikle dilimizi kullanmada,  kamuoyu ile diyalog sırasında kullanacağımız Türkçe bağlamında fevkalâde iyi eğitildik. Onun için bizim dönemin spiker ve sunucularının Türkçesini günümüzün gençlerinde aramak hayalcilik olur. Çünkü artık onlar geri plana atıldı.

HATA CEZASIZ KALMAZDI

Sizin geçtiğiniz zorluklardan bugünkü spikerler geçmiyor mu?

Biz haberde bir telâffuz hatası, bir yanlış söyleyiş yaptığımız zaman hemen soluğu genel müdürün ve daire başkanının yanında alırdık. Ve, gerekli fırçaları yerdik. Hele, daha fazla fahiş hatalar yaparsanız devlet memuru olduğumuz için işimize son verilmezdi, ama sürgün tabir ettiğimiz işte ülkenin en uzak köşelerindeki radyolarına bir aylığına, 15 günlüğüne sürgün giderdik. Hatamızın karşılığı olarak. 

Halk bizi çok sevdi

Siz devlet memuruydunuz. Özel televizyonlardaki spikerlerle aranızda maaş uçurumu var mıydı?

Olmaz olur mu? Bizim şimdiki gibi öyle kıyafet sponsoruymuş, inanılmaz rakamlarmış biz devlet memurlarının maaş aldığı, cetvele tabi, derecemize, hizmetimize göre maaş alırdık. Dışarıdan göründüğü gibi hani bir sanatçı, artist muamelesi görürdük, ama onlar gibi yaşantımız yoktu. Ama şu vardı. Ben bunu dolu dolu yaşadığım için çok mutlu hissediyorum kendimi. Toplumun çok iltifatına mazhar olduk. İlgisine, sevgisine mazhar olduk. Onlar bizi yeterince tatmin ediyordu. Gittiğim yerlerde şeref misafiri olurdum, baştacı olurdum. 

ORTA YAŞLILAR BİZİ TANIR

Sokağa çıktığınızda sizi hatırlayan oluyor mu?

Evet, hatırlayanlara ben aman söylemeyin diyorum. Yaşımız ortaya çıkar diyorum. Çünkü artık beni genç nesil değil, elbette orta yaşın üzerindeki kamuoyu daha iyi hatırlıyor. 

Spiker mutfaktan yetişmeli

Bu mesleği sürdürecek gençlere neler tavsiye edersiniz?

Öncelikle yaptığı işe yoğunlaşmalarını, yaptıkları işin gereği olan öncelikle kullandıkları dilin iyi eğitimlerini almalarını, mesleksel eğitimlerini, altyapılarını yeterli düzeyde geliştirmelerini öneriyorum. Çünkü hiç ummadığınız bir anda olduğunuzu zannedersiniz.  Ama bir tecrübesizlik sizi büyük bir yanlışın içine sokabilir. İyi haberci olmak için mutfağından yetişmek lâzım. Haberci gözüyle olayları izleyebilmek lâzım. Ona göre tavrınızı belirlemek lâzım. Ondan sonra da bunu bütün kamuoyunun net ve açık biçimde anlayacağı şekilde doğru vurgularla, doğru telâffuzlarla, doğru tonlamalarla, hiçbir yanlış anlamaya mahal vermeyecek doğru vurgularla aktarmanız gerekir.  Bunun için de bir temel eğitim almak gerekir. 

Mehmet Ali Birand habere yorum katarak okuyordu

Bir dönem ancormanler vardı. İzleyici onun söylediğine inanmak zorundaydı. Siz ancorman olayına nasıl bakıyorsunuz?

Bizim haberciliğimiz haber merkezi dediğimiz büyük bir ekip çalışması vardı. Onların ürününü siz satarsınız. Bu daha çok Batıda, ABD’de gündeme gelmiş bir haber sunumudur. Ünlü gazetecilerin sunumlarından kaynaklanmıştır. Ve, daha çok kişisel yorumlarını ve kişisel tavırlarını da sergilerler orada. Bir usta gazeteci haber sunuyorsa, gündemi de kendi belirler. Kendi öncelikleriyle hitap eder. Ama bizde özellikle benim çalıştığım dönemlerde protokol haberciliği vardı. Devletin protokol kadrosunun sıralaması bizim haberlerde de yer alırdı. Bizde en son rahmetli Mehmet Ali Birand’ın sunumlarında vardı. Daha çok kendi kişisel güncel haber sıralamasının ve biraz da yorum katarak yapılıyordu. Bizim haberciliğimizde yorum yoktu. Çünkü haberde yorum olmaz. Yorum kutsaldır, ama haber tarafsızdır.  Yorumu izleyen yapar. 

12 Eylül döneminde bıyığımızın şekline bile karışırlardı

TRT’de 12 Eylül dönemini de yaşadınız. Sizlere karşı olumsuzluklar oldu mu?

Çok yakınen yaşadık. Elbette, şartların getirdiği birtakım kısıtlamalar vardı. Bıyıklarımızın şeklinden, saç tıraşımıza kadar, kullanacağımız bazı sözcüklerin seçimine kadar baskı değil de belli yönlendirmeleri yaşadık.

Röportaj: Erol Doyuran / [email protected]

Okunma Sayısı: 7172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı