"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

UEFA yılın hocası seçti, Türkiye’de iş bulamıyor

07 Kasım 2014, Cuma
UEFA’nın resmî sitesi geçen sezon Kayseri Erciyesspor’u ligden düşmekten kurtaran Hikmet Karaman’ı yılın “Teknik Direktörü” seçti. Ama aynı Karaman yeni sezonda işsiz kaldı. Hikmet Karaman, “Bu sadece benim değil, ülkenin genel problemi. Kulüp başkanı senin gitmen için 50 tane numara çeviriyor. Ne yazık ki, ülkenin genel kültürü bu” dedi

Geçen sezon Super Lig’in 16. haftasından itibaren Kayseri Erciyesspor’un başına geçen Hikmet Karaman, küme düştü gözüyle bakılan takımı ikinci devre şampiyon Fenerbahçe’den sonra en yüksek puanı (24) toplayarak, 37 puanla ligde tutmayı başardı. Avrupa’da bile bu başarısı ses getiren Hikmet Karaman için UEFA’nın resmi sitesinde “Türkiye’de Yılın Takımı ve Teknik Direktörü” olarak manşetlere taşınmıştı. Yeni sezon öncesinde Kayseri Erciyesspor yönetimi ile anlaşamayarak, takımı bırakmak zorunda kalan Hikmet Karaman bu durumun ülke adına üzüntü verici olduğunu belirterek, “Türkiye’de futbol kültürü yok” dedi. 

Başarılı teknik adam Türk futbolu ile ilgili sorularımızı şöyle cevaplandırdı:

UEFA’nın resmi sitesi  sizi Türkiye’de yılın teknik adamı olarak seçti. Ancak yeni sezonda hiçbir takım çalıştırmıyorsunuz. Bunun sebebini sormak istiyorum.

Bu sadece benim ilgili değil, ülkenin genel problemi. İzlanda’ya yenildik, ertesi günkü başlıklar şu: 360 bin nüfuslu bir takıma yenildik diyor. 100 milyonluk ülke bunu nasıl yapar diyor. Peki, 360 bin nüfusu olan bir ülkenin okuma oranına bakın. Lise, üniversite mezunu kaç kişi, bir de 100 milyonluk Türkiye’de yüzde 48’i ilkokul mezunu. Şimdi böyle bir toplumun takımının başarısı, veya kalıcılığı ya da sürekliliği ne olur? UEFA seni, çalıştırdığın takımı sezonun en sürpriz yapan ve en başarılı takımı diye seçiyor. Ama sen aynı takımda devam edemiyorsun. Başkan sana diyor ki, param yok. Senin gitmen için 50 tane numara çeviriyor. Şimdi ülkenin genel kültürü bu. Buna sadece futbol olarak değinmek yanlış. Futbol sadece bir oyun, sadece bir aracı. Futbolun ötesinde ülke potansiyeli, ülkenin kültürü, ülkenin ekonomik yapısı, ülkenin insanı nasıl buna bakmak lâzım. Sıradan veya tutum ve davranışlarınız farklı olur, her sene çalışırsınız. Bizim gibi, başta ben olmak üzere bu kadar başarılı olmuş, ligin ikinci yarısında 14 maçta 25 puan almış, Fenerbahçe’den sonra lig ikinciliğine yerleşmiş bir teknik ekip. Düşünebiliyor musunuz, bir dahaki sezon çalışsa takımı daha çok geliştirecek, Avrupa Kupalarında oynatacak. Belki de şampiyonluğa oynatacak ortaya bir takım yapacak. Ama ülkenin yönetim profiline bir bakın. 

Birçok antrenör gibi sizi de “ara dönem” hocası olarak görenler var. 

Benim Kayseri Erciyesspor’a gitmemin en büyük sebeplerinden biri ülkeye birşeyleri tekrar göstermek. Çünkü, size gelin Galatasaray’ı alın demiyorlar. Veya Fenerbahçe’yi alın demiyorlar. Birşeyler yapmak zorundasın, birşeyler göstermek zorundasın. Ama sizin yanınızda yetiştirdiğiniz, 5 ay, 6 aylık kısa bir dönem dahi olsa öğrettiğiniz bir asistanınızı o büyük takımlara giden teknik direktörleri tanıdığı zaman birinci adam olarak yanında tutabiliyorlar. Ama o takımı yönetenler size güvenip o takımı teslim edemiyor.  Veya sizin yetiştirdiğiniz oyuncuları o takımlar 3 milyon, 5 milyon euro vererek transfer edebiliyorlar. Ama sizin alıp geliştirip, o hale getirdiğiniz kişi olarak olarak sizi transfer etmiyorlar. 

Avrupa’da durumu nasıl?

Avrupa’da tam tersi.  Avrupa’da geliştiren hocaları alıp, birinci derecede A takıma teslim ediyorlar. Mesela, Daum Stutgart’ın genç takımından gelip öyle teknik adam oldu. Net bir örnek vereyim: Guardiola. Barcelona’nın kaçıncı takımını alıp, geliştirdiği için Barcelona’nın teknik direktörü olmuştur. Barcelona’ya direk teknik direktör gelmemiştir. Adamlar onun futbolcu geliştiren, iyi oyuncu çıkaran faktörünü görerek Barcelona’yı teslim etmişlerdir. 

Sizin geliştirip, Süper Lig’e çıkardığınız genç oyuncular var mı? 

Şu anda isimleri saysam şaşırırsınız. 16-17 yaşında alıp, oynattığım futbolcular var. Musa Trabzonspor’a gitti. Musa’yı ben 16 yaşında oynattım. Murat Duruer milli oldu, 16 yaşında oynattım. Ahmet İlhan Karabükspor’da şimdi milli. İnegölspor’a gidiyordu Manisaspor’da tuttum. Bursaspor’lu Enes. Bizden sonra geriye gitti. Günümüzdeki antrenörlük geliştiren, oyuncuyu geliştirebilen, kulübü geliştirebilen antrenörlük modeline döndü. Bütün bunları yaparken UEFA sizi görüyor, sitesinde yazıp, yayınlayabiliyor. Bizim ülkemizde bu hiçbir işe yaramıyor. Bu ülke kültürel anlamda zayıf. Her anlamda. Bu futbol olarak değil. İddia ediyorum,

Türk oyuncular kültürlü mü?

Bir oyuncunun gelişimi sahadaki antrenman öğretisi ile değil. Bir dünya görüşü, insanlarla beraber bir uyum. Oyun içinde egoist olan oyuncular var. Arkadaşına küfreden oyuncular var. Oyundan çıkarken hocasına elini uzatmayan oyuncular var. Oyundan çıktı diye protesto eden oyuncular var. Birbirlerine küfür eden oyuncular var. Üstüne tüküren oyuncular var. Bunlar gelişmemiş insanlar. Bir de bunların bu yönde geliştirmesi gereken çalışmaların olması  gerekiyor. 

Türkiye’de futbolcular ile antrenörler arasında ücret uçurumu var. Bu durum olumsuz bir etkiye sebep oluyor mu?

Hiç o yönden bakmadım. Çünkü, bir tek hedefim var. Bir takımı geliştirmek, bir takıma birşeyler verebilmek. Ondan sonrasını alabilirsin. Benim için oyuncu ile mutlaka bir denge olması lâzım. Teknik direktörün oyuncunun üzerinde olması lâzım. Yine Guardiola’dan örnek veriyorum. Bütün oyunculardan en az o maaşı alıyordu.  Ve, şunu söylüyor: Ben önce bir sistem kuracağım. Onunla ben zaten kazanacağım” diyor. Ondan sonraki ücreti üçe katlıyor. Yani, en çok parayı alanlardan biri oluyor. 

Bizde çok ücret alanlar hemen şımarıyor.

Bu durum Türkiye gibi ülkelerde önemli bir faktör. Çünkü, oyuncu saygısızlaşıyor. Dikkat edin oyuncuların demeçlerine. Oyuncu artık ekonomik olarak aşmış. Ne başkanını takıyor, ne hocasını takıyor, ne kamouyonu takıyor. Çünkü gelişmemiş oyuncu. Peki, oyunculara sadece sahadaki antrenman ve futbol kapasiteleriyle mi bakıyoruz? Halbuki Mourinho’nun o konuyla ilgili bir tespiti var. Portekizli ünlü bir filozofla görüştüğü zaman, “Futbolu ve antrenmanı çok iyi bilebilirsiniz ama bunun yanında sosyal anlamda, siyasi anlamda birçok bilgiye sahip olmanız gerekir. Burada da kendinizi geliştirmeniz gerekir” diye sözleri var. Aynen katılıyorum. 

Süper Lig bu görüntüsüyle Avrupa’nın bir alt ligi olarak mı görülüyor?

Aynen öyle. Şu anda oynanan futbol onu gösteriyor. Burada en önemli şey, sezon bitince 3 ay 10 gün ara olması. Tekrar milli takımın maçı olup, ara vermesi. Bütün fiziksel teknik, taktik ve motivasyonu bozmuştur. Ara girdiği zaman oyuncuna izin veriyorsun. Tatil yapmak istiyor. Kafası dağılıyor. 3 ay 10 günden sonra gelmiş zaten geri. Bir kere ülkemiz düzenli bir ülke değil. Kesinlikle Avrupa’nın güçlü bir ligi değiliz. Güçlüyüz diye söylersek kendi kendimizi avuturuz. 

Röportaj: Erol DOYURAN

Okunma Sayısı: 1405
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı