"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya ipi göğüsledi

15 Ocak 2016, Cuma 16:19
Gazeteci yazar Turgay Oğur, basının ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirdi. Oğur, bizim ülkemizde, basının, iktidarın sesi olma konusunda büyük bir geçmişi var olduğunu belirterek, “Herkes bir tarafa savruldu, Yeni Asya ipi göğüsledi” dedi.

Genç Siviller’den tanıdığımız gazeteci-yazar Turgay Oğur Yeni Asya’ya konuştu.

İçinde bulunulan durum âlemin malûmu demek isterdik. Ama artık değil maalesef… Kapatılan televizyonlar, gazeteler ve tehdit altında kalem sahipleri… İçinde bulunulan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi bu günlerde Sarıkamış Harekâtı’nın yıl dönümü programları yapılıyor. Bakanlar, üniversite öğrencileri kaz tüyü montlarıyla, kar botlarıyla sembolik yürüyüşler yapıyor. Enver Paşa’nın büyük hayallerinden ve derin stratejilerinden söz ediyorlar. Aslında olan ne? Bundan 100 sene önce kışın ortasında 80 bin insan yazlık kıyafetlerle Sarıkamış’a sevk edilmiş. Göz göre göre binlerce asker donarak ölmüş. Osmanlı’yı Almanya’nın yanında Dünya Harbine sokan kafa yeni bir batağa sokmuş ülkeyi. Peki biz bugün ne yapıyoruz? Büyük bir kahramanlık destanından bahsediyoruz. Çünkü o gün de aynısı yapılmış. Enver Paşa teçhizatı sağlam olduğu için donmamış. Sağ salim İstanbul’a dönmüş. Kahraman olarak karşılanmış. Basında tek satır kritik yok. Kimi yandaşlığından kimi korkusundan. 

Bu hikayeler hiç değişmiyor

Hiç değişmiyor bu hikâyeler neredeyse… Ancak iktidar değiştiğinde bir aralık rahatlama oluyor. AKP iktidarı da kesintisiz devam ettiği için bir nefes arası da verilemedi. Bir taraftan basının da açığı çok. İktidarlar, iş adamı patronların kolayca burnuna halka takabiliyor. Bu nedenle bizim ülkemizde iktidarın sesi olma konusunda büyük bir geçmişi var basının. Tabiî gerçek iktidarın. Bu bazen askerî vesayet, bazen de parti. 

Gazetecilik bir dönüşüm içine girdi. Trend olan bir “uçak gazeteciliği” çıktı piyasaya. Uçakta yer alan 5-6 kişiye yapılan açıklamalar ekseninde yazılan emrivaki yazılar… Bu ne anlama geliyor?

Dünya genelinde bu uygulama bizimkinden farklı. Dünyada gazeteciler özellikle de gelişmiş ülkelerde başkanın uçağına kendi gazeteleri tarafından bilet alınarak biniyorlar. Bu bir taltif değil, talep. Siz talep ediyorsunuz bilet parasını öderseniz uçağa binebiliyorsunuz ve kimseye minnet duymadan habercilik yapıyorsunuz. O zaman da gördüklerini yazabiliyor gazeteci. 

Uçakta misafir-ev sahibi ilişkisi oluyor

Biz de ise uçağın sahibi seni dâvet ediyor. O zaman ilişki gazeteci-başbakan ilişkisi olmuyor. Misafir-ev sahibi ilişkisi oluyor. E! Hiç bir misafir de ona ev sahipliği yapan kişinin arkasından konuşamaz. Yemeğini yediği insanı eleştiremez. Bu genel ahlâkî bir tavırdır. Biz de ayrıca o uçağa sırayla dâvet edilmiyor gazeteciler. Sevilenler, en lehte yazanlar seçiliyor özenle. Bu durumda tekrar dâvet edilmek için övgüde sınır tanımıyor gazeteciler. Neticede uçağın kapasitesi belli. Yurtdışı seyahat sayısı sınırlı. 

Masada oturma düzenin de bile rütbeler var. Cumhurbaşkanı ya da başbakanın sağında solunda genelde eski İslâmcılar oluyor. Uzaklaştıkça renk açılıyor. Bir de ayakta poz verenler var. Onlar aslında en uzağa itilmiş olanlar. Duruşları da çekingen oluyor onların. Karikatür gibi her şey.  

Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirilen özgür basın toplantısına her kesimden birçok kişi katıldı. O toplantı hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bizim kendimize demokrat olma lüksümüz yok. Eski topraklarda yaşamak turistik açıdan güzel. Apartman için temel kazıyorsun 2000 yıllık bir şehir çıkıyor. Bir de bunun bedeli var tabiî. 2000 yıl öncesinden kalma şehir demek 2000 yıllık birikmiş insanî problem demek. Hem Anadolu’da hem de etrafımızda yığınla birikmiş mesele var. Bu yüzden tarihin her döneminde en yoğun savaşlar buralarda olmuş. İstanbul trafiğini gösteren harita gibi. Savaşları, yükselişleri, yıkılışları üst üste koyun, bizim bölge koyu kırmızı yoğunlukta çıkar. Böyle bir yerde ikamet eden insanlar kendine demokrat olamaz. Hakkaniyetli olmalı. Merhametli olmalı. Alçakgönüllü olmalı. Biz bunları yeni yeni öğreniyoruz. 12 Eylül öncesi birbirini öldüren gençler hapishanede aynı koğuşlarda kalıp tanıştılar. Sağcı-solcu  tanışıklığından ne güzel işler çıktı. Bir büyük musîbet sayesinde oldu bu. 

O binaya girmenin avantajlı olduğu günler

Şimdi de başka bir musîbet farklı cephelerin gerçek manada bir araya gelmesini sağlıyor. Can acısıyla geliyor insanlar bir araya. Zaman binasında daha önce de ortak akıl toplantıları olmuş. Verdikleri kitapçıklarda gördüm. Kimi çağırdılarsa gelmiş. O binaya girmenin avantajlı olduğu günlermiş. Ama bizim katıldığımız toplantıda sahici bir katılım vardı. Gerçekten basının haline üzülen, dert edinen insanlar. O yüzden de belki en renkli ortak akıl toplantısı oldu.

Hep pozitif mesajlar vermek lazım

Benim orada önerim şu oldu; hep pozitif mesajlar vermek lâzım artık. Toplum kötülükten ve olumsuzluktan yorulmuş durumda. İktidar yanlıları da başkaları da. Sosyal medyada dişe diş kana kan temposu tutanlara kulak asmayın. Bugün her kritiğe ihtiyacımız var. Her iyi yönde atılan adıma ihtiyacımız var. Havuz gazetecisi diye tanımlanan iktidara yakın bir gazeteci iktidara iki gramlık eleştiri yapsa hemen “gemi batıyor, fareler kaçıyor” muhabbeti yapılıyor. İstediğin kadar eleştiri yap, bizimle değilsin reddiyeleri yapılıyor. Bunlara gerek yok. Kimseyi mevcut rejimi eleştirirken ürkütmemeli. Hatta birebir diyaloglar korunmalı ya da yeniden tesis edilmeli. Bir de beraber bir iş yapmaya çalışmalı. Meselâ bayram gazetesi. Yeniden çıkarılabilir. Tüm gazete emekçileri için güzel olmaz mı bayramda çalışmak zorunda olmamak. 

Varlık sebebi çatışma ve gerilim olan insanlar var

Havuz medyası olarak tabir edilen dışındaki gazeteler de sanki bir “sen ben kavgası ve intikam hırsı” içinde. Silivri nöbetlerinde bile bunu gördük. Ortak hareketin çok uzağındayız sanki….Bu durum nedir?

Varlık sebebi çatışma ve gerilim olan insanlar var. Onlar istemez. Bir de kendini samimiyet polisi olarak görenler var. Onlar da herkese bir kulp takabilir. Sayıları az. Öğrendikçe azalacaklar. Şahsen bana düşen kendi iç hesaplaşmamı yapmam. Başkasından beklemeden bunu yapmak marifet. Bu ülkede herkesin sicili bozuk. Ben de Ergenekon dâvâsı döneminde tutuklu gazeteciler için kılımı kıpırdatmadım. Hatta tutukluluklarını gerekçelendiren argümanları takip ettim, paylaştım. Bunun yanlış olduğunu görüyorum. Mağdur olanlar için ne yapabilirim bilmiyorum. İnşallah bir gün hesabıma düşen kadarını onlara ödeme fırsatım olur. 

Ben şahsen hatalarımla yüzleşmek konusunda kompleksli değilim. Fevri davranmışım, burada yanlış görmüşüm, burada yanlış adım atmışım diyebiliyorum. Şahsen böyle bir insanı daha güvenilir bulurum, böyle insanlarla iş yapmak isterim. “Ben hep aynı fikirdeyim, doğduğumdan beri fikrimde hiçbir değişiklik yok, oldukça istikrarlıyım” diyen insan benim için makbul değildir. O nedenle hesaplaşmalar oldukça insanlar kendileriyle  iç hesaplaşma yaptıkça bu sorunlar aşılacaktır. 

Herkes bu sorunun cevabını arıyor

Basının ve medyanın baskı altında olduğu bir dönemden geçiyoruz. Sizce bu dönemi atlatmak için ve özgürlüklerin (özellikle de) basın özgürlüğünü genişletmek için neler yapılabilir? 

Herkes bu sorunun cevabını arıyor… Bence iktidar yanlısı olanlar da bu sorunun cevabı arıyorlar. Bir şekilde iktidar merkezinin hep bir ötekisi olmak zorunda. Şu andakini alt ettikçe yeni hedefler koyacak kendi önüne ve sıra hakikaten o merkezin etrafındakilere gelecek. Siyasal İslam kendi kadrolarını yetiştirdikçe başka hayatlar yaşayan insanların işgal ettikleri köşeleri ve koltukları talep edecekler ve alacaklar. Bizim İmam-hatipli kardeşimiz, bacılarımız varken... diyecekler.

Bir saat içinde işinden edilecek gazetecileri oturup saydığınızı söylemiştiniz… 

O sayı çok  büyüdü, bu yüzden sıra herkese gelecek. Özgürlükler konusunda özgürlüğüne düşkün herkes kaygılanmalı. Zaten Aziz Babuşçu söylemişti. Babuşçu’nun yaptığı manifesto gibi bir konuşma var. 2010 referandumundan sonra artık her şeyin değişeceğini söylemişti. Bugüne kadar birlikte yürüdüğümüz insanlar bundan sonra yapacaklarımızdan pek memnun kalmayacak demişti. Aslında kibarca kapıyı göstermişti. Bu konuşmaya çok eleştiri oldu, ama hiçbir geri adım atılmadı. 

Genç Siviller gibi bir harekette büyük bir tecrübeniz oldu. Bu tecrübeyi yaşamış birisi olarak şimdi gerçekten sivil bir inisiyatif kurulamaz mı? Teklifleriniz ve düşünceleriniz nelerdir?

Türkiye’de barışçıl eylem geleneği pek köklü değil. Genç Siviller mizahı kullandı ve oldukça başarılı oldu. Ancak bugün Genç Siviller olsa da bir şey yapamaz. Çünkü her sivil hareket çok şiddetli bastırılıyor. Bir takım güçler ortamı kriminalize ediyor. Hükümet artık devlet refleksleriyle gidiyor sivil hareketlerin üzerine. Böylece sivil alanın iktidar tarafından kapatıldığına dair inanış var. Biz aslında böyle büyük bir kabulleniş yaşıyoruz, ‘elimiz kolumuz bağlı yapılacak hiçbir şey yok’ kabullenişi. Bu iktidarın gücünü katlıyor. Yine de çok iyi fikrin önünde kimse duramaz. 

Sivil alan basamak olarak kullanılıyor

Türkiye’deki sivil alan Batı demokrasilerinden uzak bir şekilde konumlandırılmış. Belki de gerçek anlamda hiç sivil bir alan olmadı Türkiye’de. Sivil alanlar ya devletin ya iktidarların ya da askerî vesayetlerin güdümünde oldu. Bunlardan etkilenmeyen ve bunları etkileyen bir sivil oluşum rüya mı olur?

İktidar merkezi kim ise sivil alanı ele geçiriyor. Yani bu hep aynı şekilde oldu. Aslında buna özel bir çaba da gerekmiyor. İnsanlar sivil toplum kuruluşlarını politik ajandaları için bir basamak olarak kullanıyor. Yani o sivil alan maalesef Türkiye’de bir basamak olarak kullanılıyor. Nihayetinde milletvekili olmak istiyorlar. Sadece bu politik savunuculuk yapanlar için geçerli değil, hemşeri dernekleri de öyle, sendikalarda da öyle. Herkesin amacı bir merdiven yapıp parlamentoya çıkmak. Halbuki demokratik ülkelerde baskı grupları bir milletvekilinden daha fazla yürütmeye ve hatta yasamaya tesir edebilir. 

Herkes bir tarafa savruldu, Yeni Asya ipi göğüsledi

Yeni Asya Gazetesi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Yeni Asya bence hikayedeki kaplumbağa. Tavşan ve kaplumbağa arasında geçen demokrasi yarışında biz tavşanlar olarak hepimiz bir tarafa savrulduk… Kimimiz uyuya kaldı, kimimiz yoruldu, kimimiz yoldan çıktık. Yeni Asya başından beri emin adımlarla ipi göğüsledi. Doğrusu ben şu anda öyle bakıyorum Yeni Asya’ya. Çok büyük saygı duyuyorum. Hakikati ucuza satmadı. Hatta çok pahalıya da satabilirdi, isteseydi. Onu da yapmadı. 

Bediüzzaman ümitsizliğe kapılmama konusunda büyük bir örnek

Bediüzzaman gerçek anlamda bir sivil toplum-sivilleşme önderi. Devlete değil topluma odaklanılması gerektiğini bedeller ödeyerek anlatmaya çalışmış. Toplum eksenli çalışmış bir din âlimi. Bu konudaki düşüncenizi paylaşabilir misiniz?

Bediüzzaman; ortalığın tamamen çöl haline geldiği dönemde bile “ben varım” diyor. O anlamda çok müthiş bir örnek bizler için. Ümitsizliğe kapılmama konusunda… Eğer sen varsan, doğru bir şey yapmaya çalışırsan, bir şekilde sonuca varılacaktır. Onun tabiî en önemli özelliği yaptıklarının sonucunu görme arzusu yok. Sadece sürece odaklanıyor. Biz diğer ölümlüler için çok zor bu şartlarda motive olmak. Yani diktiği ağaçların meyvelerini yeme gibi bir ihtirası yok. 

Liberaller AKP'ye kefil olmuştu

Liberallerin meselâ… Uçak fotoğraflarında sığıntı gibi duruyorlar bu yüzden herhalde. Alınlarında “yangından en son kurtarılacak eşya” etiketi varmış gibi bir halleri var. Halbuki liberaller bu iktidara müthiş bir meşrûiyet kazandırdı. Türkiye’nin ve dünyanın büyük bir bölümü yeni kurulmuş AKP’ye oldukça şüpheyle yaklaşırken, liberaller bu partiye kefil oldu. Millî Görüş’ün alabileceği oy oranının üç katına çıkmasında bu desteğin çok büyük önemi var. Liberallerin bunu bilerek o masalarda oturması gerekir.

Röportaj: N.Nur Ener

Haber Merkezi

Etiketler: nur ner
Okunma Sayısı: 6491
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • demokrat

    15.1.2016 18:20:17

    Yeni Asya ne zaman ipi göğüslemeye kalksa bir köstek gelir.İnşallah ufukta bir darbe yoktur.Ne dersiniz.ateş olmayan yerden duman mı çıkardım.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı