"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her bir hadisede bir mesaj var!

Rüstem GARZANLI
31 Ağustos 2016, Çarşamba
İnsanın sergüzeşt-i hayatı, Hazreti Âdem’in (as) Cennetten dünyaya atılmasıyla başlar, o günden bu güne sosyal ve içtimaî hayatın içinde müsbet ve menfi hadiseler cereyan edegelmiş, her hadise insana bir ibret ve mesaj veren mânâlar taşıyor.

Müsbet hadiseler: İnsanların efdalı ve en mükemmeli olan Peygamberlerin kıssalarından, meselâ, Nuh (as) gemicilikte, Musa (as) asası ile suyu çıkartması, İsa (as) tıpta, Yusuf (as) saati, Davut (as) demiri hamur gibi yoğurmakta revaç olmuşlar. Manen, insanlara, “siz de çalışınız tıpta, fende, ilim ve irfanda maruf ve meşhur olunuz; uçağını, uydunu, gemini, su sondajını yapma san’atında da mucit olunuz” mesajı vardır.

Bediüzzaman şöyle diyor: “İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acib ve lâtif bir mizaç ile yaratılmıştır. O mizaç yüzünden, insanda çeşitli meyiller, arzular meydana gelmiştir. Meselâ, insan müntehab şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, ziynetli şeyleri arzu eder, insaniyete lâyık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister.” 1

Demek ki, insanın arzu ve ihtiyaçları sonsuz olduğundan, imkân ve kabiliyetlerinin inkişafıyla terakki edebiliyor, dolayısıyla sosyal ve içtimaî hayatın meşrû istek ve arzuları da ancak çalışmayla olabiliyor.

Menfi hadiseler ise: Yukarıdaki örnekle yine Peygamberlerden yola çıkılırsa, ilki Hz. Âdem’in Cennetten atılması, Hz. İbrahim ‘in (as) ateşe atılması, Hz. Nuh’un (as) tufanı, Hz. Zekeriya’nın (as) hızarla kesilmesi, Hz. Yusuf’un (as) kuyuya ve zindana atılması, Hz. İsa’nın (as) çarmığa gerilmesi, Hz. Musa’nın (as) Firavun’la, Hz. Muhammed’in (asm) Ebucehil ve küffarla yaptığı mücadele ve Hazreti Eyüb’ün (as) hastalığı menfi ibadet olarak görünse de, neticede murad-i İlâhinin iktiza ettiği mükâfatlar birer imtihan sırrı olarak tezahür etmiştir.

Bazen insan işlediği hatadan dolayı musîbetlere maruz kalmıyor. Allah bir tecrübe ve imtihan olsun diye musîbet verir. Musîbetlerin en ağır imtihanı peygamberler ve ondan sonra âlimler ve evliyalar görmüşler, hâlbukî peygamberler masum ve günahsızdırlar. Demek ki, her gelen musîbet günah cihetiyle değil, belki imtihan cihetiyle verilmiştir. Mülk Allah’ındır. Tasarrufta O’nundur. O’nun tasarrufunu sorgulama hakkımız yoktur.

Bediüzzaman Hazretleri bu konuya şöyle bir açıklık getirmiştir:

“Birinci Vecih: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücut libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücut libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmasının cilvesini gösterir. Şafi ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor ve hakeza… 

”Mülkün maliki mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.” 2

Menfi hadiseler, insanın bu dünya yolculuğunda karşılaşmış olduğu musîbetlerdir. Eğer insan bu musîbetlere karşı tahammül ederse, ahireti için büyük sevap ve ibadete çevirmiş olur. Zaten insanın yaratılış gayesi de ibadet ve kulluktur.

Cenâb-ı Allah tahammülünden aciz kalabileceğimiz musîbetlerden, belâlardan bizleri muhafaza etsin, mülkün mâlikî olan Allah’tan gelen musîbetleri de hakkımızda hayırlara vesile etsin âmin…

Dipnotlar: 

1- İşarâtü’l-İ’caz, sayf. 84. 

2- Lem’alar, 2. Lem’a.

Okunma Sayısı: 1919
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    6.9.2016 11:05:42

    Vefalı kardeşim; genel anlamda yapılan duaların bir kısmı yukarıda arzettiğim şekildedir.Yani, "Cenâb-ı Allah tahammülünden aciz kalabileceğimiz musîbetlerden, belâlardan bizleri muhafaza etsin," demişim. Sen de amin de... İşte asrın müceddidinin münacaatın sonunda yaptığı dua: "Yâ Rabbi ve yâ Rabbe's-Semavati....Risale-i Nur talebelerini nefis ve şeytanın şerrinden ve kabir azabından ve cehennem ateşinden muhafaza eyle ve cennetü'l-Firdevste mes'ut kıl.Âmin,âmin,âmin." buyurmuşlardır. Her halde yeterli bir cevap olsa gerek. Selam ve dua ile...

  • Ali Vefalı

    31.8.2016 07:15:21

    Sayın yazar kardeşim, yazı sonunda ki duada; Allah bizleri musibetlerden belalardan korusun mealinde demişsiniz. Bazı alimler, dua yapılırken hiç bir zaman bela, musibet, düşman, yangın vs. gibi kelimelerden bahsetmeyin. Bu günkü tabirle, önce belayı davet ediyorsunuz, sonrada beni ondan koru diyorsunuz. Yani olumsuz kelimelerden bahsetmeden, Allahım bizi koru, sağlık ver vs. denebilirmi? Bu konuda bir adet Peygamberimizin hadisinide okumuştum. Acaba bu konu ne derece doğru? Açıklarsanız aydınlanırız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı