İstikametten maksat Allah’tan, “Sırat-ı müstakim” yolunu talep etmek; ifrat ve tefrite düşmeyip doğru yolu istemektir. İnsanlara rehber tayin edilen Enbiyaların ve Allah’ın sevgisine mazhar olan kulların yolu anlamında bilinmektedir.
İstikamet, bir cadde-i Kübra’dır. Bu yolun yolcusu da ancak istikamet üzerinde olan, ehl-i sünnet itikadıyla mümkün olabilir.
Kadere iman noktasında kul’un cüz-i iradesini inkâr eden Cebriye Mezhebi de; kulu kendi fiilinin hâlikı kabul eden mutezile de istikametten uzaklaşmıştır. Cebriye itikadında ifrat; Mutezile itikadında ise tefrit vardır.
İstikamet yolu Efendimiz’in (asm), uyguladığı yoldur. O’nun (asm) yaptıklarından fazlasını yapmaya kalkışmak ifrat; yapmadıklarını yapmak tefrittir. İfrat ve tefrit ikisi de istikametten uzaktır.
Enes ibni Mâlik’ten rivayet edilmiş:
Efendimizin (asm) hane-i saadetlerine üç kişi geldiler. Birisi, “Ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım.” dedi.
Efendimiz (asm); “….Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum…..” Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.” buyurmuş. Bundan da anlaşılıyor ki, her işin aşırı yönü vardır. Aşırıya kaçıp ifrat ve tefrite düşmemek; Allah’tan istikametti talep etmektir.
Bedîüzzâman Hazretleri: Kuvve-i şeheviye, kuvve-i akliye ve kuvve-i gadabiye”, olmak üzere üç temel kuvveyi ifrat, tefrit ve vasat (istikamet) şeklinde nazara vermiş.
-Kuvve-i akliyenin ifrat ve tefritini “gabavet ve cerbeze” istikametini “hikmet,”
-Kuvve-i gadabiyenin ifrat ve tefritini “korkaklık ve tehevvür” istikametini “şecaat,”
-Kuvve-i şeheviyenin ifrat ve tefritini “humut ve fücur”, istikametini ise “iffet” olarak görmektedir.
Cenâb-ı Allah, ifrat ve tefritten kaçınmayı; istikamet üzerinde yaşamayı nasip etsin. Âmin…