"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mersin’den Nurlu bir portre: Arif Kır

Rüstem GARZANLI
27 Ağustos 2017, Pazar
Zübeyir Ağabey: “Nurcu öyle olacak ki; bilgisiyle, hal ve tavırlarıyla sokakta yürürken ‘İşte bir Nur talebesi geliyor’ denecek.”

Hazreti Mevlânâ: “Yaratıcı, bağda bahçede öylesine bir meclis kurdu ki, kuşlar, çalgılar gibi aferin demeye, nağmelerle ötüşmeye koyuldu.” On sekiz bin âlemin temaşa ettiği ve seyircilerine gülümsediği bir Pazar gününde Mersin Yeni Asya İlim ve Kültür Hizmetleri Derneği’nin açılışında gönül dostları ile bir araya geldik.

Öğle yemeğine müteakiben Arif Ağabey, ellerini kaldırdı Hz. Âdem’den (as), Hz. Muhammed’de (asm), sahabe-i kiram, Tabiin, Tebe-i Tabiin, hususan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ve ahirete intikal eden Risale-i Nur talebeleri ve Ümmet-i Muhammed için duâ ediyordu. 

Arif Ağabey’in kalbi ve ruhu öylesine duâ üzerinde odaklaşmıştı ki, mealen: “Duâ edin, size cevap vereyim.” fermana muhatap oluyordu. “Yâ Rab! İşte duâya geldik, elimizi boş çevirme“ diyordu. Ben de bu arada böyle kelâmı güçlü bir ağabeyi yakalamışken onunla röportaj yapayım diye, düşünüyordum.

Duâdan sonra Arif Ağabey’in yanına gittim, “Ağabey böyle bir fırsat yakalamışken sizinle röportaj yapmak istiyorum, ne dersiniz?” dedim. Arif Ağabey, hem arif, hem de Demokratların geleneğinden gelmiş, DYP’den iki dönem Belediye Başkanlığı yapmış, birçok muharrirlerle muhatap olmuş, röportaj san’atında mahir olduğu kadar, muhatabın nabzını da iyi yakalayabilen tecrübeli bir bürokrat. Hemen iltifat göstererek “Rüstem kardeş, Anamur uzak olmasaydı sizi misafir edecektim” dedi.

“Arif abi, Anamur’a kadar gitmeye gerek yok” dedim. Bu arada Mersin Yeni Asya Gazetesi Temsilcisi Cuma Bahçeci Hocamızın da araya girmesiyle Arif Ağabey ile keyifli bir sohbete başladık.

Arif Kır kimdir, sizi tanıyarak başlayalım isterseniz?

1942 Mersin İli, Anamur İlçesi, Akyaka Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyümde, İmam Hatip Lisesini Adana’da okudum. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü mezunuyum. 1966 yılında Adana İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenliğe başladım. Erzincan’da yedek subay olarak askerliğimi yaptım. Askerlik dönüşü tekrar Adana İmam Hatip Lisesi’ne tayinim çıktı. 1977’den sonra ecirlikten serbest hayata geçiş yaptım.

1987 yılında Tekeli Kasabası (Eski Akyaka Köyü’nde) Doğru Yol Partisi’nden iki dönem Belediye Başkanlığı yaptım.  1994’te Emekli oldum, iki erkek, iki kız babasıyım. 1962 yılında Risale-i Nurlar’la tanıştım. Elhamdülillâh bugüne kadar istikametle Nur hizmetinin içindeyim. Yeni Asya Gazetesi’nin Tekeli Temsilciliğini yapıyorum.

Arif Ağabey, merhum Zübeyir Ağabey’in rahle-i tedrisatında bulunduğunuzu biliyoruz. Zübeyir Ağabey ile ilgili bir kaç hatıranızı anlatır mısınız? 

Adana İmam Hatip Lisesi’nde okurken, Risale-i Nur Talebesi Ahmet Gümüş isminde bir öğrenci naklen okulumuza geldi, ben de onunla bir şekilde tanıştım. 1962 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne Ahmet Gümüş ile beraber gittik. Ahmet beni İstanbul Süleymaniye Kirazlı Mescit 46 no’lu dershaneye götürdü, Zübeyir Ağabey de o dershanede kalıyordu.

Yaz tatilinde Kirazlı Mescit dershanesinde, Zübeyir Ağabeyin rahle-i tedrisatında ders almak üzere kaldım. Görevim belirlendi, gelenlerle beraber Risâle-i Nur eserleri okumak. Otuz beş dakika İman Hakikatlerinden, on dakika Lâhikalardan, on beş dakika teneffüs, misafirlerle uzun sohbet yapılmayacak, sabahtan akşama bu minval üzere devâm etmek üzere Zübeyir Ağabey’den talimatı aldım.

Bu arada yemek ve namazlar bu sisteme dâhil değildi. Mezun oluncaya kadar Zübeyir Ağabey’in yanında bulundum. Misafir karşılama görevi bana aitti, usûlüne uygun karşılar ve uğurlardık. 

Dershane üç katlı idi, üçüncü katında ev sahibi Abdurrahman Ağabey oturuyordu, Zübeyir Ağabey, orta katta küçük denecek bir odada kalıyordu. Biz de alt katta kalıyorduk. Zübeyir Ağabey sık sık yanımıza gelmezdi, Anadolu’dan misafir geldiği zaman yanımıza gelirdi. Onun daha başka çok görevleri vardı, Zübeyir Ağabey, orta kattan merdivenden inerken ökçesine basılmış içeride giydiği bir ayakkabısı vardı, o ayakkabı ile ses çıkararak inerdi. Biz onun geldiğini ayakkabısının sesinden anlardık. On Dokuzuncu Mektubun giriş kısmından ders yapardı. Bir bahr-ı ummandı, fesih ve şirin kelâmı vardı, okuduğu zaman dinleyicileri cezbederdi.

Zübeyir Ağabey, 1970’te bir konuşmasında: “Kardeşlerim ister memleketimizde, ister dünyanın diğer memleketlerinde Risale-i Nur’un, Müslümanlığın yayılmasına zıt görünen ne kadar hareketler, olaylar olsa neticede mutlaka Risale-i Nur hizmetinin, Nurcuların, Müslümanların menfaatine olur” dedi. Zübeyir Abi bazen altı saat dizlerin üstünde oturur, ders yapardı.

Ev sahibi Abdurrahman Ağabey’in küçücük çocukları vardı. Zaman zaman Zübeyir Ağabeyin kaldığı kata gider gelirlerdi. Zübeyir Ağabey en küçüğüne “Allah, Allah, Allah…” sözünü birkaç defa söyler, sonra da ağzına küçük kesme şekerlerden bir tane verirdi. Çocuk biraz gelişince, “Allah, Allah, Allah, ders okudum” diye birkaç defa söyledikten sonra yine ağzına küçük kesme şekerlerden bir tane verirdi. O küçük çocuğa bu şekilde ders veriyordu. Zübeyir Ağabeyin yanında küçük büyük fark etmezdi, herkesle ilgilenir, sever ve onları hizmete yönlendirirdi. Lisan-ı haliyle de örnek bir dâvâ adamıydı…

Zübeyir Ağabey: “Nurcu öyle olacak ki; bilgisiyle, hal ve tavırlarıyla sokakta yürürken“İşte bir Nur Talebesi geliyor denecek” diyordu. Zübeyir Ağabey, sokakta yürürken tefekkür halinde yürürdü.  

Zübeyir Ağabey, ileri gelen ağabeylerle gerek Kirazlı Mescit dershanesinde, gerekse Avukat Bekir Berk Ağabey’in Bayezit, Kiğılı Pasajı’ndaki yazıhanesinde gece geç vakitlere kadar, bazen de sabaha kadar ağabeylerle sohbet ederdi. İstanbul’da kalan ağabeyler ve Anadolu’dan gelen bazı ağabeyler hep bu sohbetlerde yetişti. Mehmet Kutlular Ağabey, Mehmet Fırıncı Ağabey, Mehmet Birinci Ağabey ve isimlerini sayamadığım birçok ağabeyler burada yetişenlerdendir. Mehmet Kutlular Ağabey’in “İşte Hayatım” isimli kitabında bunun birçok örnekleri var.

Arif ağabey, hatıralarından feyiz aldık, çok müstefid olduk, bir eğitici olarak bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerimize tavsiyeniz ne olacak? 

Risale-i Nurlar’ı okurken heceleri iyice çıkararak okumaya çalışmak. Bilhassa kelimenin son hecesine dikkat etmek. (Sessiz okusa dahi) Okurken fikren takip etmek, öğrenmek niyetiyle okumak, bazı konuları, paragrafları belirleyip, onları zaman zaman tekrar tekrar okumak lâzımdır.

Elhüccetüzzehra’da Fatiha-i Şerife’nin yorumunda, Ceylan Ağabey’in Âmin demenin açıklamasına dair sorusunun cevabındaki, önemli açıklamaları okusunlar.

Keza, Üstadımız: “Fatiha’nın ve Tahiyyat’ın namazdaki tefekküründeki hakikatlere Risale-i Nur’u çok okuyarak ulaşırsanız o hakikatler namazda size fikren görünür” diyor. Risale-i Nur’u dikkatli okuyarak bu sırra, bu dereceye ulaşmak temenni ederken son sözümü asrın meb’usu Bedî’ul-Beyan, Hazreti Bediüzzaman’a bırakalım.

“Risaletü’n Nur, hakaik-ı İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor; başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’i ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü’n-Nur’dadır. Evet, on beş sene yerine on beş haftada Risaletü’n-Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikîye isal eder.” 

Selâm ve duâ ile, Allah’a emanet olunuz.

Okunma Sayısı: 2788
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı