"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurcu değiliz deseniz de, kimse size inanmaz!

Rüstem GARZANLI
13 Mayıs 2018, Pazar 00:52
“Risale-i Nur, sosyal hayatıma vasatı tercih ettirdi, hissî ve heyecanlı karar vermekten uzaklaştırdı, meşvereti ve müsbet hareket etmeyi kazandırdı.”

Demokrat Parti Şarköy İlçe Başkanı İsmail Subaşı ile Risale-i Nurlar’ı, hatıraları, Rahmetli Bekir İbiş Ağabeyi, Adnan Menderes ve Demokrat Parti’yi konuştuk.

 İsmail Subaşı kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?

1924 mübadelesiyle, Yunanistan’dan Şarköy’e hicret etmiş, 1957 doğumlu, tarımla uğraşan bir ailenin çocuğuyum. 1977 yılında Adalet Partisi Şarköy Gençlik Teşkilâtı Başkanı, 1979 yılında İl yönetimi ikinci başkanı, 1983 yılında Doğru Yol Partisi’nin iki nolu kurucusu ve İlçe sekreterliği, 2007 yılından beri de Demokrat Parti Şarköy İlçe Başkanlığı yapmaktayım. Aynı zamanda Şarköy Kızılay Derneği, Esnaf Odası Denetleme Kurulu Üyeliği, Tüketici Hakları Hakem Heyeti gibi, çeşitli görevlerde bulundum. Halen Şarköy’de esnaflık yapıyorum. Bağ-Kur emeklisi, bir çocuk babası, bir torunumuz var.

Risale-i Nurlar’la nasıl tanıştınız?  

1975 yıllarının başında çalıştığım iş yeri, hem pastane, hem gazete bayii olması hasebiyle, her türlü yayın ve her türlü insan iş yerimize gelmekteydi. Ben de bu insanları dinleyip bu yayınları okumaktan kafası karma karışık olmuştum. TÖB-DER gibi sosyalist kurumların duvarlarına sloganlar yazan, komünizme güya savaş açmış militan bir genç idim.

O zamanlarda Şarköy’e tayin olan Temel Muslu isimli bir polis, gazete bayimize müftüyle gelip, Yeni Asya Gazetesine abone olmak istediler. 

Biz de istek üzerinde gazeteyi getirdik, Temel Bey, her gazete almaya gelişinde, bizimle samimî şekilde ilgilenir, ilgi çekici dinî vecizeler söyler, bazı kelimelerini anlamadığımız bahisler anlatırdı. Samimiyet ilerleyince, beni ve birkaç genci, çay sohbetine dâvet etti. Şarköy’de imamlık yapan Şimdi Tekirdağ’da Ekonomi Şirketler Grubu Yönetim Kuru Başkanı Erdoğan Orhan Abinin evinde sohbet vardı, oraya gittiğimizde farklı yerlerden gelmiş misafirleri gördük. 

Kırmızı kitaplardan okunuyordu, çay molasında orada ki misafirler bizlerle kırk yıllık ahbapmışız gibi ilgilendiler. Anlamasak ta, bu samimî hava neticesi derslere devam etmeye başladık ve o zamandan beri bu hizmetin içindeyiz.

Risale-i Nurlar sosyal hayatınıza nasıl bir yön verdi?

Risale-i Nur, sosyal hayatıma vasatı tercih ettirdi, hissî ve heyecanlı karar vermekten uzaklaştırdı, meşvereti ve müsbet hareket etmeyi kazandırdı. 

İsterseniz  biraz da Bekir İbiş Ağabey’i konuşalım. Bekir Ağabey hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Yukarıda anlattığım ilk Risale-i Nur derslerine gelenlerden biri de Bekir İbiş Ağabeydi. Allah (cc) Rahmeti ile muamele etsin, benimle çok ilgilenip muhatap oluyordu. Aslen Denizli’liydi,  Tekirdağ Müftülüğü’nde Şef olarak çalışıyordu, Tekirdağ’a yolum düştüğünde muhakkak müftülüğe yanına uğramamı tembihlemişti.

Bekir İbiş

Rahmetliyle çok hatıralarımız oldu. Ailece ziyaretler yaptık,  Tekirdağ ve civarındaki gençlerin evliliklerinden, sünnet düğünlerine beraber iştirak ediyorduk. Uzun yıllar Tekirdağ’ dan Şarköy’e derse gelerek biz Şarköylüleri motive ediyordu. Bekir Ağabeyde, samimiyet ve sadâkat fevkalâde idi

Çok, amma çok fedakâr ve gayyur bir kahraman idi. 1982 yılında Beyazıt’ta beraber toplantıya katıldık. Meşveret gereği herkes kendi mahallinde gazetemizin bastığı anayasaya hayır broşürlerini ve Demirel’in Zincirbozan’dan gönderdiği mektupların fotokopisini çekip dağıttık. Konseyin gazeteyi kapatması neticesinde, Yeni Nesil, Tasvir, Hür Yurt gibi isimlerle çıkmaya devam etti.

Bekir İbiş Ağabey’i anlatmakla bitiremeyiz, çok icraatları oldu. Tekirdağ Yeni Asya Bürosu ve diğer mahallerde konferanslar ve seminerler verip çok insanlara Risale-i Nurlar’ı ve onun nâşir-i efkârı olan Yeni Asya’yı ve yayınlarını tanıtmaya çalışıyordu.

1984 senesinde Tekirdağ ve Malkara’daki ağabeylerin iştirak ettiği kalabalık bir derste, ihbar neticesinde tutuklamalar oldu. 

Bekir Abi bana bir şekilde haber gönderip, Malkara’da Metin Çekin, Mehmet Kaya, Sadık Görmüş ve Hüseyin Can gibi kardeşlerimizi tutuklamışlar, sıra Şarköy’e geleceğini bildirdi. Zor durumda kalırsanız sadece hizmet ehli olanların isimlerini verip memurların isimlerini vermememizi tembih etmişti. Bekir Ağabey şunu da bize söyledi: “Nurcu değiliz deseniz de, kimse size inanmaz. Kimliğiniz zaten bellidir, siz de gizlemeyiniz” demişti.

Maalesef Malkara’da olduğu üzere, bizde de müsadereler başladı, iki çuval dolusu Risale-i Nur eserleri ile birlikte. Dört gün karakolda gözaltında kaldıktan sonra tahliye edildik. 

Nezarette olduğumuz hâlde Erdoğan Orhan Ağabey polislere orada da ders yapıyordu.

Hülâsa, Bekir Ağabeyle bölge meşveretlerine, Kocatepe Mevlitleri’ne, İstanbul’daki toplantılara hep beraber katıldık, onunla çok beraberliğimiz oldu. Daha sonra Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Birçok kademede hizmet etmiştir. 

- Rüstem Bey, istersen Bekir Ağabeyin mahdumu Ali Said İbiş’i hazır yakalamışken onun da duygularını alsanız iyi olur, diye düşünüyorum. 

- Tabiî, memnuniyetle…

- Ali Said Bey kardeşim, rahmetli babanla bir röportaj yapmak üzere 13.3.2016 günü telefonla görüştük, röportaj soruları eline ulaşmadan bir hafta sonra rahmete kavuştu.  O röportaj yerine babanla ilgili duygularınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?

- Rahmetli babam, Risale-i Nurlar’ı içinde hisseden,  yaşayan ve en küçük bir taviz vermeden son nefesine kadar bunu sürdürdü. Allah (cc) sevgisini, Peygamber (asm) sevgisini bize yaşayarak dikte etti. Efendimiz’in (asm) adı anıldığında gösterdiği sevgi ve saygı inanılmazdı. Çok güçlü karakterdi. Tatlı dili ile, örnek yaşantısı ile, ihlâsı ile Nur kardeşliğine çok önem verir ve önceliği idi. Marmara bölgesini karış karış gezerken aylarca babamın yüzünü görmezdik. Hizmetle irtibatın devamlı olmasını ve en üst seviyede olmasını isterdi. Meşveret en çok savunduğu şeydi. Aile içinde de, cemaatte de meşverete ve şûrâya çok önem verir ve asla meşveretten ayrılmaz, bize de tavsiye ederdi.

Hülâsa, Risale-i Nurlar’ı her yönden yaşayan babamız bize Risale-i Nurlar’ı miras bıraktı. Biz de bu yoldan ayrılmamaya söz verdik. Ailece bağlılığımızın devam etmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyoruz.

Babamın vefatının ikinci sene-i devriyesinde bizi tek bırakmayan, babamla alâkalı duygu ve düşüncelerimizi efkâr-ı ammeye duyuran gazetemize ve size teşekkür ederim. Allah razı olsun…

- İsmail Bey tekrar size dönelim. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri siyasetten şiddetle kaçındığı hâlde “İslâm kahramanı” olarak vasıflandırdığı Adnan Menderes ve Demokrat Parti’yi neden desteklemiştir? 

Bediüzzaman Hazretleri, hayatı boyunca mesai sarf ettiği önemli konulardan olan hürriyet, adalet, maddî ve manevî kalkınmanın birlikte yapılabilmesi, siyasette muktesit meslek olan ahrarların, hürriyetçilerin desteklenmesi ile  ilgili düşünceleri “Münâzarât ve Lâhika”lar gibi eserlerinde mevcuttur.

İslâm âleminde hürriyet mevhumunu Namık Kemal ve Bediüzzaman’dan başka dert edinen başka bir şahsiyet bulamazsınız. Abdülhamid gibi veli bir padişaha bile, istibdadın kaldırılıp Meşrûtiyetin ihya edilmesini yetkilerinin paylaştırılıp yürütmenin Meclis-i  Mebusana verilmesini, Yıldız Sarayı’nın üniversite yapılmasını tavsiye etmiş, Batıda ve Doğuda meşrûtiyeti anlatmaktan geri durmayıp, istibdadın sebebi rey-i vahid olduğunu söylemiştir.

Rey-i vahide (Tek adamlığa) karşı meşrûtiyeti savunmuştur. Meşrûtiyeti ise her hastalığa uygun reçete sunan bir devaya benzetmiştir. Demokratlar dine hürmetkâr ve millete hizmet amacıyla ortaya çıktıklarından, bu halis niyetleri için Cenâb-ı Allah (cc) onları dine de hizmet ettirdi. 

Yol, su, elektrik, hastane, din görevlisi ve ezanı olmayan bir ülkeyi, ezan ve Kur’âna hizmete vesile ettirilmiştir. Yatılı lise ve İmam hatip okulları ve Yüksek İslâm enstütileri açmışlardır. 

Demokratları ifade eden küçük bir misali vermek istiyorum: İlkokulda okurken Millî Eğitim Bakanı İlhami Ertem Bey, okulumuzu ziyarete gelmişti. Okulumuza geldiğinde yanında şoför ve koruması haricinde hiçbir devlet erkânı yoktu. Çok enteresan okul müdürü makamında yoktu. Öğretmen beni çağırdı “yavaşça baş öğretmenin evine git Millî Eğitim Bakanı gelmiş, sizi okulda bekliyor” söyle dedi. Ben de gidip haber verdim, Baş öğretmen geldiği zaman ne bir azar, ne de bir tedip olmadı. Eğitimle ilgili ihtiyaçları dinleyip ayrıldı. Şimdi ki ziyaretlerle kıyaslarsak Demokrat Parti’nin ve Demokratlar’ın ne kadar insanperver ve ne kadar hürriyetçi ve ne kadar adalet ve insan haklarından yana olduğunun ispatı bu olsa gerek.

Bu çeşit örneklere bütün Türkiye şahittir. Kısa bir anekdotla bitirmek istiyorum. Efendim ben henüz on sekiz yaşlarında iken zamanın Ticaret Bakanı Halil Başol, Şarköy’e geldiğinde, o zamanki enerji kriziyle ilgili soru sormuştum?  Neden tedbir alınmadığını sitem etmiştim. 

Koskoca Bakan beni muhatap alıp sorumu cevapsız bırakmadı. Beni yanına alıp “Ülke meselelerine gösterdiğin ilgin için teşekkür ederim” dedi. İşte hürriyet, işte Demokrasi, işte insan hakları… Bunun için biz Demokratlar’la beraberiz….

Bana bu imkânı verdiğiniz için size, gazetemize ve Şarköy Nur cemaatimizin fedakâr ve ihlâslı kardeşlerimizden Tuncay Veis Bey’in aramızda sağladığı muhabereden dolayı teşekkür ederim. Cenâbı Hakk’ın hepimize iz’an, feraset ve istikamet nasip etmesini temenni ederim. Vesselâm….

Okunma Sayısı: 5718
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı