Nurculuğun kaynağı Risale-i Nur külliyatıdır, ama gel gör ki işin aslı henüz öyle cereyan etmiyor.
Mübarek kardeşler Üstadımızın emanetine sahip çıkmakta tembellik ediyorlar. Risale-i Nur’u satır satır okuyup istidadını terbiye etmek yerine, geleneksel müzmin hastalık olan taklitten kurtulamıyor. Kendisine rol model arayanlar maalesef az değil. Hala aralarında istişare ederek, mevcut şartlarda en güzel hizmet metodu bulma yerine, birilerinin peşine takılıp ittiba etmeyi tercih ediyorlar. “Biz ondan daha mı mübareğiz?” diyorlar.
Öte yandan büyük bir tehlike pusuda bekliyor. Üstad Bediüzzaman Said Nursî (ra) beyanat ve tenvirler eserinde: ‘Otuz beş senedir ki siyaseti bırakmıştım ve Nurculara da bırakınız diyordum. Sebebi, siyaset ihlası kırar. Fakat şimdi hissettim ki; bazı münafıklar dindarları perde yapıp dini siyasete âlet; sonra da siyaseti dinsizliğe âlet etmeğe çalıştıklarından, safdil dindarların hatırı için bir-iki defa siyasete baktım. İlâh..’ gibi nasihatleri ile bize “Aman dikkat” diyor. “Sakın benim mesleğimi ihmalkârlıkla bozmayın, ehl-i dalaletin oyununa gelmeyin ve sizi gafil avlamasınlar” diye bize davasını emanet ediyor.
Yıllardır mübarek ve muhterem bildiğimiz şahısların etrafında hizmet etmeğe gayret ettik. Allah (cc) hepsinden razı olsun, ama çoğu kez birlik beraberliğimiz bozuldu. Hatta bazıları ile oyuna gelindiği de söylenegeldi. Gerek şahsi, gerek se içtimai her alanda böyle boşluklarımız oldu. Genelde hareketlerimiz etken değil edilgen durumda bırakıldı. Akla hayale gelmedik oyun ve manipülasyonlarla karşılaştık. Hepsinde de birileri önde gösterildi ve o da hizmetten dem vurdu. Kırk beş senedir okuduğum Risale-i Nur külliyatında Üstadımızın; “Benden sonra filan var” diye bir ifadesine rastlamadım. Aksine her meselede bize Risale-i Nur’un kâfi olduğunu söyleyegelmiştir. O halde gayretkeşlik yapanlar dikkatli olmalıdırlar. Yoksa hizmeti Allah rızası dışında âlet etme tehlikesi vardır.
Bize şimdilik en uzak meselelerden biri siyasettir, ama bakıyoruz orada da bazıları öne çıkıp rol kapıyor. Kafa karıştırıyor. Nazarları şahsa yönlendiriyor. Nurcu görünümlü trollerin cirit attığı tehlikeli zamanlardan geçiyoruz. Üstadımız yukarıda bir bölümünü aldığım ikaz mektubunun devamında: ”Şimdi Nurcular namını alan ve İttihad-ı İslâm içinde bulunan kardeşlerimiz yanlış basmamak için bazı şeyleri söylemek isterdim. Fakat Risale-i Nur, benim bedelime konuşuyor dedim, yine yüzümü çevirdim.” Gibi bir ifadeyi altını çizerek ihsas ediyor. Demek ki; satır önemli, sadır değil. Şahıs değil Şahs-ı mânevî bize lazım. Dindarlar çok dikkat etmelidirler. Münafıklar onları perde yapıp dini siyasete âlet etmeğe çalışacaklar. Çünkü dindarların oyları onlar için lazım.
12 Eylül’de gördük ki; cenazesine kimsenin katılmadığı birisi için methiyeler düzenler vardı. Ne oldu? Zaman en iyi müfessir olduğuna göre herkes haddini bilmelidir. Buradan bütün abi ve kardeşlere diyorum ki; Nurculuktan gelen itibarınızla ihsas-ı rey edip öne çıkar yada çıkarılırsanız, Risale-i Nur’daki ihlası zedelersiniz. Çünki gıpta damarını tahrik edersiniz. Nurcu görünümlü tarikatlara yol açarsınız. Risale-i Nur’u şahsınıza âlet etmiş olursunuz. Her neyse yine haddimi aştım ama hakkım olandan vazgeçmem. Risale-i Nur’da ne yazıyorsa o. Vesselam...