Günümüzde o kadar çok krizle karşılaşıyoruz ki; her birine bir isim bulmakta zorlanır olduk.
Kalp krizinden gülme krizine kadar akla gelen ve gelmeyen bir sürü çeşidi var. Ama zaman ahir zaman olduğundan krizlerde artıyor ve her gün yenileri ile karşılaşıyoruz. Mesele şahsî olsa çözümü kolay olur, aksi halde bir kişi ya da ilgililer zarar görür. Fakat kriz umumu ilgilendirdiğinde çözümü de umumî olacağından, işiniz zorlaşıyor.
Kriz çıkarmak deyince bir kast ve gayretten bahsediyoruz. Durduk yerde olağan hadiselerden değil. Bir çeşit cinayetten söz ediyoruz. Çünkü bu çeşit hadiseler bizim içinde bulunduğumuz Risale-i Nur hizmetini doğrudan ilgilendiriyor. Gaye-i hayatımız olarak baktığımız iman hizmetini sekteye uğratıyor ve bütün Nurcuların samimî gayretlerini berhava ediyor.
Şimdi maksadımızı biraz açalım ki, hem milleti meraktan kurtaralım ve hem de meramımızı açıklığa kavuşturalım. Üstadımızın ‘Hüsn-ü zan adem-i itimad’ diye dikkatimizi çektiği bir ifadeyi, biz nefsimize uyarak hep menfice kullanırız. Adem-i itimad dedi ya, artık kendimizden başkası itimada lâyık değildir. Al sana bal gibi kriz. Ama kendine itimadı sonsuzdur. “Ben orada olmalıyım, meseleyi kontrol etmeliyim” gibi deli saçması bir sürü yave ortalığa dökülür.
Hüsn-ü zannı da sadece kendine yorar. Başkası itimada lâyık olmadığı gibi, hüsn-ü zanna da asla lâyık değildir. Varsa yoksa ben der, her yerde herkese nasihat çeker. Bilir bilmez her hadiseye yorum getirir. İstişare sonucu kendi istediği gibi sonuçlanmamışsa, kabullenmek şöyle dursun bin dereden su getirerek tenkit eder. Kendisi uymadığı gibi etrafındakilere de fesat bulaştırır. Adam acayip, sanki kriz makinası. Ne diyelim nefis böyle bir şey, eğer ona uyarsak neuzubillah bizi de yoldan çıkarır. Allah bu gibi kardeşlerimize yardım etsin.
Hâlbuki yiğitlik, Hizmet-i İmaniye için bir araya gelen kardeşlerimizin her birini, birer kutup gibi görüp ihlâs düsturlarını incitmemektir. İhlâsı kırmaktansa kafamı kırarım diyebilmektir. Şahs-ı maneviden gelen sevabı, şahsî kemalattan üstün görmek ve görebilmektir. Hep eksik gözetip tenkit ile uğraşacağına, iyi tarafına bakıp birlik ve beraberliği sağlayabilmektir. Ama herkes yiğit olamaz. Hele de nefse karşı yiğitlik herkesin harcı değil. Ha bu arada, kurnazlık yapan ya da derin görevi olanlar bizi ilgilendirmiyor.
Allah (cc) bizleri nefsin bütün desiselerinden muhafaza etsin.
Kriz çıkaranlardan değil, eğer çıkarsa istişare ile çözenlerden eylesin. Âmin.