Eğer Türkiye’deki Müslümanlar, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Risale-i Nur Külliyatı’nı anlayarak okuyorlarsa, oyun bozulmuş demektir.
Çünkü Üstadımız, “…ve ehl-i ilhadın iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husûmetten istifade ederek, birinin silâhıyla, itirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleri ile berikini çürütüp ikisini de yere vurmak ve çürütmekten içtinaben, Risale-i Nur şakirtleri bu mezkûr dört esasa binaen, muarızlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı” diye ikaz ediyor.
Tabi bunu önce Nurcuların anlaması ve anladığını ispat etmesi gerekir. Demek ki; oyun Müslümanları bölüp parçalayıp birbirine düşürmek üzerine kurulmuş. Fakat bu oyun neredeyse bir asırdır uygulanagelmiştir. Oyunu kuran ehl-i ilhad, Müslümanları birbirine düşürmüşler ve birbirine kırdırmışlar.
Yetmişli yılların sonlarına doğru, Nurcuların arasında isimleri öne çıkan bazı şahıslar oldu. Bunlar kabiliyetli, hamiyetli ve fedakâr kimselerdi. Çok Risale okuyan, iyi ders yapan vs. Sonraları bu gibi şahısların adları meşrep ayrılığı gibi masumane bir kılıfla takdim edilir oldu. Siyasetle uğraşmayan, halis iman hizmeti yapan has Nurcular olarak itibar görmeye başladılar. Sanki birileri bunları özellikle öne çıkarıp etrafını kalabalıklarla örüp ana gövdeden koparıyordu. Çünkü Üstadımızın, Nurcuların birlik beraberliğini temin etmek ve Risale-i Nur hizmetinin kitabî düsturlarla devam etmesini sağlamak için varis tayin ettiği Abilerimiz gölgede kaldılar. Nurculuk deyince kamuoyunda sanki onlar göze çarpıyordu.
O zaman Nurcuların çoğunluğu abiler dâhil, Adalet Partisi’ne oy veriyorduk ve bu oy verme işine Üstadımızın Lâhika mektuplarından aldığımız işaretler doğrultusunda karar veriyorduk. Ama hoca lâkaplı biri büyük bir ilde farklı bir partiye oy verdi ve etrafındakileri de yönlendirdi. İlk defa Nurculuk gemisinin tabanı delinmiş ve gemi su almaya başlamıştı. Bundan dolayı Hizmet-i Nuriye siyasî yara almıştı. Nurcular bir partiye oy verirken, menfaat gözetmezler ehvenüş şerri gözetirlerdi. Fakat birileri içimize sokulan bir hançer gibi, menfaat ve işbirliği için farklı bir partiye oy vermişlerdi. Bir başkası da başka büyük bir şehirde, aynı partiyle dirsek teması kuruyor ve el altından çaba sarf ediyordu. “Küçülen bir parti ile mi, yoksa büyüyen bir parti ile mi?” gibi kafa karıştırıcı şeyler söylüyordu. Hâlbuki bir parti, büyük planlar gereği küçültülüp yok edilmeye çalışılıyordu. İçimizdeki nâehiller de bilerek veya bilmeyerek buna âlet olup, Risale-i Nur’a tam vakıf olamamış dost ve kardeşlerimizi yanlış yönlendiriyorlardı.
Şimdilerde böyle çok derin planlar gözükmüyor. Belki ihtiyaç duyulmuyor. Nasıl olsa iki kişi anlaşamadığı zaman hemen ayrılıp kendi planlarını uygulamaya sokuyorlar. Ben daha iyi yapıyorum diye kendilerini avutuyorlar. Dışarıdan birinin bölmesine ihtiyaç yok. Nereye kadar? Hâlbuki Üstadımız; “Çünkü gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimizde bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkit ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki; Hüsrev’in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir ki, benim sobamın parçalanması gibi acib, sebebsiz bir hâdise başıma geldi. Ve bana yapılan bu son işkence dahi, bu manasız ve çok zararlı tesanüdsüzlüğünüzden geldiğine kanaatim var. Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor. Beni bu bayramımda ağlatmayınız. Çabuk kalben tam barışınız” diye bizden ısrarla birlik beraberlik istiyor.
O halde sizin sudan bahanelerle çekip gidip daha iyi yapıyorum diye avunmanız bir oyundur. Dehşetli parmakların karıştığını gösteriyor. Üstadımızı İttihad-ı İslâm Bayramında müteessir edip ağlatmaktır. Dünyayı başımıza kaynatsanız bile, biz ayrılmayız. Bir yerine beş, yetmezse yüz istişare ile yine birlik beraberliğimizi muhafaza ederiz deyip, düşmanların dehşetli planlarını akim bırakırız. Haydi, bu oyunu bozmaya var mısınız? Üstadımız bekliyor.