"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Oyun bozuldu (mu?)

Sabahattin BOYACI
01 Aralık 2016, Perşembe
Eğer Türkiye’deki Müslümanlar, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Risale-i Nur Külliyatı’nı anlayarak okuyorlarsa, oyun bozulmuş demektir.

Çünkü Üstadımız, “…ve ehl-i ilhadın iki taife-i ehl-i hakkın mabeynindeki husûmetten istifade ederek, birinin silâhıyla, itirazıyla ötekini cerh edip ve ötekinin delilleri ile berikini çürütüp ikisini de yere vurmak ve çürütmekten içtinaben, Risale-i Nur şakirtleri bu mezkûr dört esasa binaen, muarızlara hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı” diye ikaz ediyor. 

Tabi bunu önce Nurcuların anlaması ve anladığını ispat etmesi gerekir. Demek ki; oyun Müslümanları bölüp parçalayıp birbirine düşürmek üzerine kurulmuş. Fakat bu oyun neredeyse bir asırdır uygulanagelmiştir. Oyunu kuran ehl-i ilhad, Müslümanları birbirine düşürmüşler ve birbirine kırdırmışlar.

Yetmişli yılların sonlarına doğru, Nurcuların arasında isimleri öne çıkan bazı şahıslar oldu. Bunlar kabiliyetli, hamiyetli ve fedakâr kimselerdi. Çok Risale okuyan, iyi ders yapan vs. Sonraları bu gibi şahısların adları meşrep ayrılığı gibi masumane bir kılıfla takdim edilir oldu. Siyasetle uğraşmayan, halis iman hizmeti yapan has Nurcular olarak itibar görmeye başladılar. Sanki birileri bunları özellikle öne çıkarıp etrafını kalabalıklarla örüp ana gövdeden koparıyordu. Çünkü Üstadımızın, Nurcuların birlik beraberliğini temin etmek ve Risale-i Nur hizmetinin kitabî düsturlarla devam etmesini sağlamak için varis tayin ettiği Abilerimiz gölgede kaldılar. Nurculuk deyince kamuoyunda sanki onlar göze çarpıyordu.

O zaman Nurcuların çoğunluğu abiler dâhil, Adalet Partisi’ne oy veriyorduk ve bu oy verme işine Üstadımızın Lâhika mektuplarından aldığımız işaretler doğrultusunda karar veriyorduk. Ama hoca lâkaplı biri büyük bir ilde farklı bir partiye oy verdi ve etrafındakileri de yönlendirdi. İlk defa Nurculuk gemisinin tabanı delinmiş ve gemi su almaya başlamıştı. Bundan dolayı Hizmet-i Nuriye siyasî yara almıştı. Nurcular bir partiye oy verirken, menfaat gözetmezler ehvenüş şerri gözetirlerdi. Fakat birileri içimize sokulan bir hançer gibi, menfaat ve işbirliği için farklı bir partiye oy vermişlerdi. Bir başkası da başka büyük bir şehirde, aynı partiyle dirsek teması kuruyor ve el altından çaba sarf ediyordu. “Küçülen bir parti ile mi, yoksa büyüyen bir parti ile mi?” gibi kafa karıştırıcı şeyler söylüyordu. Hâlbuki bir parti, büyük planlar gereği küçültülüp yok edilmeye çalışılıyordu. İçimizdeki nâehiller de bilerek veya bilmeyerek buna âlet olup, Risale-i Nur’a tam vakıf olamamış dost ve kardeşlerimizi yanlış yönlendiriyorlardı.

Şimdilerde böyle çok derin planlar gözükmüyor. Belki ihtiyaç duyulmuyor. Nasıl olsa iki kişi anlaşamadığı zaman hemen ayrılıp kendi planlarını uygulamaya sokuyorlar. Ben daha iyi yapıyorum diye kendilerini avutuyorlar. Dışarıdan birinin bölmesine ihtiyaç yok. Nereye kadar? Hâlbuki Üstadımız; “Çünkü gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimizde bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkit ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki; Hüsrev’in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir ki, benim sobamın parçalanması gibi acib, sebebsiz bir hâdise başıma geldi. Ve bana yapılan bu son işkence dahi, bu manasız ve çok zararlı tesanüdsüzlüğünüzden geldiğine kanaatim var. Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor. Beni bu bayramımda ağlatmayınız. Çabuk kalben tam barışınız” diye bizden ısrarla birlik beraberlik istiyor.

O halde sizin sudan bahanelerle çekip gidip daha iyi yapıyorum diye avunmanız bir oyundur. Dehşetli parmakların karıştığını gösteriyor. Üstadımızı İttihad-ı İslâm Bayramında müteessir edip ağlatmaktır. Dünyayı başımıza kaynatsanız bile, biz ayrılmayız. Bir yerine beş, yetmezse yüz istişare ile yine birlik beraberliğimizi muhafaza ederiz deyip, düşmanların dehşetli planlarını akim bırakırız. Haydi, bu oyunu bozmaya var mısınız? Üstadımız bekliyor.

Okunma Sayısı: 3346
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Salih karagoz

    1.12.2016 18:07:13

    Sabahaddin hocam Allah razi olsun. Kayseride n salih

  • khk magduru

    1.12.2016 11:22:47

    Keşke bu ssüreçte nefsi emmareye kulak verileceğine" hakkin hatiri Alidir" deyyip, 'sadece benim meşrebim haktir.'. Gibi bir çukuradusulmeseydi... Yazik oldu bir cçok masumun ahi alindi..

  • Toygar

    1.12.2016 09:08:44

    Böylesi sıkıntılar sadece bize mahsus değil maalesef! Beşerî bir alçalışın neticeleri. "Eskiden şöyleydi, böyleydi.." diye anlatmaya başladığımızda değişen pek çok şeyin farkına varıyoruz ancak, bu değişikliklerin sebebinin bir parçası olduğumuzu kabullenmek zor geliyor. "Önce kendimden başlarım" diyebilmek esas olsa, mesele kolayca hallolacak fakat, nefse pay çıkarmak konusunda dindarı veya dinsizi arasında görünen o ki, fazlaca fark olmuyor. Herkes her şeyi çok iyi biliyor, ya da bildiğini zannediyor! Çaresi de var elbette: Dua dua dua! Derdi kim verdiyse, dermanı da ondadır elbet! Rabbim muhabbet-i insanî ve millî ve dinîyi yeniden mabeynimize ihsan buyursun! Amin!.

  • Garib Doğu

    1.12.2016 08:52:03

    ''Menaf-i cüz'iyye ve hissiyatı süfliye'' terk edilmediği,tamamen etkisiz hale getirilmediği müddetçe,hakiki uhuvvet ve muhabbeti,ittihat ve tesanüdü gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu da imani kısımların kamil manada hazmiyle,içtima-i ve siyasi meselelerin doğru anlaşılıp,hayata doğru tatbik edilmeleriyle ve meslek ve meşrebin bütün prensip ve düsturlarına riayet etmekle olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı