G.Saray 4 haftada 9 puan kaybedince ve F.Bahçe maçında çok kötü oynayınca, bu takım şampiyon olamaz diyenlerin sayısı hayli fazlaydı.
Biz de aynı eleştirileri yaptık. Haksız da değildik. Bir takım yenilir. Bunda şaşılacak bir şey yok. Dünyanın en iyileri bile yeniliyor. Ama yenilirken hiç çaba göstermezseniz o zaman işin rengi değişir.
Derbide F.Bahçe hak ederek kazandı. Ama G.Saray takım halinde sahada hiç çaba göstermemişti. Bu hal bahsettiğimiz ortak kanaati oluşturdu. Baş müsebbip teknik direktör Riekerink olarak öne çıktı. Bu hafta eğer olası bir puan kaybında sıra oyunculara gelecekti. Bu anlayıştaki G.Saraylı oyuncular sanki bunun idraki içinde oynadı. Bursaspor karşısında mücadelelerini üst seviyeye tam çıkarmasalar bile en azından o gayretin içindeydiler. Bu da kritik Bursa maçının galibiyetini getirdi. Yalnız burada Sneijder’in çabasını ve gayretini ayrı tutmak istiyorum. Onun bu maçtaki isteği galibiyeti kolaylaştırdı.
G.Saray’ın tarihine adını yazdıran önemli oyuncusu Selçuk, eski performansında değil. Bununda dikkatle incelenmesi lazım. Formda bir Selçuk, G.Saray’ın önemli parçalarından biridir. Onun gününde olması özellikle Sneijder’in performansını artırmaktaktır. Çünkü Selçuk’un en büyük özelliği her maçta takımın en çok koşan oyuncusu olmasıdır. Bir de attığı derin pasların kaliteyi tutturması, geçmişte Burak ın gol yüzdesini artırmasına sebep olmuştu. Frikik gollerini ise unutmak mümkün değil. Hal böyleyken Selçuk G.Saray camiası içindeyken, onu hiç bir şekilde üzmemek lâzım.
Bu maçta Eren’in yerine Podolski, Sinan’ın yerine Yasin’in başlaması yerindeydi. Atılan ilk gol Podolski, Yasin ve Sneijder’in çok güzel paslaşmalarıyla oldu ve gerçekten ders niteliğindeydi. Linnes bu maçtaki performansıyla kenarda uzun süre bekletilecek oyuncu olmadığını gösterdi. Bruma bu maçta tek başına oynama düşüncesi yüzünden topları çok fazla ezdi. Riekerink’in ona; ne zaman ve nerede çalım atması gerektiğini ne zaman pas yapması gerektiğini anlatması lâzım.