"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asırlardır beklenen şaheser: Risale-i Nur

Said YÜKSEKDAĞ
09 Mart 2017, Perşembe 15:00
İnsanlık, var olduğundan beri akıllarda yer eden, zihinleri bulandıran suallere cevap arayıp durmuştur.

Bu suallerin geneli ölümden sonraki hayata dairdir. “Öldükten sonra ne olacak? Cennet ve Cehennem var mıdır? Yok mu olacağız yoksa yeni bir hayat mı başlayacak?” gibi ahirete yönelik suallerin yanı sıra “Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum? Vazifem nedir? Beni kim idare ediyor? Bu kâinatı kim idare ediyor?” gibi dünyaya ve insanlığa ait sualler de cevap aranan suallerin başında geliyor.

İnsanlık bu suallere asırlar boyunca cevaplar aramış, ama henüz tam mânâsıyla tatmin olamamıştı. Tâ ki Asrın Müceddidi Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nûr’u te’lif edinceye kadar. “Evet, dünya ilim ve irfan sahasına Türkiye’den bir güneş doğmuştur. Bu yeni doğan güneş, bin üç yüz yıl evvel âlem-i beşeriyete doğmuş olan güneşin bir in’ikasıdır ve o mânevî güneşin her asırda parlayan lem’alarından birisidir ve beklenilen son mu’cize-i mânevîsidir.”1 Ve ‘sübjektif nazariye ve mütalâalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur’ân’ın hakîkatlerini rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip, insâniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır.’2 Bu Külliyat, yüz otuz eser olup, büyük küçük Risâleler hâlindedir. İnsanlığın ihtiyaçlarına, muallakta olan bütün suallerine tam cevap veren, aklı ve kalbi tatmin eden, Kur’ân-ı Kerîm’in yirminci asırdaki mânevî tefsiridir.

Risâle-i Nûr Külliyatı, dili ve muhtevasının yanı sıra te’lif tarzı ve tertibiyle de sıradan İslâmî eserlerden farklı bir eserdir. Ekseriyetle dağlarda, kırlarda ve zindanların amansız şartları altında, nice işkence ve tarassutlar altında te’lif edilen bu eser, içinde bulunduğu şartlardan hiç beklenmeyecek bir şekilde akla gelen bütün mes’eleleri halletmiştir. Yani yer ve göklerin tabakalarından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakîkatinden, haşir ve âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün mâhiyetinden; ebedî saadet ve şekâvetin kaynağına kadar, akla gelebilecek bütün imanî mes’eleleri en kat’î delillerle aklen, ilmen ve mantıken ispat etmiştir. 

Risâle-i Nûr, bütün bunları, tamamen kendisine has bir üslûp ve metod içerisinde gerçekleştirmiş; dinsizlik, dalâlet ve sefahate karşı müsbet bir tarzda mücadele ederek bunları mağlûp etmiş, İnâyet-i İlâhiyle mücahede-i diniyesinde muzaffer olmuştur. Aynı zamanda îmân ve Kur’ân muhaliflerine karşı mücadelesinde cebir ve münâzarâ yolunu değil, ikna ve ispat yolunu seçmiştir. En âvamdan en havassa kadar her sınıf halkın anlayışına hitap etmiş ve dost düşman tefrik etmeyerek herkese kucak açmıştır. İşte bu yüzden kendi alanında bir şaheser olan ‘Risâle-i Nûr, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir mu’cize-i Kur’âniye’3 olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir.

Evet, Risâle-i Nûr’un en önemli bir farkı sadece din ilimleriyle değil aynı zamanda müsbet ilimlerle de mücehhez olmasıdır. İnsanlığın asırlardır beklediği bu emsalsiz eserler, bir taraftan teknik, fen ve san’at olarak maddiyatı, diğer taraftan îmân ve ahlâk olarak mâ’neviyatı işlemekte olup kalplerle birlikte akılları da tatmin ve tenvir etmiş ve etmeye de devam etmektedir. Müsbet ilimlerle mücehhez olan Risâle-i Nûr, vesveseli şüphecileri, dinsiz filozofları, tabiatperest ve maddeperestleri ikna edip, akıllarındaki bütün şüpheleri izâle etmiştir. Aynı zamanda pozitif ilimler olan fen, teknik ve bilimi teşvik edip bu ilimlerin müşevviki olmuştur. Risâle-i Nûr’un akla gelen bütün mes’eleleri halledip ikna edici cevap vermesi hârikulâdedir. Çünkü “Risâle-i Nûr, yalnız cüz’î bir tahribatı ve bir küçük hâneyi tâmir etmiyor; belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor. Belki bin seneden beri tedârik ve terâküm eden müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve bâhusus avâm-ı mü’minînin istinatgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeâirlerin kısmen kırılmasıyla bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumiyeyi, Kur’ân’ın i’câzıyla ve geniş yaralarını, Kur’ân’ın ve îmânın ilâçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor.”4

İşte Bediüzzaman Hazretleri; Kur’ân-ı Kerîm’deki insanlığın muhtaç olduğu hakîkatleri keşfedip, bu hakîkatleri herkesin kabiliyeti nispetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve izah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Risâle-i Nûr da insanlığın asırlar boyu beklediği bir şâheser ve emsali görülmemiş harika bir Külliyat olmuştur. 

Dipnotlar:

1) Tarihçe-i Hayat, Said Nursî, s. 245, Yeni Asya, 2013.   

2) A.g.e. s. 1047. 

3) A.g.e. s. 708.

4) A.g.e. s. 1062.

Konuyla benzer içerikler:

Risale-i Nur’u niçin çok okumalıyız, Risale-i Nur, neden bu asra bakan bir tefsirdir?

Risale-i Nur eserleri, muhtevası, telif ediliş tarzı, dili ve düzeni itibariyle diğer İslâmî eser ve tefsirlerden farklıdır.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/risale-i-nur-u-nicin-cok-okumaliyiz_414017

Mehmet Akif: En büyük âlim odur ki; İşaratü’l-İ’caz’ı anlasın...

Mehmet Akif Ersoy'un Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi ve Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı ile ilgili değerlendirmeleri Risale-i Nur'un muhteva ve mesajının anlaşılması noktasında oldukça önem taşımaktadır.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/mehmet-akif-en-buyuk-alim-odur-ki-isaratu-l-i-caz-i-anlasin_419602

Doğru İslâmı anlama projesi: Medresetü’z - Zehra

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/halil-elitok/dogru-islami-anlama-projesi-medresetu-z-zehra_389766

Din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir Bediüzzaman Üniversitesi

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/din-ve-fen-ilimlerinin-birlikte-okutuldugu-bir-bediuzzaman-universitesi_370309

Etiketler: bediüzzaman
Okunma Sayısı: 3890
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said YÜKSEKDAĞ

    10.3.2017 14:16:30

    Teşekkür ederim Emre Ağabey..

  • Emre gören

    9.3.2017 23:01:08

    Tebrikler güzel bir hülasa olmuş

  • Ali Vefalı

    9.3.2017 20:15:58

    Hakikatten aynen denildiği ve yazıldığı gibidir.

  • Said YÜKSEKDAĞ

    9.3.2017 15:03:00

    Allah razı olsun Atilla Ağabey

  • atilla

    9.3.2017 08:38:22

    Teşekkürler Said Yüksekdağ kalemine kuvvet yüreğine bereket

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı