"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Başımıza neden musîbetler geliyor?

Said YÜKSEKDAĞ
05 Haziran 2016, Pazar
İnsanın çok defa kendine sorduğu ve cevabını bulmakta zorluk çektiği “Neden başımıza musîbet geliyor? İnsanlar neden hastalanıp kör, topal, sakat kalıyor? Bu zulüm değil mi?” gibi suallerle enfûsi âlemimde beni de meşgul etti.

Çok önemli sorular bunlar. Zahiren baktığımızda bir zulüm gibi bu olanlar. Yetim kalıp ağlayanlar, zarar gören masum hayvanlar. Bu gözle baktığımızda adaletsizlik varmış gibi görürüz. Hatta “Adl olan Allah’ın adaletine bu nasıl yakışır? Bir anne bile evlâdını ateşe atamazken bu Allah’ın şefkatine nasıl sığar?” gibi dehşetli sorularla Allah muhafaza îmanımızı sarsarız.

Peki, hangi gözle bakmalıyız bu olanlara? Tabiî ki îmân gözlüğü takmış her şeyin hakikatini gören nurlu bir gözle. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki ‘insanın Cenâb-ı Hak’tan hiçbir hakkı talep etmeye hakkı yoktur. Bilâkis daima ona şükretmeye mecburdur. Çünkü “mülk O’nundur.”1 Mülk O’nun olduğu için de mülkünde istediği gibi tasarruf eder. 

Şöyle bir misalle bu mes’eleyi daha iyi anlamış oluruz. Meselâ san’atkâr bir zât peşin bir ücret mukabilinde bizi model yapsa ve gayet san’atkârane yaptığı elbiseyi bize giydirse ve hünerini göstermek için bu harika elbiseyi uzatsa, kesse, biçim verse bizi de oturtup kaldırtsa, biz bu zâta “Beni güzelleştiren bu elbiseyi çirkinleştirdin. Bana da oturtup kaldırmakla zahmet verdin?” diyebilir miyiz? Dersek eğer divanelik etmiş oluruz. Çünkü biz ücretimizi peşin almışız. Elbise de o zâta aittir. 

Aynen öyle de ‘Sâni-i Zülcelâl göz, kulak, lisan gibi duygularla murassa’ gayet san’atkârane bir vücudu sana giydirmiş. Mütenevvi esmasının nakışlarını göstermek için seni hasta eder, müptelâ eder, aç eder, tok eder, susuz eder bu gibi ahvalde yuvarlatır. Mahiyet-i hayatiyeyi kuvvetleştirmek ve cilve-i esmasını göstermek için, seni böyle çok tavırlarda gezdiriyor. Sen eğer desen: “Beni ne için bu mesaibe müptelâ ediyorsun?’2 aynen yukarıdaki misalde olduğu gibi divanelik etmiş olursun. Çünkü mülk O’nundur, sen de O’nun mülküsün ve mülkünde de istediği gibi tasarruf eder. 

Hem ‘manen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîm’in mülküdür. Mülkü sahibine teslim et, ona bırak cefasını değil, safasını çek. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.” de, pencerelerden seyret, içlerine girme.

Başına gelen musîbetlere kederlenme. Bu dünyanın imtihan meydanı ve hizmet yeri olduğunu; lezzet, ücret, mükâfat yeri olmadığını da unutma. Rabbimin “İnsanlar hiç imtihan edilmeden sadece îmân ettik demeleriyle kendi hâllerine bırakılıvereceklerini mi sandılar”3 âyetini başucundan ayırma.

Dipnotlar:

1) Mesnevî-i Nûriye, Said Nursî, s. 361, Yeni Asya, 2013.

2) Mektûbat, Said Nursî, s. 74, Yeni Asya, 2013.

3) Enbiya Sûresi, 2. Âyet. 

Okunma Sayısı: 2439
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı