"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünyaya çalışıyoruz, ya ahirete?

Sami CEBECİ
28 Ocak 2015, Çarşamba
Yaklaşık beş senelik bir aradan sonra, yapılan davet üzerine 23 Ocak 2015 Cuma günü Alanya yolundayız ve oradan da Gazipaşa ilçesine geçeceğiz.

Her ne kadar Bediüzzaman Hazretleri “Ehl-i hakikatin sohbetine zaman, mekân mâni olmaz; manevî radyo hükmünde, biri şarkta, biri garpta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıta-i Kur’aniye ve imaniye onları birbiriyle konuşturur” (K. Lâhikası, s. 18) diyorsa da, maddeten ve sureten görüşüp birlikte Nur Risalelerini müzâkere etmenin tadı da bir başka oluyor. Zaten Üstadımız, müfritâne irtibat çerçevesinde bu tarz ziyaretleri “Kuvvet vermek ve almak, şevk vermek ve almak, teselli etmek ve müteselli olmak” hakikatleriyle değerlendiriyor.

Cuma namazından sonra saat on dörtte Esenboğa’dan havalanan uçağımız, elli dakikalık bir uçuşla Antalya Havaalanına indi. Servisin kalkma saatini beklerken, otobüs şoförüyle biraz sohbet ettik. Elli iki yaşında olduğunu söyleyen arkadaşa “Bu kadar yoğun bir çalışma ortamında öbür taraf için de çalışmaya vakit bulabiliyor musun?” diye sordum. Maksadımı anlayamadığını fark edince “Yani âhiret için bir hazırlığın var mı? Beş vakit namazla aran nasıl?” diye sorumu tekrarladım. Önce düşünceye daldı ve sonra acı bir gülümsemeyle “Hocam görüyorsun, bu çalışma şartlarında bırak namaz kılmayı, bazen yemek yemeye bile fırsat bulamıyoruz, Allah bizi affetsin” dedi. 

“Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretleri diyor ki ‘Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarf ediyorsun?’ Bu cümle çok önemlidir. Eğer sırf dünya için yaratılmış olsaydık, önümüzde ölüm, kabir ve mahşer gibi olaylar olmamalıydı. Şayet bunlar bizi bekliyorsa, mutlaka âhiret âlemi için de bir çalışma içinde olmalıyız. Kimse bizim adımıza bizim âhiretimiz için çalışmaz. Herkes kendi eliyle ne götürebilecekse ona bakmalı” diye başlayan sohbetimiz bir hayli devam etti. Sonra “Hocam! Önceleri kırk yaşına geleyim, o zaman namaza başlarım dedim, başlayamadım. Emekli olunca başlarım, dedim, o zaman da başlayamadım. Şimdi elli iki yaşına geldim. Bundan sonra başlayıp da Allah’ı mı kandıracağım? Hayat bundan sonra da her halde böyle devam edip gidecek. Hâlbuki benim dedem hocaydı. Bana namaz kılmayı ve namaz sûrelerinin hepsini öğretmişti. İçinde yaşadığım ortamlar beni maalesef bu hale getirdi” dedi. Arkadaş, toplumun genelinde var olan manevî hastalıklara tercüman oluyordu. Biraz daha sohbetten sonra “Hocam, bu akşam eve gittiğimde, daha fazla ertelemeyip eşimle konuşacağım ve inşaallah birlikte namaza başlarız” dedi. İşte bir kişiye daha tebliğ vazifemizi yapmıştık, bundan sonrası ise Allah’a aitti.

Antalya’dan başlayan iki saatlik bir yolculuktan sonra nihayet Alanya’dayız. Remzi, Selahattin ve Osman Beylerle buluşup sarmaş dolaş olduk. Ara sıra bazı toplantılarda görüştüğümüz dostlarımızla kendi mekânlarında buluşmak daha bir güzeldi. Yatsı namazından sonra bir araya geldiğimiz dâvâ arkadaşlarımız ve onların dâvet ettikleri yeni kardeşler, hizmet merkezimizin geniş salonunu bir hayli doldurmuştu. Nur Risalelerinden derlediğimiz dersimiz, hepimiz için faydalı bir feyiz kaynağı oldu. Çay arası ile birlikte iki buçuk saat süren sohbet sonunda neşriyatımızdan imzaladığımız kitaplar, buluşmamıza ayrı bir renk kattı.

Cumartesi günü öğle namazını müteakip Rumuzat-ı Semaniye’den başlayan müzâkereli dersimiz, özellikle benim için çok faydalı olduğunu söylemeliyim. Akşam ezanına kadar bu ders sürüp gitti. Alanyalı dâvâ arkadaşlarımızın ehl-i tahkik olmaları da beni ziyadesiyle memnun etti. Aynı akşam Gazipaşa ilçesindeyiz. Bu güzel ilçeye ilk defa gidiyordum. Bozyazı’dan Arif Kır Ağabey ve arkadaşlarının katılımıyla, dershanenin geniş salonu dolmuştu. Uzun yıllar hizmet veren bu dershaneye, merhum Bekir Berk ve Mustafa Sungur gibi daha nice ağabeyler gelmişler ve buradaki hizmetlere destek vermişler. Ulu bir çınarı andıran ve seksen yaşına yaklaşan Turan Yaman Ağabey ve çocukları, diğer dâvâ arkadaşlarımızla birlikte iman ve Kur’ân dâvâsına ciddî anlamda sahip çıkmışlar. Genç nesillerin de arkadan gelmeleri, hizmetimizin geleceği adına bizlere ümit veriyor. Bu bir bayrak yarışıdır. Yaşlanıp ölen hücrelerin yerine yeni hücreler geldiği gibi, elbette gittikçe yaşlanan ve yaprak dökümü gibi bâki âlemlere göç eden hizmet adamlarının yerine yeni gençler gelmeli ki, bu hizmet bayrağı kıyamete kadar dalgalanabilsin. Bunun için gençlik hizmeti çok önemlidir. Burada öğretmen kardeşlere çok büyük vazife düşüyor. Bir hizmet mahallinde öğretmenlerin çokluğu, hizmetlerin havalecilikle ortada kalmasını değil, iş bölümü ile hizmetlerin katlanarak büyümesini netice vermelidir. Kardeşlerimiz de zaten her tarafta öyle yapıyorlar.

Risale-i Nur mesleğinin bir cihette dört esasından biri olan şevk-i mutlak üzerine iki saati bulan sohbetimizden sonra, neşriyatımızdan imzalanan kitaplarla program sona erdi. Böylece, Alanya ve Gazipaşa’da toplam 150 kadar kitabın kardeşlerimizin eline geçmesi başka bir güzelliğe vesile oldu. “Siz de bu biçare kardeşinizi Risalelerde görüp sohbet edebilirsiniz” diyen Üstadımızın bu tarzı, bir mânâda tahakkuk etmiş oldu.

Pazar sabahı Antalya’dan Ankara’ya dönerken, ruhum iki güne sığan hizmetlerin manevî bayramını yaşıyordu.

Okunma Sayısı: 1596
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı