"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Peygamber ahlâkından hilm sıfatı

Sami CEBECİ
01 Temmuz 2015, Çarşamba
İnsanların içinde en hayırlısı olan Müslümanlar ve Müslümanların içinde de en hayırlısı olan Hazret-i Muhammed (asm), en mutedil ve en müstakim fıtratta yaratılmıştı.

Cenâb-ı Hak onu en güzel bir tarzda terbiye etmiş ve bütün insanlığa en güzel bir örnek ve bir rehber olarak tayin etmişti.

Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de medhettiği güzel ahlâkları en zirve noktada ihsan-ı İlâhî ile kendinde toplayan o kudsî zat (asm), hilm sıfatında da erişilmez bir mertebedeydi. Hilm, yumuşak huyluluk, her türlü eza ve cefaya sabır göstermektir. Hayatı boyunca bütün eza ve cefalara sabır ve tahammül gösteren Sevgili Peygamberimizin (asm) hayatı ilginç örneklerle doludur.

Bir Yahudi bilgini, onun Tevrat’taki sıfatlarını okuyarak, bir de hilmini ve sabrını ölçmek istemişti. Fakirlerin ihtiyaçlarını gidermek üzere ondan da ödünç para alan Sevgili Peygamberimize (asm) bir gün öncesinden geldi ve alacağını istedi. Maksadı onu öfkelendirmek ve sabrını ölçmekti. “Muhammed! Hâlâ borcunu ödemeyecek misin? Zaten sizin sülâleniz borç ödemekte hep böyle yapar” dedi. O sırada Hazret-i Ömer (ra) oradaydı. Hazret-i Ömer (ra) Zeyd adındaki Yahudi’ye bir hayli kızdı ve onu azarladı. Sevgili Peygamberimiz (asm) kendisi kızmadığı gibi, Hazret-i Ömer’i (ra) yatıştırarak “Sakin ol ya Ömer! Bana, borcumu güzelce ödememi, ona da alacağını güzelce istemesini tavsiye etmelisin.” dedi. Sonra, Yahudi’ye döndü “Borcumun günü yarın. Yarın gel ve Ömer sana beğendiğin bahçeden alacağın kadar hurma versin hem daha fazlasını versin.” buyurdu. Ertesi gün alacağını alan ve Resulullah’ın (asm) hilmini ve sabrını ölçen Yahudi Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu.

Çölde yaşayan ve yeni Müslüman olan bedevi bir adam, Sevgili Peygamberimizin (asm) erzak dağıttığını duyunca iki devesiyle geldi ve Peygamberimizin (asm) hırkasından tutup hızla kendine doğru çekti. Hırkasının sert yakasıyla boynu çizilen Peygamber Efendimize (asm) “Devemin birine buğday, diğerine de arpa yükle. Verdiğini de kendi malın değil, devlet malı olduğunu unutma!” dedi. Peygambere nasıl muhatap olunacağını bilemeyen bu kaba saba bedevi adama Allah Resulü (asm) döndü ve “Boynumu çizdin ve incittin. Aynısını da ben sana yapmalıyım” dedi. Bedevi adam “Hayır, buna izin veremem.” diye karşılık verdi. Sevgili Peygamberimiz (asm) tebessüm ederek “İstediğini kendisine verin.” emretti. O (asm), kaba saba ve çirkin davranışları da hoşgörü ile karşılar ve sabrederdi.

Hayatı, hâl ve hareketleri hep orta yol üzerinde olan Sevgili Peygamberimiz (asm), Bedir Savaşı zaferle bitince, Hazret-i Ömer’e (ra) sordu “Sence bu esirleri ne yapalım?” Hazret-i Ömer (ra) kılıcını çekti ve “Onların boyunlarını vuralım. Çünkü onlar bize çok eziyet çektirdiler.” dedi. Sonra Hazret-i Ebubekir’e sordu “Sence ne yapalım?” Hazret-i Ebubekir (ra) “Ya Resûlullah! Parası olan fidye versin ve kurtulsun. Parası olmayan da on mü’mine okuma yazma öğretsin, onlar da öyle kurtulsun.” dedi. Allah Resulü (asm) bu fikri kabul etti ve Hazret-i Ebubekir’e (ra) “Sen bana nispeten kardeşim İsa gibisin.” Hazret-i Ömer’e (ra) de “Sen de bana nispeten kardeşim Musa gibisin.” ferman etti. Gerçekten Hazret-i İsa (as) çok yumuşak huylu ve hilm sahibi bir peygamberdi. “Sana bir tokat vuran olursa, diğer yüzünü de çevir ona da vursunlar, sakın karşılık vermeyin.” derdi. Hazret-i Musa (as) ise çok celâlli ve asabiydi. İsrail oğullarını kardeşi Hazret-i Harun’a emanet ederek Tur Dağına çıktı. Bir müddet orada kaldı. Allah ile konuştu ve on emirle kavmine döndü. Baktı ki, kavmi Semure adındaki zatın ziynet eşyalarından yaptığı bir buzağıya tapıyor. Çok sinirlendi ve sakalından tutarak kardeşi Hazret-i Harun’u (as) dövmeye başladı. Hazret-i Harun (as) “Vurma anamın oğlu! Çok yalvardım ve ikaz ettim, ama beni dinlemediler.” dedi. Hazret-i Musa’nın öfkesi o zaman yatıştı.

Sevgili Peygamberimiz (asm) ne tam olarak Hazret-i İsa (as) gibi yumuşak ve ne de tam olarak Hazret-i Musa (as) gibi sert mizaçta değildi. İkisi ortasıydı. Hazret-i Ebubekir (ra) ve Hazret-i Ömer’e bunları hatırlatarak mukayese yapıyordu.

Hayat boyu rehberimiz olan Peygamber Efendimizin (asm) ahlâkı, bizim için en güzel örnek…

Okunma Sayısı: 7289
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı