"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahireti dünyada aramak

Sebahattin YAŞAR
15 Aralık 2014, Pazartesi
Reklâm sektörü neleri düşündürüyor insana.

Neredeyse ahireti dünyaya getirecekler.

Belki izleyenleriniz olmuştur, beyefendi dokunuyor bir noktaya ve hemen hayal ettiği yerde oluyor. Yine dokunuyor hanımefendi, hemen hayal ettiği eşyalara kavuşuyor. Ve yine dokunuyor çocuk, hemen ata binmiş koşturuyor.

Yani herkes ne istiyorsa hemen gözünün önünde oluşan bir noktaya dokunuyor ve hemen hayal ettiği ne ise ona kavuşuyor.

Ohh ne güzel.

Reklâmı güzel.

Ama kabul edelim ki dünya şartlarında böyle bir imkân mevcut değil.

Bu olsa olsa, bir mü’min cennetlik olacak, o zaman cennette yaşanacak bir durumdur. Ama tabiî güzel de bir durumdur.

İnsanın içinden geçen her şeyin hemen gerçekleşmesi insana heyecan veriyor. Ama bir o kadar da dünya şartlarında korkutuyor. Yani düşünebiliyor musunuz, hayal ettiğiniz her şey oluyor. Bu taşınması kolay bir halet değildir sanırım.

Çünkü insan hayal ettiğine kavuşmakla kalmıyor ki, bir de ondan sonrası var. Yani dünyadaki hayat kanunları ile ahiretteki kanunlar elbette birbirinden farklıdır.

Ahiretteki hayal edilen şeylerde kötülük kavramı yoktur. Orası kötülüklerden arınmıştır. Ama dünyada ise, kötülük söz konusu olduğundan, hayallere kötülüklerin girmesi ve hayat şartlarını zorlaştırması veya yoketmesi mümkündür.

Yani Rabbimizin dünyada bir şeyleri vermemesi bile hayırdır. Hatta her ettiğimiz duânın bizim istediğimiz gibi kabul edilmemesi bile bizim açımızdan nice güzellikler taşıyordur.

Onun için her ne kadar reklâmlar ahiretteki haleti dünyada yaşamaya dâvet ediyorsa da bu mümkün değildir. Mümkün olmaması da yine kullar için hayırdır.

Mü’min açısından reklâmlara yüklenen manalar doğrudur. Ama dünyada değil.

Ahiretin meyvelerini dünyada tüketmeye kalkmak akıl kârı değildir. Onun için öyle bir şey istemek bile doğru değildir. Yani fıtrata aykırı bir durumdur. 

Ama Cennette, insan her istediğine, her vakit ulaşabilecek ve o arzu ettiği şeylerin varlığından aldığı lezzet de dünyadaki lezzetten kat kat fazla olacaktır.

Çünkü oradaki nimetleri anlatmak için ne dil müsaittir, ne ona uygun kelimeler vardır ve ne de insan dünyada iken onları hayal edebilir. Tabiî Cennet nimetleri bu kadar ifade edilemezken, Cehennem azabı da bir o kadar dehşetli ve korkunçtur.

Onun için denmiş her halde, ‘Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değil.’

Mü’minlerin dünyanın az ve geçici nimetlerine kanmayıp, ilerideki, cennetteki ebedî nimetlerine müşteri olmasının sırrı da buradadır. Az ve acı ve fani nimetleri terk edip; çok, ebedî ve leziz nimetleri almak, istemek tam bir akıllılık halidir.

Kendisine bir tek çikolata verilen çocuğa öğretmen bir teklifte bulunur. Eğer şimdi bu bir tek çikolatayı almazsan, haftaya sana bir paket çikolata verilecektir.

Elbette bir tek çikolatayı almayıp, bir hafta sonra bir paketi tercih etmek tam bir akıllılık halidir.

Ama gelin görün ki insanların çoğu hazırcıdır. Hazır azı, ilerideki çoğa tercih ediyor. Dünyanın fani, az lezzetlerini ilerideki baki ve çok nimetlere, cennetlere tercih ediyor. Bu da aldanıştan başka bir şey değil.

İşte insanın günahlara düşmesinin de altında bu kör hislerin galip gelmesi vardır. Akla, kalbe, vicdana rağmen insanın nefsine yenik düşmesi, ahirette olacakları dünyada aramasının sonucudur.

Okunma Sayısı: 1386
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı