Bir aydır annem misafirimiz oldu. Babamın vefatından sonra asıl zor imtihanı annem verdi ve veriyor. Hayat arkadaşının ayrılışı, vefatı onu yalnızlığa sevk etti. Evlâtlar olarak her ne kadar annemin evde yalnız kalmasına razı olmamışsak da, annemin gönlü hep hayatının geçtiği evini arzu etti. Haliyle orada onun hatıraları var, orada onun hayatı var.
Sonra yine kardeşler olarak görüş birliği içerisinde annemin kendisi neyi, nasıl arzu ederse, öyle yapması noktasında bir serbesti alanı oluşturduk. Tabiî evlâtlara düşen de onun arzu ve isteklerini yerine getirmek oldu.
Ama anlaşılıyor ki, bir evlâdın yetim kalması gibi aslında bir eş de eşi vefat ettiğinde bir evlâttan çok daha ağır duyguların, durumların, yetimliğin içinde buluyor kendini.
Evet, her ne kadar evlâtlar onu yalnız bırakmasalar da, onun ihtiyaçlarını karşılasalar da yine de eşi giden anne ya da baba, bir kanadı kırılmış gibi hissediyor kendini. Artık onun hatıralarıyla yaşamaya başlıyor.
Şimdi yeni kararımızla, hiç değilse kış aylarında anamın çocuklarının yanında yer alması ve torunlarıyla saadetli saatler geçirmesi noktasında güzel bir gelişme oldu.
Ve babamın vefatından sonraki ilk kış mevsiminde bizim hanemiz saadetlendi. Hakikaten abartmadan söylüyorum, kendim, eşim, çocuklarım ‘Evde bir büyük var, evde anaların, babaların anası var, babası var, evde bir hoşluk, bir maneviyat, bir güçlü duâ eden, bir duâsı reddedilmeyen var’ gibi çok yönlü bir maneviyat hissettik. Dersler yaptık, birlikte muhabbetler ettik.
Güzel olan şu ki, annemi ablama götürürken, kendisinde bir bizden razılık, gelininden razılık, torunlarından razılık hissettik. Ben de doğrusu bu güzel imtihanları için eşime ve çocuklarıma çok teşekkür ettim.
Doğrusu Allah da bize yardım etti. Çünkü baktım eşim ve çocuklarım anamın bir dediğini iki etmediler. Hizmette kusur etmediler.
Allah da onlara, onların çocuklarını hüsn-ü kabul ile hizmet ettirsin inşallah diyorum. Tabiî bugünlerde ise, evimizde kayın valide, kayın peder var. Şimdi yeni bir imtihan var. İnşallah, onları da razı ederiz.
Önceki gün kızlarımla özel konuştuk. “Aman ha, onları incitmeyelim. Onların duâlarından mahrum kalmayalım. Onlar kendilerini kendi evlerinde gibi hissetmeliler. Yoksa sıkıntımız artar” dedik. Anne babaların varlığı ve onlara hizmet konusundaki yaklaşımımız, ‘Onlar Allah’ın bize hediyeleridirler. Onlara ‘öff’ bile denmemelidir. Kaş, göz, mimiklerimiz bile onları incitmemelidir. Onlar Allah’ın rahmetine vesiledirler. Onlar Allah’ın bereketine vesiledirler. Onlar evlâtlarının üzerinden belâ ve musîbetleri def eden birer paratoner gibidirler.’
Dünyasını ve ahiretini mamur etmek isteyen insan, önce anne ve babasının; kaynana ve kayınpederinin rızasını, duâsını, gönül hoşluğunu almak durumundadır.
Onların varlığı evlâtlara yük değil, onların varlığı evlâtların yükünü hafifletmek, yükünü indirmek anlamları taşır.
Doğrusu kim anne ve babalara ne yaşatırsa, ne hissettirirse elbette aynı hal ve durumla karşı karşıya geleceğini unutmamalıdır. Yaşattığı amelin cinsinden cezalar almak kaçınılmaz olacaktır.
Rabbim, bütün evlâtlara, anne babalarının razı olmasını nasip eylesin. Onların razı olacakları işler yapmayı ve zor imtihanımızı kolaylaştırsın. Unutulmaya ki, Allah’ın rızası da, anne babanın rızasından uzaklarda değildir. Yani kim Allah’ı razı etmek istiyorsa, anne babasını razı etsin.
Rabbim de bu konularda bizlere yardım etsin. ‘Gerçekten anne babalarımız bizden razı mı?’ bu en ciddî cevap arayan sorularımızdan bir tanesi olmalıdır.