"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Belâların gerekçesini ortadan kaldırmak

Sebahattin YAŞAR
14 Eylül 2015, Pazartesi
Hemen herkes yaşadığı hayat sürecinde pek çok ‘zecr’ veya ‘şefkat’ tokatları yemiştir.

Çünkü beşer nisyan ile malûldür. ‘Tokat’ kavramının içinde ‘uyarma, uyandırma, bilgilendirme, ikaz etme, cezalandırma’ gibi farklı anlamlar vardır.

Tabiî tokadı yiyenin durumuna göre de tokadın mahiyeti ‘zecr’ ile ‘şefkat’ şeklinde değişiklik arz edecektir. ‘Şefkat tokadı’ adı üstünde bir merhamet duygusu taşır. Henüz daha kaybedilmemiştir, kendisine bir fırsat daha tanınmıştır, uyarılmıştır. Bu aklını yürütüp, ahmaklık etmeyenler içindir.

Yediği tokadın tokat olduğunu, bir şeye binaen geldiğini, kendisini uyarma anlamı ihtiva etmediğini, yanlışından geri dönme manası taşıdığını bilmeyenler için yapacak başkaca bir şey de gözükmüyor.

Belki, ahmaklığını gidermeye dönük çevre, arkadaş, akraba, dost ikazlarına da, ‘Sen ne demek istiyorsun?’ türü savunmalarla baki ahmaklığı sürdürmeler söz konusu olmaktadır.

Tokatlar kişi için olabildiği gibi kişiler, teşekküller, topluluklar, milletler için de söz konusudur. Onun için yediği tokat sonucu uyanan ve bir daha tekerrür ettirmeyen topluluklar ne de çoktur.

Ve tarih boyunca ‘tokat’lar hep varolagelmiştir ve gelecektir. Belki de tokatlar adetullah kanunlarına riayet etmemenin bir sonucudur.

Dersi alınmayan, hikmeti okunmayan tokatlar, daha şiddetlisine bir dâvettir. Onun için tokadın durması, şiddetini azaltması ve çekilmesi tokadın niçin geldiğinin anlaşılması ile ilgili bir durumdur. Yani niçin geldiği anlaşılan ve ona uygun adımlar atılan tokatlar, elbette görevini yapmış ve geri dönmüş olacaktır. Tıpkı bir hastalık gibi.

Konuyu daha çok kişi üzerinde düşündüğümüzde anlaşılması daha kolay olacaktır. Yani başımıza bir musîbet geldi diyelim. Bu musîbet dolayısıyla bir şekilde maddî ve manevî kayıplara uğradık, incindik, kırıldık, döküldük ve işler çıkrığından çıktı.

İşte tam bu noktada, ‘Neden?’ demek aklın gereğidir. O musîbetin ‘ne’ olduğunu, ‘neden’ olduğunu okumak ve ‘nasıl’ kurtuluruz?’ demek tam bir akıllılık halidir. Yani ‘dün başımızda bu sıkıntı yok iken, bugün başımızdaki bu sıkıntı neyin yokluğunun sonucudur’ deyip, bir neticeye ulaşmak lâzımdır.

Elbette bireysel bazda insan böyle bir durumla karşılaştığında, ona, onun vicdanı nerede, neyi ihmal ettiğini kulağına fısıldayacaktır. Tabiî bazen hiçbir şey yapmamak da ya da yapılması gereken bir şeyin yapılmaması da yine bir tokadın sebebi olabilmektedir.

Zulme rıza da zulüm değil midir? Zalimlere meyletmeyin, ta ki zarar size de dokunur, ateş sizi de yakar ikazı boşuna mıdır? Acı ki, musîbet gelince masumlar da zarar görebilecektir. Tarihin tekerrür etmesi, o tokatlardan ders alınmadığındandır.

Bugün topyekûn hepimizin, gerek bireysel anlamda ve gerekse toplum olarak başımıza gelmiş olan musîbetlerin tek sebebi, dün yaşadığımız sıkıntılardan, yediğimiz tokatlardan, ders çıkarmamamızdır.

Aynı delikten bir değil, beş değil, onlarca kez sokulmak, zarar görmek çok da akla uygun değildir.

Karşılaştığımız musîbetler karşısında düşmanlarımız gülüyorsa, burada bir ahmaklık durumu söz konusudur. Çünkü harici muharebatta, dahili kırgınlıklar, düşmanlıklar muvakkat da olsa unutulur.

Düşman içeride ise, asıl tehlike budur. Zalime karşı, birilerinin içinde bir ‘ama bir tarafı bizim’ hissi varsa, o musîbeti celbeden bir sebeptir.

‘Gavurcuklarıma acıyın’ diyen, veli de olsa, elini sonuçta dökülen kanlara bulaştırmış olacaktır. Tabiî şu an kime sorsanız, şu an ülkenin yaşadığı sıkıntılar konusunda onun bir, ‘bir şekilde’ dahlinin olmadığını savunacaktır.

Bediüzzaman’ın siyasî cereyanlardan şiddetle içtinabı, onun eliyle oluşacak zulümlere ortak olma tehlikesinden dolayıdır. Kişiyi böyle bir vebalden kurtaracak sebep ise, işleri istişare ile yapmaktır ve şahs-ı manevide yer almaktır. Çünkü istişare eden pişman olamayacaktır.

Burada özellikle kastettiği şey, başımıza gelecek belânın, tokadın gerekçelerini ortadan kaldırmaktır. Bu da ancak, ortak akılla mümkün olacaktır.

Rabbim, bütün Müslümanları maddî ve manevî terörden muhafaza eylesin.

Okunma Sayısı: 2954
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı